Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Radyasyon tedavisi ve doktorun izansızlığı

Radyasyon tedavisi ve doktorun izansızlığı

Hacdan yurda dönünce ilk işim Ankara’da muayene olması için götürdüm eşimi.

Ankara'daki doktor. Parça alınan yerin radyasyon ile yakılması gerekirdi. Gecikmiş ama yine de hastaneye havale ediyorum. Orada radyasyon olarak yakacaklar.” Diyerek havale etti.

***

Onkoloji hastanesinde bir ay sonraya gün veriyorlardı.

O zamanlar Anavatan iktidarda ve bizim yakınımız Mehmet Keçeciler ileri yerde idi.

Ona telefon ettim.  On beş dakika sonra hastanede ismimiz çağrılıyordu.

Gittik ve hemen yatırdılar hastayı.

Düşündüm.

Madem yatak vardı neye müracaat eden hastaya verilmez, ileri günlere atılıyordu.

İllaki bir vasıtanın mı olması gerekirdi.

Hasta doktorun muayenehanesine giderse yatak var gitmezse yok.

Yılların hastaları çekti bunu.

Allah'tan şimdi kalktı. Boş yer varsa hemen yatırıyorlar. Çünkü doktor muayenehanesi yok.

***

Hasta bir ay kadar radyasyon tedavisi gördü.

Her hafta Cumartesi Pazar Ankara’ya gidiyor durumu öğreniyordum.

Hasta da moral bozukluğu yoktu. Neşeli bile olabiliyordu.

***

Bir sefer gidişimde ağlar vaziyette gördüm.

Sebebini sorduğumda dondum kaldım.

Kontrol esnasında gelen Doktor Ziya Efendi.

“Sen mahvol muşun. Kurtuluşun zor” deyiveriyor.

 Hasta şaşırıyor ve halet-i ruhiye si bozuluyor.

***

“Sen ona bakma. Öyle olsa idi diğer doktorlar da söylerdi bak görüştüğüm radyasyon işi yapan doktor “çok iyi gidiyor. Radyasyonla çok güzel yakıldı. İyi netice alıyoruz. Yakında taburcu edeceğiz” dedi” dememle biraz kendine gelebilmişti.

***

Bir ay sonra taburcu oldu. Konya’ya geldi.

Başhekim. “Haydi, geçmiş olsun ancak tedbir olarak kemoterapi iğnesi vurulmasına devam edin” demiş ve raporunu yazmıştı.

***

Hasta her hafta bazen benimle bazen kendisi Meram’daki tıp fakültesine giderek iğne vurulmaya başlanıldı.

Ancak iğne vurulunca kuvvetten düşüyordu hasta bir zaman kendine gelemiyordu.

İyi görmüyordum ama çaresiz iğnenin kullanılmasını tıptaki doktorlar da. Salık veriyordu

***

Altı aydır iğne kullanıyordu. Bu arada neşesi ortadan kalkmıştı.

Evde pencere önüne oturuyor “Ben böylemi olacaktım” diye vahlanıyordu.

En büyük hata bu idi bu çeşit hastalar için.

Hastalığı ilaç ameliyat vb. değil.

Kendine güven ve neşe içinde meşguliyet yaparak yenenler hayli vardı.

Bunu yapabilmek her hasta için çok zor oluyor. Kendilerini bırakıveriyorlardı.

***

Tıp da komşumuz Prof. Dr. Türkkan Bey ilgileniyordu.

Ona “eşime müjdeyi vereceğim. Göğüs hastalığım iyi oldu” diyor.

Bana da müjdeyi verince dünyalar benim olmuştu.

***  

Karayollarının Ayvalık dinlenme kampına da müracaat etmiştim.

Kamp çıkınca gittik Ayvalık’ta ki tesislere.

Neşeli idik. Bir badireden geçmiştik. Ben bile yıkılış içinde idim.

Birkaç gün sonra eşimin sol ayağı topallamaya sol avucu kapanmamaya başladı.

Tatil bitmiş Konya Meram’daki Selçuk Tıp Fakültesi’ne müracaat ettik.

Beyin tomografisi istediler.

Tomografide beyinde çok nadir görülen bir hastalık olduğunu teşhis edip ameliyat olmasını istediler.

Eşim ameliyat olmaya gideceğinde kardeşlerini topladı.

Yeğeni Eczacı Muzaffer ve eşini de davet etti. Saliha annem de vardı

***

Sağlıklı olduğu yıllar da. “eşlerden kadın olanlar nedense kocaları önden vefat edecek” kanısındalar”.

Bu bakımdan eşim. Benim İstanbul hikâyesinden toplanan para ile yine taksitle İstasyon Cad. aldığım evi…

“Benim üzerime yap” isteğinde bulunmuş. Bende yapmıştım.

 Bu minvalde toplamış meğer.. Kardeşlerine şöyle diyordu.

“Bu ev bu adamındı. Ben istedim verdi. Ben ameliyattan çıkamaz isem size söylüyor vasiyet ediyorum. Bu evi kendisine verin. Eğer vermezseniz ahirette yakanıza yapışırım” deyince…

Kardeşleri “Allah geçinden versin öyle bir şey olursa söz veriyoruz evi Ahmet’e vereceğiz…” dediler.

 Eşim bana evvelce tapu memurunu getir vereyim dediğinde “sen öleceksin” demek oluyor diye ret etmiştim.

O gün teybi koy seslerini al demişti.

***

Gelecek yazıda ameliyat ve oluşumları beraber okuruz inşallah.

***

Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi
SON YAZILAR