Perşembe Günü Mevlid Kandili
Rebiülevvel ayına girdik. Tüm İslam âlemine, tüm okurlarımıza hayırlar güzellikler getirsin bu ay inşaallah. O güzeller güzeli sevgili Peygamberimiz aleyhisselâm’ın şefaatlerine bizleri nâil etsin. Zira O’nun şefaati olmadan cennete girilemiyor. O cennetin vizesi, O cennetin âdeta anahtarı. Bizim en acı ve en dar günümüzde mahşer koruyucumuz... Bizi dünyada en çok seven, ahirette de en çok koruyup, gözeten… Kalplere nur, gönüllere huzur hem kendisi, hem getirdiği prensipler…
Rebiülevvel ayı, kâinâtın nazlı Nebisinin doğduğu kutlu bir ay. O’nun doğumu yer ve gökler âlemine, varlık ve yokluk âlemine, evrende ne varsa her zemine bir nur, bir şerâre, bir aydınlık getirmiştir. Çünkü farkında olabilsek dünyada nurun ilk kapısı O’dur. Farkedilen ve edilemeyen ne kadar mânevî tecelliyat varsa hepsi, hepsi O’dandır. Tüm güzellikler O’nun nurunun güzellik akışlarıdır. Güzeller zaten O’nun güzelliğinin dünyadaki yansımalarıdır. O¸ nurdur. Bizlere düşense O nurdan layıkı veçhile nasiplenebilmektir.
Bu güzel aydan hisselenebilmek O’nun adını çok söylemekle başlar. Böylesi bir başlangıç güne bereket getirir, günü ışıkla doldurur. Aydınlık yarınlar, güzel gelecekler, ebedî saadetler efendimizin getirdiği prensiplerle kazanılır. İşte kazancı güzel bir ay ve kazancı güzel bir gün var önümüzde. Rebiülevvel ayının on ikinci gecesi İslam ümmetinin biricik Peygamberi aleyhissalâtü vesselâm’ın dünyaya teşrif ettikleri günü Mevlid Kandili olarak Müslümanlar ihya etmeye çalışırlar. Bizde sadece O kutlu Rasûlün doğduğu günü değil bu ayı bile kendimizi ona tanıtmak adına fırsatı ganimet bilerek değerlendiririz. Her an mütemâdiyen yaralandığımız ve karalandığımız şu yaşadığımız devirde başkaca neyimiz var? O pak, nezih Nebi’ye kendimiz adına takdim edeceğimiz neyimiz var Rab aşkına söyleyiniz? O ki, bizi ne çok severdi. Biz ümmeti için daha doğar doğmaz derde düştü, yaşadığı sürece de bizim için az yalvarmadı, az inlemedi. O’nun bizim için döktüğü her gözyaşıya kurban olalım. Biz de O’na sevdâ boyutunda aşklar besleyelim. Şu derin ve ince duygu yoğunluğu olan âyetler doğrusu beni çok etkiliyor. Size de aktarmadan geçemeyeceğim:
‘Cenâbı Hak buyuruyor; “Andolsun, size içinizden bir Peygamber geldi ki, zahmet çekmeniz onu incitir ve üzer. Size çok düşkündür; mü’minlere çok merhametlidir, onlara hayır diler.
Ey Rasûlum, eğer senden yüz çevirirlerse (sana îman etmezler ve emirlerini dinlemezlerse), de ki:
Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben ancak O’na güvendim ve O Arş’ın sâhibidir.” (Tevbe, 128-129)
Yemin olsun ki, size hakîkaten bir Rasul geldi. Öyle bir Rasul ki, sizden biri, kendi içinizden, kendi cinsinizden, melek değil, beşer cinsinden, aslı ve nesebi belli, Arabî ve Kureyşî, harem ehlinden; sizin sıkılmanız O’na ağır gelir, gücüne gider. Yani azap görmeniz şöyle dursun, bir takım zahmete, sıkıntıya uğramanız bile O’nu üzer, son derece rahatsız eder.
Bir Rasûldür ki, azizdir, büyük izzeti vardır… Üzerinize düşkündür, size karşı pek hırslıdır. “ (Ey Muhammed) sen onları ne kadar yola gelmelerini istesen de…” (Nahl 37) ayetinde işaret buyurulduğu üzere hidayet ve iyiliğinize, faydanıza, hayrınıza hırslıdır. Üzerinize toz kondurmak istemediği gibi sizi mutluluğun zirvesine eriştirmek, selâmete çıkarmak, Cennete ve Rıdvân’a kavuşturmak için bütün hırsıyla ve var gücüyle uğraşır. Üstelik O’nun merhameti yalnızca Kureyş’e, Arab’a, şu veya bu kavme değil, hangi kavimden olursa olsun bütün müminleredir ki, O, Raûf’tur: Re’feti çok fazladır, yani gayet ince bir şefkati ve derin bir merhameti vardır. Rahim’dir. Fıtraten, doğuştan, yaratılıştan, Allah(c.c) tarafından pek ziyâde merhametlidir. Günahkârlara bile acır…’ (Hak Dînî, Kur’an Dîlî, Elmalı’lı Hamdi Yazır, 4.c, sf.433-434, Bakara 143-Hac 65 tefsiri)
Nurun Nebî’nin vasıflarını yazmakla bitiremeyiz. Bizi çok severek üstümüze titreyen ve bize sevgiyi öğreten sevgi ve rahmet Peygamberine biz de sevgilerimizi gösterelim. Haydi bizde bu ayda ve Peşembe günü idrak edeceğimiz Mevlid Kandilinde O’na olan sevgilerimizi, muhabbetlerimizi büyük bir aşkla takdim edelim.
Nice güzel günlere… Nice affedilmelere…
Gününüz ve geceniz şimdiden mübarek ola, içiniz maneviyatla dola…
Dualarda beraber olmak temennisiyle…
Rebiülevvel ayı, kâinâtın nazlı Nebisinin doğduğu kutlu bir ay. O’nun doğumu yer ve gökler âlemine, varlık ve yokluk âlemine, evrende ne varsa her zemine bir nur, bir şerâre, bir aydınlık getirmiştir. Çünkü farkında olabilsek dünyada nurun ilk kapısı O’dur. Farkedilen ve edilemeyen ne kadar mânevî tecelliyat varsa hepsi, hepsi O’dandır. Tüm güzellikler O’nun nurunun güzellik akışlarıdır. Güzeller zaten O’nun güzelliğinin dünyadaki yansımalarıdır. O¸ nurdur. Bizlere düşense O nurdan layıkı veçhile nasiplenebilmektir.
Bu güzel aydan hisselenebilmek O’nun adını çok söylemekle başlar. Böylesi bir başlangıç güne bereket getirir, günü ışıkla doldurur. Aydınlık yarınlar, güzel gelecekler, ebedî saadetler efendimizin getirdiği prensiplerle kazanılır. İşte kazancı güzel bir ay ve kazancı güzel bir gün var önümüzde. Rebiülevvel ayının on ikinci gecesi İslam ümmetinin biricik Peygamberi aleyhissalâtü vesselâm’ın dünyaya teşrif ettikleri günü Mevlid Kandili olarak Müslümanlar ihya etmeye çalışırlar. Bizde sadece O kutlu Rasûlün doğduğu günü değil bu ayı bile kendimizi ona tanıtmak adına fırsatı ganimet bilerek değerlendiririz. Her an mütemâdiyen yaralandığımız ve karalandığımız şu yaşadığımız devirde başkaca neyimiz var? O pak, nezih Nebi’ye kendimiz adına takdim edeceğimiz neyimiz var Rab aşkına söyleyiniz? O ki, bizi ne çok severdi. Biz ümmeti için daha doğar doğmaz derde düştü, yaşadığı sürece de bizim için az yalvarmadı, az inlemedi. O’nun bizim için döktüğü her gözyaşıya kurban olalım. Biz de O’na sevdâ boyutunda aşklar besleyelim. Şu derin ve ince duygu yoğunluğu olan âyetler doğrusu beni çok etkiliyor. Size de aktarmadan geçemeyeceğim:
‘Cenâbı Hak buyuruyor; “Andolsun, size içinizden bir Peygamber geldi ki, zahmet çekmeniz onu incitir ve üzer. Size çok düşkündür; mü’minlere çok merhametlidir, onlara hayır diler.
Ey Rasûlum, eğer senden yüz çevirirlerse (sana îman etmezler ve emirlerini dinlemezlerse), de ki:
Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben ancak O’na güvendim ve O Arş’ın sâhibidir.” (Tevbe, 128-129)
Yemin olsun ki, size hakîkaten bir Rasul geldi. Öyle bir Rasul ki, sizden biri, kendi içinizden, kendi cinsinizden, melek değil, beşer cinsinden, aslı ve nesebi belli, Arabî ve Kureyşî, harem ehlinden; sizin sıkılmanız O’na ağır gelir, gücüne gider. Yani azap görmeniz şöyle dursun, bir takım zahmete, sıkıntıya uğramanız bile O’nu üzer, son derece rahatsız eder.
Bir Rasûldür ki, azizdir, büyük izzeti vardır… Üzerinize düşkündür, size karşı pek hırslıdır. “ (Ey Muhammed) sen onları ne kadar yola gelmelerini istesen de…” (Nahl 37) ayetinde işaret buyurulduğu üzere hidayet ve iyiliğinize, faydanıza, hayrınıza hırslıdır. Üzerinize toz kondurmak istemediği gibi sizi mutluluğun zirvesine eriştirmek, selâmete çıkarmak, Cennete ve Rıdvân’a kavuşturmak için bütün hırsıyla ve var gücüyle uğraşır. Üstelik O’nun merhameti yalnızca Kureyş’e, Arab’a, şu veya bu kavme değil, hangi kavimden olursa olsun bütün müminleredir ki, O, Raûf’tur: Re’feti çok fazladır, yani gayet ince bir şefkati ve derin bir merhameti vardır. Rahim’dir. Fıtraten, doğuştan, yaratılıştan, Allah(c.c) tarafından pek ziyâde merhametlidir. Günahkârlara bile acır…’ (Hak Dînî, Kur’an Dîlî, Elmalı’lı Hamdi Yazır, 4.c, sf.433-434, Bakara 143-Hac 65 tefsiri)
Nurun Nebî’nin vasıflarını yazmakla bitiremeyiz. Bizi çok severek üstümüze titreyen ve bize sevgiyi öğreten sevgi ve rahmet Peygamberine biz de sevgilerimizi gösterelim. Haydi bizde bu ayda ve Peşembe günü idrak edeceğimiz Mevlid Kandilinde O’na olan sevgilerimizi, muhabbetlerimizi büyük bir aşkla takdim edelim.
Nice güzel günlere… Nice affedilmelere…
Gününüz ve geceniz şimdiden mübarek ola, içiniz maneviyatla dola…
Dualarda beraber olmak temennisiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.