Nazmiye Gülbaş

Nazmiye Gülbaş

Saadet ve Sosyal Barış

Saadet ve Sosyal Barış

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 1946 yılına kadar tek partili bir siyasi anlayış vardı. Seçimler açık oy gizli tasnif şeklinde yapılmaktaydı. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (1924-1925) ve Serbest Cumhuriyet Fırkası (12.08.1930 - 17.12.1930) açılmış ancak kuruldukları yıllarda fazla tutunamamış kısa süreler içinde kapatılmıştır. Bu iki muhalefet partisi denemesinin ardından gene 27 Ekim 1945’te Nuri Demirağ'ın başkanlığını yaptığı Milli Kalkınma Partisi, 7 Ocak 1946 yılında ise CHP'den istifa eden ve ''Dörtlü Takrir'' diye de adlandırılan Adnan Menderes, Celal Bayar, Fuat Köprülü, Refik Koraltan'ın girişimleriyle Demokrat Parti kurulmuştur. Nuri Demirağ, Türkiye'de pek çok ilkleri gerçekleştiren önemli bir şahsiyettir. Milli Kalkınma Partisi Demokrat Parti'den önce kurulmasına rağmen nedense siyasette gereken ilgiyi görmemiş/gösterilmemiştir. Demirağ hayırseverliği ile de tanınmış ve ülkenin ilk büyük zengini, girişimci bir iş adamı idi. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları inşaatının ilk müteahhitlerinden biridir aynı zamanda. Demiryollarına yaptığı hizmetlerden dolayı bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından kendisine 'Demirağ' soyadı verilmiştir. Yine Türk Havacılık Tarihinin en mühim şahsiyetidir. İlk paraşüt üretimini gerçekleştiren, ilk sigara kağıdı üretimine imza atan, Boğaz'a köprü yapılması ve Keban Barajı projelerini ilk defa gündeme getiren kişidir. Havacılık sanayisinde büyük başarılara sahiptir. Fakat bunca hizmete karşı yeterince destek görmediği gibi önü de sürekli kesilmiştir. (MKP'nin siyasette başarısız olmasında kimilerine göre parti merkezinin İstanbul'da açılması, liberal ilkeleri benimsemesi, aynı zamanda muhafazakâr olması başarısızlığın nedeni diye yorumlanıyor. Parti programında en dikkat çeken ise ahlâki ilkelerdir )

Halbuki Demokrat Parti CHP'nin içinden çıkmasına karşın bir anda halkın umudu olmuş girdiği ilk seçimlerde büyük bir başarı elde etmiştir..?

DP Türkiye'de pek çok ilkleri gerçekleştirmiştir. Marshall yardımı ilk dış borçlanma, Kore'ye asker gönderme, NATO'nun ülkede konuşlandırılması, ''Atatürk'ü Koruma Kanunu'' vb. kanunlara imza atılmıştır.  Ne zaman ki Demokrat Parti yönünü ABD'den Rusya’ya çevirmiş ve malum  darbe ile karşı karşıya kalmıştır. DP'den sonra kurulan AP, DYP, ANAP, Ak Parti yine kuruldukları dönemde muhafazakâr parti kimliği taşıyan ve ABD'nin desteği ile iktidara gelmiş partilerdir. Hepsininse iktidara gelmesinde ortak nokta ve en büyük etken CHP'nin iktidara gelme olasılığının gündeme getirilmesidir!.. Bir nevi halka ölüyü gösterip hastalığa razı etme diyebiliriz.

Bu algıyı Milli Görüş partileri yıkmaya çalışmış olsa da sürekli önü kesilmiş ve kurulan 4 partisi  kapatılmıştır. Tarih dersi okullarda yeterince işlenmediği için halkın büyük çoğunluğu DP'nin CHP'den ayrılan vekillerce kurulduğunu bilmemektedir. Haddizatında yaklaşık 70 yıldır ülke muhafazakar partilerce idare edildiği için millet bu partilere itimat etmiş ve buna gerek de görmüyor. Merhum Erbakan Hoca’nın ''Namaz kılan Yahudi askeri olmayacağız.'' sözü durumu en güzel biçimde özetlemektedir aslında. Yıllardır ''aman CHP gelir ha'' diye toplum kutuplaşmaya itilmiştir. Ne yazık ki bu ayrıştırıcı üslup son dönemde daha da öne çıkartılmıştır. Halkı kamplara ayıran, kutuplaştıran bu söylemler ile, hiç durmadan panik ve korku pompalanmış ve bundan siyasi başarı elde edilmiştir! Saadet Partisi bu nahoş duruma karşı beklenen davranışı sergilemiştir. Her daim birlik ve beraberlikten yana bir siyaset izlemiş, sadece Türkiye için değil tüm dünyadaki Müslümanları bir araya getirecek olan İslam Birliği  söylemlerini öne çıkartmıştır.

Bu son seçimlerde Saadet Partisi Milli İttifak'ın içinde yer almıştır.  Belki siyasi bir kazanım elde edememiş olabilir, lakin sosyal alanda çok büyük kazanım elde etmiştir. Aynı zamanda sosyal bölünmelerin önüne geçilmiştir. Doğrudan olmasa da dolaylı olarak toplumsal barış adına istediğini elde etmiştir. Ülkede  laik anti laik vb. çatışmalarına bir nevi mani olmuştur. Zaten istenilen de bu değil miydi? İstenilen ülke bütünlüğünü korumak, kutuplaşmaya son vermek, kuşatıcı bir siyaset gütme ve inananın inandığı gibi barış içinde yaşaması gibi kazanımlar sağlamaktı. Bu, bugün çok anlaşıl(a)masa da, kısa vadede getirisi olmasa da uzun vadede faydalı olduğu görülecektir. Buna karşın bir çok tepki ile karşılaşmıştır. Haddizatında Milli Görüş bir paratoner değil midir? 49 yıldır Milli Görüş partilerine atılmayan iftira söylenmedik yalan kalmış mıdır? Rahmetli Erbakan Hoca az mı çekti bu zihniyetten? Siz bakmayın bazı kemik sevicilerine, Erbakan Hocaya son nefesine kadar kimlerin hangi hakaretleri ettiği, hangi iftiraları attığı tümüyle kayıtlarda mevcut.

Erbakan Hoca’nın azmi,  kararlılığı... bilhassa sabrı tüm Milli Görüş camiasına örnek olmalıdır. Erbakan hiç bir zaman kişileri hedef almamış, her daim siyonizm zihniyeti ile mücadele etmiştir. Olması gereken de bu, kişilere takılmadan yaşadıkça hakikatlerin güzel bir lisan ile anlatılmaya çalışılmasına devam etmektir.

Selam ve dua ile...

Muhafazakâr: Tutucu, var olan durumu koruyan. (Muhafazakâr olmak İslami olduğu anlamına gelmez. Solcularda muhafazakar olabilir.) İlk olarak İngiltere ve ABD gibi ülkelerde ortaya çıkmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Nazmiye Gülbaş Arşivi
SON YAZILAR