Ömrünü Yörük kültürüne adadı

Ömrünü Yörük kültürüne adadı

Gazeteci-Yazar Zeki Oğuz, “Günümüzde insanlar bencilleşti ve yozlaştı. Ama yörükler, bin yıl önce nasılsa hala o duruluklarını korumayı başarabilmiş. Kültürleri ve yaşam yönleri ile örnek alınmalı” dedi.

RÖPORTAJ: EMRE ÖZGÜL

Meslek hayatının büyü bir kısmını Yörük kültürünün tanıtılması ve yaşatılmasına adayan Gazeteci-Yazar Zeki Oğuz, “Günümüzde insanlar bencilleşti ve yozlaştı. Ama yörükler, bin yıl önce nasılsa hala o duruluklarını korumayı başarabilmiş. Kültürleri ve yaşam yönleri ile örnek alınmalı” dedi.

DEĞER GÖRMEK İSTİYORUZ

Gazeteci-Yazar Zeki Oğuz, bugüne kadar 20'e ye yakın kitap yazdı ve 40'e yakın fotoğraf sergisi açtı. Zeki Oğuz, çalıştığı kiremit fabrikasında küreği fabrikanın çatısına attı ve eline kalemi aldı. Meslek hayatına onlarca kitap ve yüzlerce makale sığdıran Gazeteci-Yazar Zeki Oğuz, geldiği yeri de hiçbir zaman unutmadı. Meslek hayatının önemli bir kısmını  göçebe Yörüklerin hayatına adadı. İlgisizlikten şikayet eden Zeki Oğuz, “Her sanatçı, yaptığı işin karşısında tebrik edilmeyi ister. Değer görmek istiyoruz” dedi.

20-1-002.jpg

**Sizi gazeteciliğe iten sebepler ne oldu?

-Gazeteciliğe başlamam çok ilginç. Sanat okulunu bıraktıktan sonra Sille yolunda bir kiremit fabrikasında çalışmaya başladım. Çok zor şartlar altında çalışıyordum. Bir gün küreği fabrikanın çatısından aşağıya attım. Ben bir daha bu işte çalışmayacağım dedim. Kömürlü üstüm ile aynı anda iş aramaya çıktım. Avukatlar Sokağı vardı. Oradan geçerken Yeni Konya Gazetesinin tabelasını gördüm. O yıllarda da bütün Konya gazeteleri bir arada çıkıyordu. Yukarıya çıktım, ben muhabir olmak istiyordum. Çünkü okul döneminde de öykü ve şiir denemeleri falan yazmıştım. Anlayacağınız yazmaya meyilim vardı. Rıdvan Bülbül,  beni İstanbul'dan gelmiş yayın müdürünün yanına gönderdi. Müdür, kirli üstüme baktı ben de ona muhabir olmak istiyorum dedim. Bana kısa haber yazıp vermemi istedi. Elime bir kağıt ve kalem tutuşturdu. Yan odaya geçtim, kısa haber yazdım. Kendisine verdim, haberi okudu. Bana hemen başla dedi. Ancak yarın gelirken kılık ve kıyafetine dikkat et ve öyle gel dedi. Ertesi gün başladım. Bir aylık deneme süresine aldılar beni. Öyle başladım, hala devam ediyorum.

**Peki gazeteciliğe başladığınız o günden sonra hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?

-Öykü yazıyordum ve bu yazılarım Karaman'da yerel bir gazetede yayınlanıyordu. Çok ilkel şartlarda ve kötü bir baskı ile yayınlanıyordu. Kurşun kalıplar vardı o dönem. İlk kitabım 1970 yılında yayınlandı. Bugün yazdığım kitap sayısı 20'ye ulaştı. 1975 yılında Kooperatifler Müdürlüğü’nde memurluğa başladım. Yazarlıkla ev geçindirmek çok zor ve meşakatli bir iş. Memuriyet hayatımda bile bir an olsun, yazmaktan vazgeçmedim. 2001 yılında Tarım İl Müdürlüğü’nden emekliye ayrıldım. Dinlenme evresine girdim. Kitap çalışmalarına yoğunlaştım. Gezilerle farklı şehir ve kültürleri tanımaya başladım. Yeni bir kitabım var. Kültür Müdürlüğü'nde basıma hazırlanıyor.

20-3-004.jpg

KİTAP OKUMAK İÇİN 8 KİLOMETRE YÜRÜRDÜM

**Yazma merakınız nasıl ortaya çıktı? 

-İçimde vardı. Çocukluğumu çok şanslı ve zorluklarla geçirdim. Bana çok birikim sağladı. Köyümüzde yaşlı gaziler vardı. Onların hayat hikayelerini dinleyerek başladım. Yaşlı nineler vardı. Onlardan masallar dinleyerek büyüdüm. Konya'da sanat okulunda okumaya başladım. Benim küçüklüğümde dinlediğim masallar, o dönemde ders olarak anlatılıyordu. Oğuz Tansel, Eflatun Cem Güney, onların anlattığı masalları ben zaten köyde dinlemiştim. Ondan kalma bir bilgi birikimim vardı. Çok kitap okurdum. Öğretmenimiz Köy Enstitüsü mezunuydu. Sille'de çocuk kütüphanesi vardı. Köyden yaya 8 kilometre gelir iki arkadaş, kitap değiştirirdik. Çocuk klasiklerini ilkokulu bitirdiğimde bitirmiştim nerdeyse. Köyden Konya'ya gelip yerleştiğimizde ilk keşif ettiğim şey; Gazi Lisesi'nin karşısındaki eski kitapçı oldu. Onu tanıdım, bana ucuza kitap verirdi. Çok okuduğumu anlayınca böyle davrandı. Rus, Fransız, Türk klasiklerini hep ondan temin ettim. Yaşar Kemal, Orhan Kemal beni etkileyen yazarlar olmuştu.

KİTAPLARIM HEPSİ EVLADIM GİBİ

**Yazdığınız yazı ve kitaplardan sizi en çok etkileyen hangisi oldu?

-Bu, bir yazara sorulacak en son sorudur aslında. Benim yazdığım 20 kitabın içinde hepsinin ayrı bir değeri vardır. Hani bir babaya 'Hangi çocuğu daha çok seviyorsun?” sorusu sorulmazsa, bu yazar içinde öyledir. O kitapların hepsi aslında benim bir evladım. “Görmeye Değer Kırk Yer” çok emek çekerek yazdığım bir kitap oldu. Yüzlerce kilometre katederek yazdım. Yörükler yine öyle. 2001'de araştırmaya başladım. 2004'te ilk kitabım yayınlandı. En son kitabımda yeni çıktı. 15 yıllık bir emek ürünü. Doğru şeyler yazmaya çabalıyorum. Yörükleri anlatıyorsam, aksi iddia edilmeyecek şeyi, günlük bir konuşma dili ile yazarım. Bunu daha samimi buluyorum. Çünkü okur, bu şekilde yazılan bir kitabı rahatlıkla anlayabilir. Okurlarımı çok önemsiyorum. Ağdalı cümle kurmaktan kaçınırım.

20-4-004.jpg

YÖRÜKLER ASLINI YAŞATIYOR

**Yörük kültürüne yönelik araştırmalarınız oldu ve konu ile ilgili kitap yazdınız. Yörükler, nasıl bir kültüre sahip, kısaca bahseder misiniz?

-Günümüzde insanlar bencilleşti ve yozlaştı. Ama yörükler, bin yıl önce nasılsa hala o duruluklarını korumayı başarabilmiş. Kültürleri ve yaşam yönleri ile örnek alınabilirler. Onların bu yanını çok takdir ediyorum. Ama 5-10 yıl sonra onlarda yozlaşma içine girebilirler. Yörükler, çok sosyal olmazlar. Hayvancılık yapıyorlar ve yaşam tarzları birbirine yakın durmaya elvermez. Çadırlarının uzak yerlerden olması gerekir. Birlikte yapmaları gereken bir iş varsa mesela çadır dikiminde haberleşirler ve toplanırlar. Şehirde veya ova köyünde bir evin kapısını çalsan kapıyı belki tereddütle açarlar veya hiç açmazlar. Ama hangi çadıra gidilirse gidilsin buyur ederler. Çayları hazırdır. Sofranı hemen kurarlar, aç mısın tok musun diye sormazlar. Samimi olduğunu hissederlerse sahip çıkarlar. Konya'da bu kültürü yaşayanlar var. Kış aylarında Akdeniz sahili yani Mersin civarında yaşarlar. Nisan da göçmeye başlarlar, yazın Toroslara gelirler. Ermenek'ten Seydişehir'e kadar geniş bir alanda hayvanlarını otlatırlar.

**Şimdiye kadar nereleri gezdiniz? İlk gittiğiniz yer neresiydi ve bu yerler yazılarınıza nasıl yansıdı?

-Daha Türkiye'yi bitirmedim. Yurt dışına gitmedim. Ama ülkemizin büyük bölümünü gezdim. İlk gittiğim yer Konya'nın hemen batısında yer alan Takkeli Dağ oldu. Dağcılara takılmaya başladım. Tutku zamanla bana yeni bir makine edinmeyi getirdi. Kendime yeni bir fotoğraf makinesi aldım. Gezdiğim yerler, kitaplarıma yansıdı. Daha sonra Antalya tarafındaki dağlara gittim. Doğa ve tarih gezileri yaptım. Çok güzel bir ülkede yaşıyoru. Nereye gitsem bir güzellik ile karşılaştım. En basiti Beyşehir; günlerce gezilse bitirilemeyecek bir yer. Konya'nın güneyi; Hadim, Taşkent, Ermenek müthiş yerler. Ermenek yolu bana göre ülkemizin en güzel yol güzergahlarından biri. Karapınar bir step görünümünde fakat krater gölleri ile müthiş zengin bir havza.

20-2-004.jpg

İDARECİLER YETERİ ÖNEMİ VERMİYOR

**Konya'nın tarih ve kültürel özelliklerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeterince sahip çıkılıyor mu?

-Konya, doğa ve tarihi ile çok zengin bir şehir. Ege bölgesi hariç hemen hemen neredeyse birçok yer Konya'nın kültürüne benzerlik gösterir. Kayseri, Erzurum gibi yerlere daha çok benzer.   İdarecilerimiz, Hz. Mevlana'ya saplanıp kaldılar. Turizm acentaları ağlaşıyor. Turist burada kalmıyor diye dert yakınıyorlar. Peki siz yeterince şehrimizin tanıtımını yaptınız mı? Turist Konya'da kalsa bir haftada zor bitirir. Sultan Dağlarından tutun, daire çizin Beyşehir, Bozkır, Taşkent, Karacadağ... Müthiş zenginlikleri olan yerler. Yüzlerce makale, gezi yazıları yazdım. Bunların büyük çoğunluğunda Konya'nın güzelliklerini ele aldım. Konya Büyükşehir Belediyesi Konya'nın gezmeye değer 40 yeri diye kitap haline getirdi. Bir tane acentacı çıkıp da bana “Zeki Oğuz, senin bu anlattığın yerler nelereler” diye sormadı. Bu yüzden kimsenin ağlamaya hakkı yok. Şehir, sanatı ve farklı özellikleri ile bir bütündür. Bu şehirde kültür ve sanat insanları var. 1975'te ilk sergimi açtığımda fotoğrafçılık pek bilinmiyordu. Şimdi bir sürü fotoğraf derneği var. Sergi açabilecek kapasitede insanlarımız var. Geçen yıl İslam Dünyası Turizm Başkenti olduk, övündük. Turizm merkezinde, fotoğraf sanatçılarının sergi açacak yer bulunamadı. Sanatçılara, yeterince sahip çıkılmıyor. Sergi açan kişi zengin ve varlıklı ise şehrin yetkilileri gelir. Biz de bekliyoruz, değer görmek istiyoruz.

**Bundan sonra ne gibi çalışmalar yapacaksınız?

-En büyük isteklerimden biri Parsana Mahallesi'ni yazmak. Parsana, Numune Hastanesi'nin oradan başlar, Buzlukbaşı'na kadar devam eder. Ama şimdi orada onlarca mahalle kuruldu. 60 ve 70'li yıllarını anlatacağım. Biz, burada yaşadık. Orası, tümüyle değişti. Belirttiğim dönemlerde Parsana'da öbek öbek sadece birkaç mahalle vardı. Bizim mahalle Musalla Mezarlığı'nın yanındaydı. Sille yolunda iki fabrika vardı. Aydınlık Evler'e giderken bir sanat okulu var. Orada göçmen Tatarlar'ın mahallesi vardı. Şimdi her yer apartman oldu. Meram ve Sille bağları Konya'nın akciğeriydi. Meram bağları bitti, Sille'de bitmek üzere. Eski Parsana diye Bir şey kalmadı. Bu, her anlamda böyle. O dönemdeki sanatçılar, şuan yok. Gençlere bu noktada önemli görevler düşüyor. Çok okuyup, çok araştırmalılar.

**ZEKİ OĞUZ'UN KİTAPLARI

1.Kavgadayız Her Saat (Şiir 1970)

2. Bebek (Öykü 1981)

3. Hoyrat (Öykü 1. Baskı 1990 - 2. Baskı 1992)

4. Ademin Kaburga Kemiği (Öykü 1995)

5. Yüreğimi Getirdim Armağan (Öykü 1995)

6. Ürkek Bir Keklik (Öykü 1995)

7. Gezgin Yürek (Şiir 1999)

8. Gelenek ve Görenekleriyle Konya Dağ Köyleri (Halk Kültürü 1. Baskı 1997 –2. Baskı 2OOO)

9. Dolavlı Yılmaz Güney (Öykü 2002)

10. Bir Bozkır Türküsü Beldeleri Yaylalarıyla Konya (Gezi 2003)

11. Yaylaların Özgür Çocukları YÖRÜKLER (2004)

12. Seçme Öyküler (2OO4)

13. Toprak ve Gelenek (Konya Dağ Köyleri - 2O05)

14.Taşra ve Gezgin (Beldeleri Yaylalarıyla Konya-2005) Zeki Oğuz'un kitaplarından bazılarıdır.

**ZEKİ OĞUZ KİMDİR?

Konya'nın en eski gazetecilerinden biri olan Zeki Oğuz, 1951 yılında Konya Tatköy'de doğdu. İlkokulu köyünde okuyan Oğuz, Erkek Sanat Okulunun lise 1.sınıfından ayrıldı. 1968 yılında Yeni Konya Gazetesi'nde Gazeteciliğe başladı. Yayınlanmış 20 kitabı bulunan Oğuz; ağırlıklı olarak öykü, halk kültürü araştırmaları ve gezi yazıları yazdı. 1997 yılında Çalıkültür Sanat ve Yayın Dergisi yayınladı. Ayrıca fotoğraf sanatçısı da olan Zeki Oğuz, şimdiye kadar 39 fotoğraf sergisi açtı. Evli ve 4 çocuk babası olan Oğuz, çalışmalarını hala sürdürmektedir. 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum