Prof. Dr. Gülmen: Çocuk İstismarında Fark Ettiğimiz Buzdağının Görünen Kısmı

Prof. Dr. Gülmen: Çocuk İstismarında Fark Ettiğimiz Buzdağının Görünen Kısmı

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mete Gülmen, çocuklarda cinsel istismarın çok önemli bir kısmının gizli kaldığını ya da tesadüfi olarak ortaya çıktığını söyledi.

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mete Gülmen, çocuklarda cinsel istismarın çok önemli bir kısmının gizli kaldığını ya da tesadüfi olarak ortaya çıktığını söyledi. Yapılan bir çalışmada 2 bin 384 olası cinsel istismar olgusunun yüzde 99.3’ünde fizik muayene bulgularının normal olduğu belirtildiğini vurgulayan Gülmen, ruhsal belirtilerin çok daha öne planda olduğunu kaydetti. Adana Barosu tarafından Seyhan Oteli’nde düzenlenen “Çocuk adalet sistemi” konulu panelde konuşan Prof. Dr. Mete Gülmen, çocuklara ilişkin düzenlemeleri “İstismar, ihmal, şiddet, çatışma ve savaş” başlıkları altında değerlendirdi. Cinsel istismarı, “Çocuğun bir yetişkin veya yaşça büyük kişi tarafından cinsel haz amacı ile zorla ya da ikna edilerek cinsel etkileşime maruz bırakılması” olarak tanımlayan Gülmen, “Yaklaşık 25 yıldır biz çocuklarla ilgileniyoruz. Bu konu tüm dünya için çok yeni. Bugüne kadar çocuklara yaptığımız davranışların suç, hatalı tutum olduğunun farkında değildik. Yeni yeni öğreniyoruz. Yeni bir bilinç düzlemi içerisindeyiz. Saptanması en zor olan çoğunlukla gizli kalan cinsel istismar kıs ve uzun dönem etkileri açısından önemlidir. Gerek ülkemizde, gerekse dünyanın dört bir yanında bu konu buz dağı gibidir. Fark ettiğimiz, yansıyan, duruşmalara gelen olgular sadece buzdağının görünen kısmı. Buzdağının altından hiç haberdar değiliz.” dedi.

Cinsel istismar ihtimalini artıran risklere dikkat çeken Gülmen, bunları “ebeveyn kaybı, parçalanmış aile, annenin evden uzakta çalışması; yaşaması, fiziksel ve ruhsal bozuklukları olan anne-babalar, evlilik sorunu olan aileler, evde üvey babanın varlığı, sosyal izolasyon, düşük sosyoekonomik düzey.” şeklinde özetledi. Çocuğa dair risk alanları üzerinde duran Gülmen, bunları ise “yaş küçüklüğü, kız çocuğu olma, ergenlik dönemi, fiziksel veya ruhsal bozuklukların olması, alkol yada madde etkisinde olma, çocuğun ‘pasif, bağımlı, içedönük, kendini ifade etmede güçlük’ gibi kişilik özelliklerini” sıraladı. Cinsel istismar sonrası çocukta bir takım davranış değişikliklerinin görülebileceğine işaret eden Prof. Dr. Gülmen, şöyle devam etti: “Uyku bozuklukları, iştah değişiklikleri, olayı anımsatan kişilerden ve görüntülerden panikleyip kaçma, evden kaçma, aileden uzaklaşma, intihar girişimi, kişinin vücuduna zarar vermesi, nedensiz bayılma, agresif davranışlar okuldan kaçma, disiplin problemleri, ders başarısında düşme, madde kullanmaya başlama, konuşma bozuklukları, ağlama nöbetleri, çok terleme, derin ve hızlı nefes alıp verme, göz temasından kaçınma, donuş bakışlar, ölüm üzerine şiir yazma, resim ve karalamalarda bulunma gibi belirtiler ortaya çıkabiliyor.”

Çocuk istismarının dünyanın her yerinde görülebildiğini ve sorunun üzerine gidildikçe sıklığının oldukça fazla olduğunun anlaşıldığını kaydeden Gülmen, “Ülkemizde ulusal örneklem üzerinde yapılan yeterli çalışma bulunmamakla birlikte çocuklarda fiziksel istismar sıklığı yüzde 30-35, cinsel istismar sıklığı ise yüzde 13 olarak tahmin edilmektedir. Çocuk istismarının önlenmesi ve istismara uğrayan çocuklara bilinçli ve etkin bir şekilde müdahale edilmesi amacıyla Türkiye genelinde 9 ilde Çocuk İzlem Merkezleri açıldı. Ülke genelinde bir yıl içinde 29 merkez daha açılması çalışmaları sürüyor.” diye konuştu.

Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem, “cinsel istismar” suçunun uygulamada ciddi problemlerin yaşandığına değindi. Erdem, “neredeyse bu husustaki aşırı uygulamalar insanlarda bir paranoya boyutuna ulaşıyor. Toplumda bir takım travmalara yol açıyor. Bazen bu konudaki uygulamaların öyle abartılı noktalara taşınıyor ki, insan ilişkilerini zedeliyor. Avrupa artık çocukları gördüklerinde kaçıyorlar. Biz de yavaş yavaş o boyutlara geldik. Artık bir çocuğu gördüğüm zaman bende kaçıyorum. Bu kadar travmatik boyutlarda ele almamak lazım. Burada önemli olan söz konusu davranışın cinsel içerik taşıyıp, taşımadığıdır. Davranışın dışa yansıyan boyutu çok önemli.”

Baro Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, her geçen gün suça sürüklenen çocuk sayısının arttığını aktardı. Çıtırık, “Çocuğun korunması, gelişiminin sağlanması ve çocuğun üstün yararının mutlaka gözetilmesi gerekmektedir. Çocuk suçluluğunda cezalandırılmayı değil, önleyici politikalar esas alınmalıdır.” dedi.

Oturumu yöneten Adana Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Veysel Tuncil ise TÜİK’in “çocuğun cinsel istismarı, suç ve karar sayıları” ilgili yaptığı araştırmada 2002’de 7 bin 258 olan sayının, 2012’de 20 bin 663’e çıktığını hatırlatarak, “Hakikaten içinde bulunduğumuz durumun ne ölçüde vahim olduğunu gösteren bir istatistik.” ifadelerini kullandı. Adana Adliyesi Çocuk Bürosu Savcısı Cumali Tülü, Ankara Barosu Çocuk Hakları Kurulu Üyesi Avukat Şahin Antakyalıoğlu’nun da birer sunum yaptığı paneli çok sayıda avukat izledi.
CİHAN

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.