Abdullah Uçar

Abdullah Uçar

Sarı Gelin

Sarı Gelin

Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanan ve 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını konu alan “Sarı Gelin-Ermeni Sorununun İç Yüzü” adlı belgesel DVD’leri, öğretmenlere seyrettirilmek üzere okullara gönderilmiş, ama medyanın iddiasına göre talebelere de seyrettirilmiş. Tabii ki dünyanın en büyük suçu işlenmiş(!) Yer yerinden oynadı, 18.02.2009 tarihli gazetelerin bir çoğunda konuya değinilmiş, bayraklar açılmış, kılıçlar çekilmiş, bunu yapanlar hainlikle suçlanmış, mahkemelere başvurulmuş, “Hepimizi Ermeniyiz” sloganları yeniden atılmış, bazı aydın ve entellerimiz olayı TV’ler de ağlayarak dile getirmişlerdir.

Şunu samimiyetle söylüyorum ki; büyüklerin pisliklerinin, çocukların tertemiz dünyasına sıçratılmasına, onların cirk ve cifeye bulaşmamış fikir ve ruhlarının kirletilmesine ben de karşıyım. Filmlerde bile, soyuna ve milliyetine bakmadan, bir çocuğun ağladığını, gözünden bir damla yaş düştüğünü görsem içim cız eder. Gösterilmesin, seyrettirilmesin, tamam. Ama aynı hassasiyet karşımızdaki insanlardan da beklensin. Onlarda insaflı ve bitaraf davransın. Onlarda körpecik dimağlarını Türk düşmanlığı ile beslemesinler. Her biri tarihi kin ve buğzla doldurulup karşımıza bir canavar olarak salınmasın. Bu hayali düşmanlıkların rövanşını almak için çırpınan sadistler olmasınlar. Ama ne gezer. Her türlü fedakârlık bizden bekleniyor.

Muhterem(!) aydınlarımız çok tartışılan bir özür kampanyası başlattı. Sansasyonel haberler yapıldı. O günlerde: “Bizde o dönemde uslu durmadık. Suçun tamamı Türklerin değil, bizde onlardan özür dileyelim” diyen Avustralya'daki Macqurie Üniversitesi öğretim üyesi ve Türk-Ermeni Diyalog Grubu Eş Başkanı Ermeni asıllı Prof. Armen Gakavyan’ı ASALA ölümle tehdit etti ve adam teklifini geri almak mecburiyetinde kaldı.(1)

Birkaç sene önce, Rum araştırmacı Tony Angastiniotis; “1974 yılında 126 Kıbrıslı sivil Türk katledildi, Türk Ordusu da adaya çıkmak mecburiyetinde kaldı” mealinde bir kitap yazdı da Rum kesimi ve Yunanistan ayağa kalktı. Önce istenmeyen adam ilan edilmiş, ardından devlet televizyonundaki işini ve dostlarını kaybetmiş... Sonuçta çareyi KKTC'ye sığınmakta bulmuştur.(2)

Rum kesimindeki aydınlar(!) bizdekiler kadar hoşgörülü ve kahraman(!) değiller ki bu adama sahip çıkmadılar. Bu zata Avrupa'daki insan hakları Kuruluşlarından, Sivil Toplum Örgütlerinden, Sınır Tanımayan Gazetecilerden, AB üyeleri ve parlamenterlerinden… kimse sahip çıkmamış, mahkemelerine katılmamış, bu adama fikirlerinden dolayı böyle haksızlık yapar, mahkeme eder, ceza verirseniz AB üyeliğiniz zarar görür, prestijiniz zayıflar… falan gibi bir şeyler söylenmemiş ve adam kaderine terk edilmiştir.

Kara Harp Okulu Öğrencilerimiz, Yunan Kara Harp Okulu’nun resmi davetlisi olarak Yunanistan’a gitmiştir. Yunan Kara Harp Okulunda masanın üstüne yırtık ve üzerine İngilizce küfürler ve hakaretler ihtiva eden sözcüklerin yazılı olduğu bir Türk Bayrağı konmuştur. Bunun üzerine Genel Kurmay Başkanlığımızın emriyle gurup geri dönmüştür.(3)

Aynı gün Osmanlıya karşı kahramanca savaşan Lamros Katsionis’in büyük bir heykelinin dikileceğini gazeteler haber veriyordu.(4)

Kendilerine laf söyletmedikleri gibi, maço’larına da laf söyletmeyen, içimizdeki mankurtlar sayesinde dünyayı ayağa kaldıran AB ve ABD okul kitaplarında acaba bizim prestijimiz nasıl sergileniyor birkaç misal verelim:

“Fransa’da lise üçüncü sınıflarda okutulan Öean Michel Lambin’in yazdığı ve Hachette Yayınevi tarafından 2003’de yayımlanan tarih kitabında “Balkan Savaşları” bölümü işlenirken kullanılan resimde, sakallı, sarıklı, şalvarlı Türk askerleri, din adamlarını ve sivilleri kılıçtan geçirirken görülüyor.

Kitabın 170’inci sayfasında Türklerin ne denli acımasız olduğunu anlatmak için, “Türkler 1875’te Bosna, Karadağ ve Bulgaristan’daki halk isyanlarını bastırmak için büyük katliamlar yaptı” ifadesi öne çıkarılmıştır. Yine aynı kitabın 176’ınca sayfasında, “Rus işgalcilerle işbirliği yaptıkları gerekçesiyle Türkler tarafından tehcir edilen ve 1 milyondan fazlası katledilen Ermeniler... Bu katliam, 20’inci yüzyılın ilk soykırımıdır” gibi ifadeler yer alıyor. Hemen bir sonraki sayfada da Ermenilere ait olduğu iddia edilen kesik başların arkasında poz veren 3 Türk askerinin fotoğrafı var.

Yine Lise üçüncü sınıflar için önerilen bir başka tarih kitabını da, Laurent Bourquin hazırlamış. Baskısını 2003’te Belin Yayınevi yapmış. 182’inci sayfada, “20. yüzyılın İlk Soykırım” başlığı altında 1915 olayları ele alınırken, “Türkler, Ruslarla işbirliği yaptığından kuşkulandıkları Hıristiyan Ermenileri kitleler halinde sürgüne gönderdiler. Bu sırada 2 milyon Ermeni yaşamını yitirdi” ifadesi kullanılıyor.

Nathan Yayınevinden 2003’te çıkan, Guıllaume lü Quintrec tarafından hazırlanmış tarih kitabında ise ilginç bir iddia atılıyor ve Ermenilerin kitle imha silahları kullanılarak yok edildiğine dikkat çekiliyor. O dönemde biz düşmanlarımıza kurşun atacak piyade silahını bile zor buluyorduk.

Fransız ilköğretim okullarında mutlaka kullanılması istenen iki ansiklopedik sözlükten biri de Dictionnaire Hachette Encylopedique İllustre” dir. Hachette Yayınevi tarafından 1997 de yenilenen sözlükten Ermeni ve Ermenistan sözcüklerinin karşılığını arayan 7-8 yaşındaki Fransız çocukları 111. sayfada şu ifadelerle kaşlılaşıyor: “Türkiye İran Gürcistan arasında paylaşılan Ermenistan’ın en büyük parçası Türkiye’nin elindedir. (….) Türklerin egemenliğini kabul eden Hıristiyan Halk Ermeniler, 17. yüzyıldan itibaren katliamlar yaşamaya başlamıştır. 1895-96 ve özellikle de 1915-16 yılları da Türklerin soykırım yaptığı Ermeni halkı büyük göç hareketleri yaşamıştır.”

Bu ve buna benzer daha bir çok misal... Doğu Anadolu Kürtlerine de bugün aynı şekilde etnik soykırım yapıldığı ile ilgili okul kitaplarında bilgiler ve Kürdistan haritaları yer almaktadır ama bizim kitaplarımızda Avrupalılara memleketimiz işgale gelen Haçlılara hatta Anzaklara bile düşman kelimesi kullandırmıyorlar...(5)

Her halde şundandır: İçimizdeki Ermeni çocukları bunlardan etkilenir, onlar çok hassas ruhlu körpeler, ama bizim Avrupa’da yaşayan ve onların okullarına giden yarım milyon çocuğumuz yukarıda yazılan suçlamalardan etkilenmez, çünkü onlar vurdumduymaz ve ruhsuz çocuklardır. Mayaları tertemiz olan Avrupalı çocuklarda etkilenmez, onlarda da Türk düşmanlığı falan oluşmaz(!)

Şu anda bakanlık yapan eski sosyal demokratlardan bir zat: “Bizim aydınımız biraz Hindistan’daki İngilizlere benzerler. Çok iyi yaşıyorlar ama bizden değiller”(6) demiştir. Gerçekten doğru. Şair Seyrani’nin dediği gibi bu yaşantılarını, geldikleri makamları, aldıkları ödülleri… birilerine borçlular da ondan mı onların düdüğünü çalıyorlar?

Ey Seyrani var mı sözün hatası?

Bulunmaz dünyanın elbet ötesi

Ermeni’nin, Rum’un yağlı kesesi

Kaypak Müslüman’ı dinden çıkarır

--------------

1- Hürriyet Gazetesi, 14 Şubat 2009.

2- Taha AKYOL, Milliyet Gazetesi, 07.02.2006.

3- NTV 17.04.2005 saat 11.00 haberleri; 18.04.2005 Ulusal Basın.

4- Milliyet Gazetesi, 18. 02. 2009.

5- Gürbüz Evren, Bütün Dünya Dergisi (Başkent Üniversitesi Kültür Yayını) 2008/01, s. 57.

6- İbrahim Refik, Boğaziçi Notları 1, Albatros Yay. İst. 2001, s.109.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Uçar Arşivi
SON YAZILAR