Sanatcı tarihe  not düşmeli

Sanatcı tarihe not düşmeli

Sanatçı Gündoğar, "Sanat toplumun temelidir. Bu temeli sağlam atmak lazım. Sanat, silahtan da güçlü. Duruşumdan taviz vermiyorum. Sanatçı tarihe not düşen insan olmalıdır" dedi

RÖPORTAJ: KERİM ATICI

 

BİRÇOK SANATÇIYLA ÇALIŞTI

Konyalı Sanatçı Gündoğar, kasetlerin gizli kahramanıdır. Bir zamanlar popüler olan ezgi, marş, özgün müzik kasetlerinin bir kısmının altyapısındaki, aranjesindeki ortak isim Gündoğar’dır. Sanatçı Gündoğar, birçok sanatçının albümüne de hayat vermiş bir isimdir. Gündoğar, Hasan Sağındık, Selçuk Küpçük, Abdulbaki Kömür, Onur Akın, Yusuf Hayaloğlu, İbrahim Sadri ve Bedirhan Gökçe gibi her kesimden birçok sanatçıyla birlikte çalıştı. Müziğe erken yaşlarda başladığını belirten Gündoğar, "Çocukluğumda toplumun müziğe bakışı farklıydı. Babam çok enstrümanımı kırdı. Müzikle uğraşanlara 'çalgıcı' derlerdi. Sazımı yorgana sarardım. Baskı vardı" dedi.

 

20-3.20160725102624.jpg

 

GELECEK NESİLLERE BELGE BIRAKMALIYIZ

**Müzik sizin için ne ifade ediyor?

-İçinde bulunduğumuz medeniyet müziğe özel bir önem atfetmiş. Din bile müzikten ayrı yaşanmamış bu topraklarda. Tasavvuf hareketleri aynı zamanda bizim müzik hareketlerimizdir. Daha 150 yıl önceye kadar müzik tekkelerde, dergâhlarda meşk edilir, kuşaktan kuşağa aktarılırdı. Sevdiğine aşkını dahi söyleyemeyecek kadar mahremiyet duygusu gelişmiş bir toplum olarak onu bile müzik ile, türkü ile anlatmaya çalışmışız. Şimdi bu gelenekten hiç mi bir şey devralmayacağız. Elbette alacağız. Benim ilk bestelerim 12 Eylül kuşağına ağıtlardan oluşur. Bir Yalnız Savaşçının Ölümü, O Çocuklar Öyle Mahzun Ağlamaya Gittiler isimli bestelerim o kuşağı anlatır. Ben sadece kendi acılarımı anlatmadım. İçinde bulunduğum kuşağın şarkısını, öyküsünü anlattım. Sanatçı tarihe not düşmeli çalışmaları ile. Arkamızdan gelecek kuşaklara yol gösterecek bir belge olarak bakmalıyız bestelerimize. 

 

MÜZİK ÜRETİMİ BİTTİ

**Bugün albümler pek satılmıyor. Sanatçılar da pek albüm çıkarmıyor. Bir de müzik üretimi ne durumda? Toplum ve yöneticiler sanata yeterince önem veriyor mu?

-Öncelikle şunu ifade etmek isterim; dolu dolu bir dergi çıkarıyorsunuz. Bir saat boyunca okuduğum Merhaba Şehir'de okunacak çok şey var. Yanlı bir duruş yok. Aydınlatıcı makaleler var. Sosyal haberler dikkat çekici. Bence derginin trajı artırılmalı. Konumuza dönmek gerekirse albüm işi bitti. Müzik üretme bitti. Algı değişikliği var. Sanatın toplum için büyük bir önemi var. Ancak değerlerde bir aşınma var. Helal kazanç pek kalmadı. Her şey para kazanmaya odaklı oldu. Din paraya tercih ediliyor. Doyumsuzluk zamanımızda had safhada. Sanatı her şeyin temelidir. Sanat, toplumun rüzgarından, mevsiminden, inancından etkilenir. Almanya'da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bir yöneticiye diyorlar ki: 'Her şey yıkıldı. Binalarınız, fabrikalarınız ve şehirleriniz yıkıldı. Bundan sonra ne yapacaksınız.' Adamın cevabı çok ilginç. Yönetici, 'Olsun biz yeniden yaparız. Bizim sanatımız, Alman kültürümüz, estetik duygusu gelişmiş bir halkımız var. İnancımız var. İnanç olduktan sonra şehirleri inşa etmek kolaydır' diyor. Her Anadolu şehrinin girişinde bir ucube görüntü görüyorum. Bu beni üzüyor. Estetik algı önemli. Medeniyet kelimesinin anlamı şehirli olmaktır. Estetik kaygıdan uzaklaştık. Herkese sanatçı dememek lazım. Almanya ile nüfusumuz aşağı yukarı aynı. Müzik üretimimiz de aynı. Ülkemizde bütün üretim telifleri 25 milyon dolar civarında. Almanya'da ise bu rakam 2 milyar dolar. Böyle olunca üretim olmaz. Sanat lüks işidir. En iyisini üretmek için en güzel enstrümanla çalışmak zorundayız. Sanattan vergi alan tek ülke Türkiye. Köprülerimizi ve santrallerimizi Çinliler ve Japonlar yapıyor. Kitap okuma oranı düşük. Yazarlar, bu nedenle kitap basmıyor. Sanat ile zenaatı birbirine karıştırmamak lazım. Bir enstrüman çalmak zenaattır. Ama yeni bir şey üretmek sanattır.

20-2.20160725102638.jpg

 

DURUŞUMDAN TAVİZ VERMEDİM

**Birçok isim sizin sayenizde tanındı. Ancak kitleler sizi pek tanımıyor. Bir sanatçı olarak ön plana çıkmak istemiyor musunuz? Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?

-Değerlerimizle yükseliriz. Yunus Emremiz, Pir Sultanımız, Aşık Veyselimiz ve Mevlanamız var diyemiyoruz. Aşık Veysel'i üstü başı düzgün değil diye Ankara'ya sokmamış bir milletiz. Mevlana'yı tabulaştırdık. Mevlana'nın bakış açısıyla hayata bakamadık. Mevlana bu değil. Birçok sanatçı eser hırsızlığı yapıyor. İngiltere'nin en büyük ikinci ticaret kalemi sanattır. Sanat iyiyi aramadır. Ama kültür müdürlerimizin ve daire başkanlarımızın kültüre ihtiyacı var. Konyalı bir sanatçıyım. İstanbul'da yaşıyorum. Sanat toplumun temelidir. Bu temeli sağlam atmak lazım. Sağlam temel atmazsanız sahtekar sanatçı, imam, asker, polis, siyasetçi, öğretmen oluşturursunuz. Sahtekar sayısı da artıyor. Sanata bakışımız sorunlu. Tepetaklak bir durum söz konusu. 2009 yılında bir albüm çıkardım. Ancak kliplerim yayınlanmadı. Engellendik. Köstek oluyorlar. Bir çok isme albüm yaptık. Çok kişiyi meşhur ettim. Duygu ve düşüncelerimi müzikle anlatıyorum. Sanat ince bakıştır. Hayatın her evresinde vardır. Sanat, silahtan da güçlü. Dün akıncı olan isimler bugün müteahit. Duruşumdan taviz vermiyorum.  

 

ÜNLÜLERLE BİRLİKTE ÇALIŞTIK

*Hangi sanatçılarla birlikte çalıştınız?

-Zerrin Özer, İbrahim Sadri, Uğur Arslan, Bedirhan Gökçe, Yusuf Hayaloğlu, Onur Akın ve diğer pek çok sanatçıyla birlikte çalıştım. Bu ülkenin müziklerinin yüzde 30-40'ı benim elimden çıkıyor.

Görüş ayrımı olmaksızın bir çok isme albümlerinde destek oldum. İbrahim Sadri, ona yaptığım albümden sonra çıkış yakaladı. Albüm milyonlar sattı. İşimi doğru yaparım. Karşımdakinden de doğruluk beklerim. Doğru değilse stüdyoya koymam. Mustafa Yıldızdoğan'ın ilk albümünü ben yaptım. Bundan sonra meşhur oldu. Memleketim bana destek vermiyor. Marifet iltifata tabidir. İltifat yoksa marifet bir anlam ifade etmez. 

 

*Müziğe başladığınız yıllardan bahseder misiniz? Konya'nın sosyo-kültürel yapısından dolayı sıkıntı yaşadınız mı?

-Sazla 5 yaşında tanıştım. O dönem müzikle uğraşmak çalgıcılık olarak adlandırılıyordu. Küçümsüyorlardı. Başarılı bir öğrenciydim. Hafızlık eğitimi aldım. Hayata Sol'dan bakan bir öğrenciydim. Sosyal paylaşımdan yanaydım. Zorluklar yakamı bırakmadı. 1980'de onlarca öğretmen Konya'ya sürgün edildi. Öğretmenlerin çoğu edebiyatla uğraşıyordu. Bu öğretmenlerin bana çok faydası oldu. Başkalarının şanssızlığı bir başkasının ilacı olabiliyor. İmkanlar yoktu. Repertuvarım genişti. Enstrüman taşımak mümkün değildi. Sazımı yorgana sarar, yorganı da çuvala koyup dışarıda sırtımda taşırdım. Babam çok sazımı kırdı. Sürgün öğretmenlerin bana büyük katkısı oldu.

20-1.20160725102651.jpg    

GÜNDOĞAR KİMDİR?

 20 yılı aşkın bir süredir profesyonel sanat hayatında Ses Sanatçısı, yönetmen, besteci, aranjör, söz yazarı ve enstrümanist olarak devam eden sanatçı Gündoğar, 1998 yılında bütün eserlerin kendine ait olduğu “Ben Sevdim mi Adam Gibi Severim” albümü milyonlar sattı.  Bunun dışında Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bu Şarkı Burada Bitmez” adlı albümü ve Ak Partinin Efsane müziğinin bütün bestelerini, yönetmenliğini ve aranjörlüğünü yapmıştır. Bedirhan Gökçe, Gülay, Uğur Arslan, Kıvırcık Ali, Uğur Işılak, Ogeday, Dj Akman, Selçuk Küpçük, Gökmen vs… gibi yurtiçinde ve yurtdışında bir çok sanatçının da çalışmalarında bestecilik, aranjörlük ve yönetmenliğini yapmıştır ve hala da devam etmektedir. Ayrıca film müzikleri, Tv ve radyo jenerikleri, reklam müzikleri ve belgesel müzikleri yapmaya devam etmektedir. TRT Belgeseli “Almanya’da Türk İzleri”, Sinoppe, Kültür Bakanlığı Çanakkale Belgeseli, Umut Adası, Anne Yada Leyla, Villa, Tohum gibi vs… pek çok filmin müziklerini yapmıştır. Bir çok kurumun ve ürünün reklam ve prestij müziklerini yapmaktadır. Kısacası Gündoğar, müziğin tüm alanlarında olan bir sanatçımızdır.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.