Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Ramazan ve Bayramda Eski, Yeni Mutluluk

Ramazan ve Bayramda Eski, Yeni Mutluluk

Ramazanın mutluluğu olsun Bayram mutluluğu olsun içimizde ve dışımızda duyabildik mi?
Yaşları yetmişleri aşmış insanlarımıza bir sormalı, “Sizin gençliğinizde de mutluluk böyle mi yoksa daha bir başka mı idi” diye…
Alacağımız cevap kesinlikle “o günler neredeeee…” diye hayıflanarak başlayacağı tabii olabilmekte.
Gelin şöyle bir birkaç kısma bir göz atalım.
Eski ve yeni zamanlar diye bölebileceğimiz yaşam dan.
***
Ramazan gelmeye yaklaşırken mutlu bir hareket vardı. Buna karşılama diyorduk.
Ramazan hazırlıkları yapılır. Fakirler gözetilirdi bu hazırlıklar içinde!
***
Şimdi al günübirlik AVM’den, rahatına bak. Fakir var mı etrafta bilemiyoruz ki?!
Hem canım o zaman öyleymiş. Yaşam değişti değil mi?
***
Ramazanda birbiri ile dövüş değil ağız kalabalığı bile olsa ikazla bulunurlarmış.
***
Şimdi kim kime kan gövdeyi bile götürse! Doğru değil mi?
***
İftara yetişmek için yarım saat evvel iş yerini kapatanlar tabanvayla da gider mahallinin camisi veya mescidine ulaşır.
Mevlâna Müzesi içinden atılan fişek ve Alâeddin’den top sesi gelince namazını eda ederken birde orada yabancı varsa iftara davet etmekten mutluluk duymakta…
***
Şimdi üç kuruş daha kazanayım, otom var derken geç çıkanlar.
Trafikte stres atıp(!) bırakın boş kalan camileri. Mescitler size ömür zaten.. Fişek ve top sesi mazi olurken, yabancıya lokanta mı yok değil mi?
***
Ailecek neşeli bir iftar sofrası sonu cami veya mescitlere koşan çocuklar, kadın ve kızlar dan sonra babaların teravi kılmak için icazet mutluluğu…
***
Şimdi eline pet şişesi, yer bulmak için daha güneş batmadan çocuğunu koşturan hanımlar ve teravi saatinde belediyelerce büyük coşku olduğu belirtilen ve bol ücretler ödenen konserlere giden beyefendilerin mutluluğu eski zamanlardaki mutluluktan daha mı ileri acaba?
***
Sahur zamanına kadar oturmayıp çay vb. içip erkenden uykuya yatan. Birinci top ve ikinci uyarı ve son top duyumu içinde ev imali yiyecekleri taam edip.
Sabah namazına kimi mescit kimi cami kimi de uzaktaki Sultan Selim, Kapı ve Aziziye camiine gidişler ve sonrada iş yerini açarken etrafa “Ramazanınız hayırlı olsun” demelerdeki mutluluk yerine…
***
Şimdi konser sonu kafeteryalarda sahura kadar nargile içip evinde sahuru yapıp uyuyakaldığı için saat onda işyeri açan beyler mi daha mutlu acaba?
***
Bayram için gerek kendilerine gerekse çocukları ve ev efradına bayramlık elbise, ayakkabı siparişini yetiştirecek sabahlara kadar çalışan terziler ve ayakkabıcılara müracaat ederken doluşan mutluluk yanında…
***
Şimdi gerekli görürse hazır konfeksiyon ve ayakkabı mağazalarından alarak duyulan mutluluk daha mı ileri acaba?..
***
Yeni elbise ve ayakkabıları ile dede ve babalarının ellerinden tutan çocukların bayram namazı için daha şafakta camilere gidenlerin daha sonra evlerinde bayram yemeği sonrası ikametlerinden ayrılmayı yeğ görmeyip bayramlaşma yapanların mutluluğu ile…
***
Bayram namazı için gidenler önce sabah namazında hazır olup, bayram günlerinde birbirleri ile bayramlaşmayı yeğleyip ikamet yerlerinden ayrılmayanların mutluluğu ile…
***
Şimdi bayram günlerini tatil sanıp soluğu turistik beldelerde alanlar bir tarafa.
Sabah namazı geride kalıp güneşin doğuşundan sonra belki oruçlu günler de geçiren veya geçirmeyenlerin bayram namazı kılma ve tebrikleşme mutluluğu ve sonrada ver elini tatil yeri diyenler daha mı ilerde dersiniz
***
Ayrı olan aile efradını bile hatta akrabalarını da toplayıp zengin bayram sofrasına davet ederek bayram yemeği taam edenlerin mutluluğu ile
***
 Şimdi aile efradının dağıldığı ebeveynler, yani edi ile büdü’lerin kendi başlarına bayram yemeği mutluğu ne derecede acaba?
***
Sokak ve caddelerde trafik sorunu da olmadığından dışarıya dökülmüş rengârenk giyimli çocukların neşe dolu oyular içinde oldukları ve duydukları mutluluk ile…
***
Şimdi evlerin içine hapsolan veya ebeveynlerle bayram gezmesi yapan çocukların mutluluğu arasında fark yok mu acaba?
***
Önce mahalle komşularını sonra akraba ve dostlarına bayram tebrikine gider hal hatır sorarlar uzun zaman alan bu işlemden mutluluk duyarlarmış…
***
Şimdi bırakın mahalleyi oturdukları apartman komşularını bile düşünmeyen hatta akraba dost yerine ekâbir takıma tebrike gidenlerin mutluğuna ne denile bilinir?
***
Türk, Kürt, Laz, Çerkez hatta herhangi bir milletten olanı Yahudi’yi bile ayırmadan birbirleri ile kardeşçe geçinip olay bile çıkmadan Ramazan ve Bayram mutluluğunu beraber yaşar yardımlaşırken…
***
Şimdi bir bölücülük içinde düşmancasına katletmelerle şehitlerin acısı Ramazan ve Bayram mutluluğunu uzaklaştırıp acılara gark etmiyor mu?
***
Oluşumlara ne diyebileceğinizi bilemem ama bendeniz bunları düşünürken kendimce şöyle noktalıyordum.
***
“İnsanlar, sokakta trafikte, evde, işte hep bir gerginlik içinde. Telaş ve stres var. Akıl, mantık, izan, ölçü, sabır, tahammül, sevgi saygı kavramaları anlamını yitirmiş mutluluk uzak diyarlardan gelemiyor mu ki?” diye…
***
Yanımda sohbet eden dost göz ucu ile yazımı okuyormuş meğer…
Birden omuzuma vurunca uyandım sanki.
“Bak hele bi dostum. Bu düşündüğün olumsuzluklar yok değil hele acılarımızda çok ama eksiği ile de olsa…
Pek çok inançlı ailelerimiz şu bölücülük hareketleri kalleş vurumlar bir tarafa aynı eski mutluluğu duyabilmek içindeler
Müsterih ol!”
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi
SON YAZILAR