Nevzat Laleli

Nevzat Laleli

Rüzgâra Karşı Durmak

Rüzgâra Karşı Durmak

Nereye gidiyoruz yazı serisi

Dünyayı bir ahtapot gibi kollarıyla saran ve kendinden başka hiçbir insana hayat hakkı tanımayan “Irkçı emperyalizm” her zaman olduğu gibi şimdilerde de Ortadoğu’ya büyük ilgi ve alaka göstermektedir.
Dünya hâkimiyetine oynayan bu adamlar, kendi dışındaki bütün milletlerin manevi yapısını bozmaya, onların maddi yapılarını ise sömürerek yok etmeyi amaçlamaktadırlar. Çünkü maneviyat ve maddiyat insanları birbirlerine bağlayan, onları kuvvetlendiren ve onları başkasına muhtaç olmaktan kurtaracak iki önemli varlıktır.
Ortadoğu yani Müslüman ülkeler, öyle yeraltı ve yer üstü zenginliklere sahiptirler ki bu zenginliklerin kendileri tarafından kullanılması halinde o ülkenin maddi gücü artacak ve sömürülmekten kendini kurtarabileceklerdir.
Ayrıca Ortadoğu, “arz-ı mev’ut denilen Nil’den Fırat’a kadar vaat edilmiş toprakları” bünyesinde barındırmaktadır. Bu yüzden de bu ülkelerde insanlar anarşi ve terörle bunaltılmakta, yönetimleri şöyle ve böyle kendileri ile iyi işbirliği içinde bulunan “İş birlikçi” insanlara peşkeş çekilmektedir.
Bunlar sonsuz para ile çalışmaktadırlar. Her ülkede büyük sermaye sahipleri ve bürokratları kendi kurdukları gizli cemiyetlere dâhil etmişler, bu cemiyete girmeyenlerin daha yüksek makamlara gelmesini engellemişlerdir.
Ülkelerin hemen hepsinde medyanın (televizyonlar ve gazeteler) büyük bir bölümü bunların kontrolündedir. Bunlar, bu medya kuruluşlarını halkın tabii kesimlerine göre şekillendirmişlerdir. Halkın her kesimi “ben kendi gazetemi okuyorum, kendi TV mi seyrediyorum” zannı ile arka planda bunların planlarına alet olmaktadır. Normal zamanlarda birbirleri kavga edermiş gibi görünen bu medya kuruluşları seçim zamanlarında ağız birliği etmiş gibi bir partiye ve onun Genel başkanına destek vermektedirler.
Bunlar için El Kaide örgütü veya Bin Ladin, bunların kendilerinin kurup hazırladıkları birer bahaneden ibarettir. Hemen hemen bütün ülkelerde bu ve benzeri daha birçok kuruluş ve şahıs arka planda bu adamların kontrol ve güdümünde bulunmaktadır. Irak’ı işgal etmeyi baştan planlarına almış olan bu güçler, dünya kamuoyunu aldatabilmek, Irak işgalini haklı gösterebilmek için “Amerika’da ki İkiz binaların vurulmasını” bizzat planlamış ve uygulamışlardır.
Hatırlayacak olursanız, Başkan George Bush’un, bu ikiz binaların vurulmasından sonra “Bu olay karşısında bir Haçlı seferi başlatılmıştır” diyerek açıklama yapmış, onun Dış İşleri Bakanı Gondalize Rice ise “Ortadoğu’da 22 ülkenin haritaları değişecek” diyerek planlarının hedefini açıklamıştı.
Bütün bu olayların arkasında “Irkı emperyalizmin” bulunduğunu söylemeye lüzum olmadığı katindeyim.
Bazı safdilli arkadaşlarımız, “Her şeyin arkasında Irkçı Emperyalizmi aramak yanlıştır” demektedirler. Onlara bir müzik aleti olan kanunu hatırlatırım.
Kanun ensrumanında, belki 40 – 50 ayrı tel var. Ancak hepsini sadece bir kişi çalmaktadır. Kanuni, hangi tele dokunursa kanunda o tel titreşmeye başlamakta ve her tel ortaya kendi sesini çıkarmaktadır. Bir ülke idaresine sahip olanlar da aynen bu örnekte olduğu gibi istedikleri tele dokunarak, istedikleri seslerin çıkmasını sağlayabilmektedirler. Yeter ki elleri altındakiler, “İşbirlikçi takımından” olsunlar.
BAZI GERÇEKLER SAKLANIYOR
Ülkemiz başta olmak üzere birçok ülkede durumun vahametini gören milli değerlere sahip aydınlar, “üzerimize gelen bu korkunç çığı nasıl durdurabiliriz” diye düşünmüşler, bu konuda birçok teşkilatlar kurmuşlardır. Bu arada kurdukları siyasi partileri ile hep halkın daha güzel aydınlatılması ve hem de idareye talip olarak “uçuruma giden bu treni, selamet istikametine götürebilmenin” çaba ve gayretini göstermişlerdir.
Ülkemizde 1996 yılında kurulan ve ancak bir sene kadar iktidarda kalan, 1997 Haziran ayında iktidardan ayrılan 54. Refah-yol hükümeti de yukarıda anlatmaya çalıştığım gerçekleri yakından bilen ve bunlara önlem almaya çalışan bir yapıya sahipti.
Refah Partisi ve Erbakan hakkında, DGM (Devlet Güvenlik Mahkemeleri) nde 1999 yılında 1999/42 Esas numarası ile “idam talebiyle” dava açan DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, dava münasebetiyle yaptığı inceleme ve araştırmalardan vardığı kanaatini, davanın da düşmesinden sonra söyle açıklayacaktır. “Refah Partisi, ülkemizin milli bir partisidir.”
Merhum Başbakan Erbakan, Refah-Yol hükümetini kurduktan sonra bir taraftan maddeten zayıflatılmış bulunan insanımıza astronomik zamlar vererek (memura, işçiye % 50 + 50 vermiş) onu kuvvetlendirmeye çalışırken diğer taraftan “manevi eğitim seferberliği” başlatarak onun millet olma vasfını kuvvetlendirmeye çalışmıştı.
Bu bir senelik iktidarında Sayın Erbakan, “dünyayı saran ahtapotun kollarından kurtulabilmek için” içinde Batılı devletlerin yer almadığı, Batılı çıkarların öne çıkarılmadığı, bir devletlerarası kuruluş olan “kalkınmakta olan sekiz ülkeyi” adıyla bir araya getirerek “D – 8”ler adıyla bir devletlerarası kuruluşu kurmayı başarıyordu.
D – 8’ler “toprağın altında henüz bir tohum” halinde iken ve henüz bütün üniteleri ile çalışmaya başlamadan maalesef bu filizin başı kesiliyor ve onun doğaya çıkarak boy göstermesi engelleniyordu.
Türkiye öncülüğünde ve İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya’nın kurucu üye olarak yer aldığı, D – 8 ülkelerin hemen hepsinin (sadece İran hariç) durumları bundan farklı değildi. Her birinde ya darbeler yapılmış veya halk hareketleri bahane edilerek D – 8’in kuruşunu sağlayan bu hükümetler cezalandırılmış ve iktidardan düşürülmüşlerdir.
Erbakan Hocamızın mitinglerinde yaptığı bir ikaz çok manidardır. “Şu söylediklerimi ne olur, Irkçı Emperyalizmden önce bir kere de siz anlayın. Sizler anlayıncaya kadar onlar beni anlıyor ve tedbir alıyorlar.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nevzat Laleli Arşivi
SON YAZILAR