Okullarda dil bilgisi  öğretimi yetersiz

Okullarda dil bilgisi öğretimi yetersiz

Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rasim Özyürek, “Okullarda yapılan dil bilgisi dersleri öğrenciye ismi ve fiili öğretmekten ileriye gidemediği için, yukarıda saydığımız amaçlar gerçekleştirilemiyor” dedi

 Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rasim Özyürek, “Dil bir milletin tarihi ve karakteridir. Bir milletin bir arada tutma kudretine sahip ruhsal bir güç, doğup büyüyen, gelişen, canlı bir varlık olarak dili görüyoruz” dedi. Prof. Dr. Rasim Özyürek, Türkiye’de orta dereceli okullarda dil bilgisi öğretimine önem verilmesi gerektiğini belirterek, “Bir ulusu ulus haline getiren en önemli unsurlardan biri, bilindiği gibi dildir. Bu bağlamda bir milletinn asla vazgeçemeyeceği temel öğretim alanı olan “anadil öğretiminin önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle tüm okullarımızda öğrencilere anadillerini sevecekleri bir eğitim vermek her Türkçe ve Edebiyat öğretmeninin başlıca görevi olmalıdır” dedi.

DiİL BİLGİSİ FİİL ÖĞRETMEK DEĞİL!

“Okullarımızda dil bilgisi dersleri ismi, fiili öğretmekten ileri gidemiyor. Amaçlar gerçekleşmiyor” diyen Prof. Dr. Rasim Özyürek, şunları söyledi: “Okullarda yapılan dil bilgisi dersleri öğrenciye ismi ve fiili öğretmekten ileriye gidemediği için, yukarıda saydığımız amaçlar gerçekleştirilememektedir. Bu nedenle de bugün içinde bulunduğumuz çıkmazdan çıkmamız hayli zor görünmektedir. Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, öğrencilere, zamir, sıfat, zarf, fiil, isim tamlaması, sıfat tamlaması gibi dil üyelerinin ve bunların nasıl kullanıldığına dair kuralların tahtaya yazılıp ezberletilmesi asla dil bilgisi öğretimi değildir. Dil bilgisi dersi, kişilerin dillerini sözlü ve yazılı anlatımlarda düzgün ve anlamlı kullanımlarını sağlayan bir araçtır. Bu bağlamda, dil bilgisi konuları, Türkçe derslerinde, metinler paralelinde, konuşma, yazma ve okuma etkinlikleriyle bir arada götürülmelidir. Konular işlenirken, kesinlikle ezberden uzak durulmalı, uygulamalı bir öğretim programı izlenmeli, öğrencilerin günlük deneyimlerinden yararlanılmalı, günlük hayattan örnekler verilmelidir. Herhangi bir öğe ya da kural ile ilgili örnek verilecekse, bu cümleler ezberci, önceden belirlenmiş, her zaman kullanılan dil bilgisi kitaplarındaki basmakalıp örnekler değil, öğrencinin ilgi ve dikkatini çekecek, gündelik, doğal ve süssüz söylem ve konuşmalardan ya da okuma metinlerinden, hatta öğrencinin kendi yaptığı yazılı çalışma ve ödevlerden seçilmelidir. Böylelikle öğrenci, sadece teori ve kurallara boğulup kalmaktan kurtulur, uygulama ve çözümleme pratikleriyle dilini daha iyi geliştirip kullanabilir.

ANADİL ÖĞRETİMİNE ÖNEM VERİLMELİ

Anadili öğretiminde asıl amacın dili yazılı ve sözlü anlatımlarda doğru kullanmak olduğunu kaydeden Prof. Dr. Özyürek, “Tam da bu yüzden, dil bilgisi dersi, Türkçe derslerinde yapılan tüm çalışma ve aktivitelerle bağımlı olarak işlenmelidir. İşleyiş sırasında, sorunlar tespit edilmeli, hatalar düzeltilmeli, öğrencinin çok fazla alıştırma ve uygulama yapması sağlanmalıdır. Türkçe dersinden ayrı bir şekilde verilen dil bilgisi konuları, beceri ve alışkanlığa dönüşemez, tanım ve ilke yığınlarından ve bunların ezberlenmesinden öteye geçemez. Konuya uygun olarak seçilmiş bir metin, öğrencinin dil bilgisi konularını kavramasında çok önemli bir etkendir. Cümle ve kelime guruplarının kuruluşundaki eksiklikler ve hatalar ortaya çıkar. Anlamdaki belirsizlik de gözler önüne serilmiş olur.

Aynı şekilde, cümlenin öğeleri öğretilirken, cümle çözümlemeleri yaptırılırken günlük olarak kullandığımız doğal örnekler seçilmelidir. Bilindiği gibi çözümleme, cümle içindeki kelime ve kelime guruplarının, yapı ve işlev açısından incelenmesidir. Bu işlem yapılırken, şayet varsa cümle ve kelime guruplarının kuruluşundaki eksiklikler ve hatalar ortaya çıkar. Böylelikle anlamdaki belirsizlik de gözler önüne serilmiş olunur” diye konuştu.

BİR KONU ÖĞRETİLMEDEN DİĞER KONUYA GEÇİLMEMELİ

“Bir konuyla ilgili yeterince uygulama yapmadan ve öğrencinin gerçekten anladığından emin olmadan diğer konuya geçilmemelidir” diyen Prof. Dr. Özyürek, önerilerini şu şekilde sıraladı: “Dil bilgisinde her konu diğeriyle mutlaka bağlantılıdır. Sözgelimi, yüklemi anlamayan bir öğrenci, cümle içerisinde diğer öğeleri de bulmakta zorluk çekecektir. Her anadil öğretmeni işleyeceği dersi çoklu zeka kuramı doğrultusunda düzenlemeli. Herşeyden önce izleyeceğimiz yöntem, öğrencinin anlayabilip sevebilmesi için, onun seviyesine, bilişsel, zihinsel ve psikolojik gelişimine uygun olmalıdır. Ayrıca şu da unutulmamalıdır ki, her öğrenci bir bireydir, öğrenme süreci ve süresi, algılama ve öğrenme yöntemleri farklıdır. Bu nedenle, her anadil öğretmeni işleyeceği dersi çoklu zeka kuramı doğrultusunda düzenlemeli, kitaptaki sorularla yetinmeyip sınıf seviyesine göre sorular ve alıştırmalar hazırlamalı, gerekirse oyunlarla ve teknolojinin diğer imkanlarından yararlanarak dersi eğlenceli bir hale getirmelidir.”

TÜRKÇE VE DİL BİLGİSİ ÖĞRETİMİ GÖZDEN GEÇİRİLMELİ

Orta dereceli okullarda Türkçe ve dil bilgisi öğretimini yeniden gözden geçirilmesi gerektiğinin altını çizen Özyürek, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “ Maalesef, bugün Türkçe dersi bir bütünlük içerisinde işlenmemekte, dinleme, konuşma, anlatım, dil bilgisi konuları birbirini tamamlayacak biçimde değil ayrı ayrı işlenmekte, dilbilgisi konuları Türkçe dersleri içerisinde verilmemektedir. Yeterli dil bilgisi edinimiyle sağlanabilecek, doğru konuşma, yazma ve anlama etkinliklerinin eksikliği öğrencilerde kendini göstermektedir. Bu nedenlerle, dil bilgisi öğretimi alanına giren ve ancak yeterli dil bilgisi edinimiyle sağlanabilecek, doğru konuşma, yazma ve anlama etkinliklerinin eksikliği hemen her öğrencide kendini göstermektedir. Öyleyse, artık dil bilgisinin kural ezberlettirilmekten çıkartılıp, her bir birimin katkısı, anlama olan desteği öğrenciye buldurtulmalı ve kavratılmalıdır. Orta dereceli okullarımızda Türkçe ve dil bilgisi öğretimini yeniden gözden geçirmeliyiz.

Türkçe ve dil bilgisi derslerinin saatleri artırılmalıdır. Türkçe öğretmenlerine ders işleyişlerinde kullanabilecekleri, özellikle dil bilgisi konularını metinlerle iç içe nasıl inceleyeceklerini gösteren, aynı zamanda derslerin nasıl daha zevkli hale getirileceği hususunda yönlendirici kitapçıklar hazırlanmalıdır. Sınıflarda kullanılacak kaynaklar arttırılmalı. Öğrencileri sıkmadan, onlara anadile dair dil becerileri edindirilmeli, böylelikle hepsinin etkin iletişim yapabilmelerini sağlamalı. Öğretmenlerin yetiştirilmesinde geleneksel dil bilgisi kitaplarından değil de, dilbilimsel çalışmaların ışığında hazırlanmış kitaplardan yararlanılması sağlanmalıdır.”

İBRAHİM BÜYÜKEKEN

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.