Mücevher: Dünya sistematik soygun içerisinde

Mücevher: Dünya sistematik soygun içerisinde

Haberdem.com Genel Yayın Yönetmeni Ömer Mücevher, Borca Dayalı Para Sistemi (BDPS) ve Kısmi Rezerv Sistemi (KRS) ile dünyanın sistematik bir soygun içerisinde olduğuna dikkat çekerek, Türkiye'nin küresel bankaların hegamonyası altına girdiğini söyledi

RÖPORTAJ: İBRAHİM BÜYÜKEKEN

Haberdem.com Genel Yayın Yönetmeni Ömer Mücevher, Borca Dayalı Para Sistemi (BDPS) ve Kısmi Rezerv Sistemi (KRS) ile dünyanın sistematik bir soygun içerisinde olduğuna dikkat çekerek, Türkiye'nin küresel bankaların hegamonyası altına girdiğini söyledi

**BDPS ve KRS hakkında bilgi verebilir misiniz?

-Bu adı duyulmamış bir zulümdür. BDPS, Borca Dayalı Para Sistemi’nin kısaltılmış halidir. Haberdem.com olarak bu zulmün anlaşılması için uğraş veriyoruz, adeta bu seferberliğin bayraktarlığını yapıyoruz. Ufukhatti.com ve TV 5'te “Ufuk Hattı” programında Prof. Dr. Mete Gündoğan ve Prof. Dr. Gültekin Çetiner tarafından anlatılıyor. KRS, Kısmı Rezerv Sistemi de tüm insanlığı köleleştiren, devletlerin devlet olma erkini ellerinden alıp bankalara teslim eden bugünkü bankacılık sisteminde para üretme mekanizmasının kısa adıdır.

**Borca Dayalı Para Sistemi ve Kısmi Rezerv Sistemi için yeni dünya düzeninde ülkeleri sömürmek için kullanılan bir sistem diyebilir miyiz?

-Sömürme ifadesi hafif bile kalır. Borca dayalı para sistemi bugünkü küresel bankacılık sistemi ve onun içerisindeki para üretme mekanizmasının adıdır. Yani para üretilirken, borca dayalı olarak üretiliyor. Ülkelerin üzerinden faiz ve borçlanma yoluyla onları sömürmek suretiyle servetlerini küresel bankalara aktaran bir sistemdir. Yani bir nevi servet aktarımıdır. Küresel ekonomide boğazına kadar borç batağına batmış bir insan adeta lağım çukurunda ve etrafında su seviyesi yükseliyor. Böyle bir haldeyken bankacı yeni borçlar al ve kurtul diyor. Fakat borçlanma daha da artıyor. Dünya sistematik bir şekilde büyük soygun içerisinde. Türkiye de buna dahil. Biz bu soygun düzenine dikkat çekiyoruz. Neden servet aktarımı diyoruz? Die Welt (Dünya) Gazetesi'nin (Almanya'nın ulusal gazetesi) araştırmasına göre 2000 yılından sonra Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere giren her 100 dolar 240 dolar olarak çıkıyor. Yani üzerine 140 dolar faiz yükleyip gidiyor. Bizden gidiyor, emeğimizden gidiyor. İnsan anatomisine göre BDPS ve KRS'yi tanımlayacak olursak, vücuttaki kan kanseri gibidir. Günümüzdeki para piyasada dolaştığı zaman ekonomi canlanır. Kan ne kadar vücutta dolaşırsa o kadar hayat bulur. Ekonomide de para dolaşırsa canlılık olur. Bugün insanlar maaşını bankadan alıyor ve maaşını aldığı gibi faturalara ödüyor. Para dolaşmıyor. Para dolaşmadığı için döngü olmuyor. Para piyasada dolaşsın diye kredi kartlarında taksite sınırlama getirdiler.

BU KRİZ TÜM DÜNYAYI SARDI

**Borca Dayalı Para Sistemi tüm dünyada etkili oluyor mu? Bu konuda bilgi verebilir misiniz?

-Bu kriz dünyayı çepeçevre sarmış durumda. Yunanistan, Bulgaristan, Almanya, İtalya yine ABD'de de bu durum var. 47 milyon ABD'li yiyecek karnesiyle yaşıyor. Çok tesirli bir kriz. Almanya yine borç krizi içerisinde. Türkiye'de 74 milyonluk ülkede 68 milyon kredi var. Ortalama her yetişkin kişiye 2-3 kredi kartı düşüyor. Borca düşen kredi kartına sarıldı.

**Türkiye'de bu sistem nasıl işliyor? BDPS ve KRS sistemiyle kazanan yine faiz lobisi mi oldu?

-Kaynak olarak Maliye Bakanlığı'nın sitesinden alınan verilere göre (Ekim ayı 2013) Türkiye'nin iç borcu 279 milyar dolar, dış borcumuz ise 367 milyar dolar. Toplam 646 milyar dolar Türkiye'nin iç ve dış borcu var. Bugün itibariyle bu rakam 650 milyar doları aşmış durumdadır. Bir de halkın bankalara borcu var. Halkın borcu devletin borcundan farklı. Vatandaş Rıza, bankaya gidiyor 10 bin TL ihtiyaç kredisi alıyor. Türkiye'de 70 milyar TL fiziksel para var. Ancak bankların Kısmı Rezerv Sistemi ile ürettiği kredi hacmi 1,1 trilyon TL olmuştur. Bankalar piyasadaki paranın 14-15 katını havadan oluşturdu. Bankaların faiz gelirleri, faiz dışı gelirlerin neredeyse 7-8 katı. Faiz dışı gelirler, bankaların helal olarak kazandığı paralar. Bankalar, daha çok faizden kazanıyor. Yıllar geçtikçe bu rakam artmış ve büyümüştür. 44 milyardan 109 milyara çıkmıştır. Faiz lobisi burada köşeyi dönmüştür. Başbakan'ın tamamen kabul ettiği faiz gelirleri 775 milyar, şikayet ettiği faiz dışı gelirleri ise 188 milyar TL'dir. 2002'de faiz gelirleri 44 milyardı. Şimdi 144 milyara çıktı. Bankaların faiz dışı gelirleri ice-bergin görünen yüzü, faiz gelirleri ise alt tarafı. Tüm bu bilgiler hazine.gov.tr 'den alınmıştır. Her vatandaşımız bunu bilmeli bu siteyi incelemeli.

12 YILDIR DENK BÜTÇE OLUŞTURULAMADI

**2009 krizinde dünyadaki bankalar zarar ederken, Türkiye'deki bankalar kar rekorları kırdı. Sizce bunun sebebi bu düzen mi?

-Bankaların son 11 yıldaki gelirlerinin yüzde 72'i faiz gelirleri. Hizmet gelirleri ise yüzde 9. Bankalar elini kolunu sallamadan KRS ile havadan para kazanıyorlar. En çok kazanan 14 şirket arasında 11'i bankalardır. “Halkı faiz lobisine ezdirmeyeceğiz” diyorsun ama en çok kazananlar arasında 11'i banka. Biz buna “hadi oradan” diyoruz. En son onaylanan 2014 bütçesine baktık. Giderler 436 milyar TL. Bunun 110 milyarı personel gideri. 2013'te 110 milyar TL faiz gitmiş. Gelirler ise 403 milyar TL. Açık ise 33 milyar TL. Açık bir bütçe nasıl onanır? Cumhurbaşkanı da onuyor. Bu açık her yıl büyüyor. Tarihte ilk defa denk bütçeyi 54. Hükümet yapmıştı. Yatırıma ayrılan para 37.6 milyar TL. Faiz giderleri 52 milyar TL. Bir taraftan IMF'ye borçlar gitti diyorlar. Peki bu faiz giderleri nedir? IMF'ye borç bitti diye her şey bitmiş değildir. Biz borçlanma ihalesiyle her 2-3 ayda bir borçlanıyoruz. Geçtiğimiz son iki hafta da 26 Milyar borçlandık! Vatandaş şuna dikkat etmeli? 52 milyar TL neyin faizi? Bu faiz borçların faizidir. IMF'den borç almaya gerek yok. Biz ülke olarak küresel bankalara eklemlendik. Buna borçlanma taahhüdü diyor. Borçlanma ihalesine giriyor devlet ve hangi banka daha az faizle para satabilir ona bakıyor. 12 yıldır denk bütçe oluşturamadılar. Tüm KİT'ler özelleştirildi.

** Türkiye faiz batağına mı saplandı? Son 10 yılda birçok tesis özelleştirildi. Bu özelleştirmeler de mi Türkiye'nin bu bataktan kurtarılmasını sağlamadı?

-2012'de faize borçlanmadan dolayı 110 milyar ödemişiz. Bu para yatırıma gitseydi neler yapılmazdı. Türkiye'de 2 milyon 750 bin konut parası faize gidiyor. Hali hazır da Türkiye’nin konut ihtiyacı 600 bindir. Bu rakamla 4.5 defa 600 binlik konut yapardık. Her ile 34 bin konut yapılabilinirdi. Türkiye borçlanmadan da bu işi yapabilir. Biz küresel bankalara eklemlendik. İdareciler de bu konuda bir şey yapamıyor. 1985'ten 2002'ye kadar yapılan özelleştirmeler 8 Milyarda kalırken 2002'den sonra yapılan özelleştirmeden 47 milyar gelir elde edildi. Bu para bir yıllık faiz bile yetmiyor. Özelleştirme çözüm değil. Özelleştiği zaman da kimseye yaramıyor. Faiz bir canavar. Devamlı yutuyor. Ne kadar satarsak satalım bunun önüne geçemeyiz. Başka nasıl çıkıyor bu faiz borcu. Petrol istasyonlarında çıkıyor. Yüzde 70'i vergi. Petrol istasyonları vergi dairesidir. Hemen tahsilat yapılıyor. Sıcak para geliyor. Avrupa'daki 20 yaşlarında bir genç eşiyle beraber dünyayı gezebilirken, bizim 70 yaşındaki bir insanımız askerlik harici şehir dışına bile çıkamıyor. Bu mu refah seviyesi?

**BDPS ve KRS sistemi Türkiye için faizden daha mı tehlikeli? Türkiye bu sömürü sisteminden nasıl kurtulabilir?

-2002 yılında benzin fiyatı 1.62 TL idi şimdi 5 TL oldu. Faiz borçlarını ödemek için bankalar seferber olmuş durumda. Benzine zam vererek bu borcu ödemek istiyorlar. Oysa benzin normal seviyesinde olsa. Yüzde 10 bir vergi olsa. Fabrikalardaki üretim miktarı artar. Borca Dayalı Para Sistemini anlamadıkları sürece bu sorun çözülemez. 54. Hükümette havuz sistemi kuruldu. IMF ile hiç görüşme yapılmadı. İnsanlarımız bir refah seviyesine ulaştı. İç ve dış borç 650 milyar dolar, halkın bankalara borcu 480 milyar dolar. Toplam 1.13 trilyon borcumuz var. Son 200 yıldır biz kendi normlarımızla değil Batı'nın bize giydirdiği normlarla hareket ediyoruz. Bizim inanç değerlerimize göre faiz haramdır. Biz inanç değerlerimize göre hareket etmediğimiz için sıkıntı yaşıyoruz. Başbakan Erdoğan, “faiz dünya gerçeğidir” diyor. Oysa bizim inanç sistemimize göre faiz haramdır. Borca Dayalı Para Sistemiyle küresel krize bir çözüm yoktur. Dolayısıyla paradigmaları çökmüştür. Borca Dayalı Para Sistemi faizin kat ve kat alası. Faiz sıfır bile olsa bu sistem devam edecektir. Hükümet çıkıp faizleri sıfırladık dese bile borca dayalı sistem devam eder. Mal ve hizmet döngüsü düzenli bir şekilde devam ederken, israf, riba ve faiz işin içine girdiği zaman denge bozuluyor. Dünyadaki mal ve hizmetlerin döngüsü 70 trilyon dolara tekabül ediyor. Bankalar ise 850 trilyon dolarlık bir işlem yapmış. Bankaların havadan para ürettiğini burada görüyoruz. Bizim itirazımız sisteme yönelik. Biz bankaların borca dayalı para üretmesine karşıyız.

Borca dayalı para sistemi dünyaya huzur getiremez. Finans sektörü borca dayalı para sistemi ile kısmı rezerv sistemi ile ve faizle büyüyor. Bu ikisi faizin 40 kat katlanmış hali. Bankaların kredi mekanizmasından da çok gelir geliyor. Bazı bankalar kart üretiyor, bazıları para yerine geçen tahvil ve para türevleri üretiyor. Bu şekilde 5-6 şekilden para kazanıyor.

**Borca Daya Para Sistemi nasıl işliyor? Paranın devlet tarafından üretilmesi daha sağlıklı bir çözüm değil mi?

-Merkez Bankası bankalara borç veriyor. Daha sonra bankalar buna faiz ekleyip vatandaşa kredi olarak veriyor. Yani para piyasaya borç olarak çıkıyor. Para borca dayalı olarak üretiliyor. Normalde de böyle olmaması gerekiyor. Paranın kişinin emeğini ve piyasadaki döngüyü karşılayacak miktarda devlet tarafından üretilmesi gerekiyor. Tekrar bu para piyasada işlem gördükten sonra bankaya geliyor ve bankalar oradan karını alıyor ve Merkez Bankasına ödüyor. Dünyanın tamamında bu sistem işliyor. Macaristan kendi paramı basacağım dedi. Hemen tavır koydular. Birlikten çıkarırız dediler. Bu sistemi Rahmetli Erbakan Hoca görmüştü. Çırağan Sarayı'nda düzenlenen toplantıda İslam dinarını göstermişti. Müslümanların ortak parası bu olacak demişti. Hemen onu taktik olarak aldılar ve Euro'yu çıkardılar. Vatandaş bankaya gidiyor. Banka paramız yok ama kredimiz var diyor. Çünkü krediyi ekranda sanal olarak veriyor. Hesap çekmeye gittiğiniz zaman para yok.

**KRS sistemi dediğimiz bu sistem nasıl işliyor? Küresel güçler bu sistemle ülkeleri kendine köle haline mi getiriyor?

-Bankalar nasıl para kazanıyor. Kısmı Rezerv Sisteminde paranın 9 katı bankalar tarafından yaratılıyor. Vatandaşın biri, A kişisi bankaya 100 TL yatırıyor. Banka bunun 10 TL'sini munzam karşılık olarak Merkez Bankası hesabında tutuyor. 90 lirayı ise başka bir şahsa B kişisine kredi olarak veriyor. B kişisi 90 TL ile C kişisinden ev alıyor. Banka B kişisini ödeme planı çıkartıyor borçlandırıyor, ödeme bitene dek evine ipotek koyuyor. C kişisi parasını bankaya yatırıyor. 90 TL geri bankaya döndü. Banka bu gelen paranın da yüzde 10’unu 9 TL’yi munzam karşılık olarak Merkez Bankası hesabında tutuyor. Kalan 81 TL’yi D kişisine kredi veriyor o da araba alacak. Banka ona da bir ödeme planı çıkartıyor ve arabasına ipotek koyuyor ödemezse geri el koyabilir. Bu suretle bir B kişisini 90 TL, ikinci olarak D kişisini 81 TL borçlandırmış oluyor. Gerçek döngüde olan 100 TL olmasına rağmen henüz iki adımda 171 TL havadan üretilmiş oluyor. Bu düzen böyle işliyor. Bankalar böyle havadan para üretiyor. Yani 100 TL’yi on farklı kişiye satıyor 1000 TL gibi işlem gördürüyor. Normalde bir ürünü bir arsayı bir kişiye satabilirsiniz. İki kişiye satarsanız kalpazan olarak tutuklanabilirsiniz. Bankalar resmen tefecilik yapıyor. Bu süreç böyle gidiyor. Onların çözüm önerileri borcu ödemek için borç alacaksınız. Ekonomi büyüyecek büyüdükçe siz borç alacaksınız. Daha çok çalışacaksınız. Daha çok çalışarak daha çok köle olacaksın. Artık ayaklarında pranga olan köleler değil, ellerinde kredi kartı olan özgür insanlar var.

Bu düzenlerini sürdürebilmek için 3 şey gerekli. 1- Yeni Hükümetler 2- İstikrarsız yönetimler 3- Hafızasız akılsız idareciler. Hükümetlerin yeni olmasına dikkat ediliyor. Yeni olsun ki yeni gelen idareler borç alsın isteniyor. Mısır'da hükümet değişti. Hemen borç verdiler. Yeni gelen bir hükümet kredi çeker. Bunlar, Küresel Tefeciler yeni bir hükümet ve istikrarsız bir devlet istiyorlar ve hafızasız bir devlet istiyorlar. Düşünmesin borç alsın istiyorlar. O yüzden bunlar dünyadaki huzur ortamını da kaosa çeviriyorlar. Ülkelerin kendilerinden borç alması için her şeyi yapıyorlar. Son olarak Kırım olayında biliyorsunuz Kırım Rusya’ya dahil oldu. Referanduma gidilecek muhtemelen de kabul edilecek halk tarafından. Vladimir Putin'in danışmanı Sergei Glazyev, ABD'yi, elindeki ABD devlet tahvillerini satmakla tehdit etti. Rusya elindeki gücün farkında ve hesabını yapmış görünüyor. ABD bu reste karşı hiçbir şey yapamadı. Rusya’nın Kırım zaferinin arkasında BDPS'ni kısmende olsa bilmesi yatıyor. Bizim politikacılar ise günü kurtarma telaşında. Bu da işin acı tarafı.

**Türkiye kendi parasını basmadığı için yıllık ne kadar bir zararı oluyor? Bu zarar vatandaştan nasıl çıkarılıyor? Kullandığımız para kimin?

Para buharlaşıp kaybolmaz. Her kriz her savaş bir servet transferidir. Servet borca dayalıdır. Batı'da oluşan finansal bloğa 150-200 trilyon dolar acilen transfer edilmelidir ve reel sektör üzerindeki baskı kalksın. Onların düşüncesidir. Devlet yöneticilerimize bazı sorular sormak istiyoruz. Kullandığımız para kimin? Ne kadar para üretileceğine kim karar veriyor? Devletimizin ne kadar borçlanacağına kim karar veriyor? Kağıt paranın üzerinde Türkiye Cumhuriyet Bankası yazıyor. Demir paranın üzerinde ise Türkiye Cumhuriyet(i) Merkez Bankası yazıyor. Türkiye Cumhuriyet Bankası bir anonim şirkettir. Biz birinin parasını kullanıyoruz ve bu parayı kullandığımız için kullanım kirası veriyoruz. Devletin parası madeni para, kağıt paranın üzerinde Türkiye Cumhuriyeti'ne ait olduğunu belirten bir ibare yok. Bu sadece bir aldatmaca. Cebimizdeki para bir şirketin malıdır. Biz bu parayı kullandığımız için o paraya kira ödüyoruz. Devlet kendi parasını basmadığı için her sene 50 milyar TL faiz ödüyor. Paranın üzerinde şu yazmalı; “Bu para üzerinden devlet bankalara faiz ödüyor. Sizden vergi, zam, özelleştirme ve satış olarak geri çıkıyor” yazmalı. Türkiye kendi parasını basması için paradigmasını değiştirmeli. O yüzden inançlı azimli bir idareye ihtiyaç var.

**Paranın ülkemizde ne kadar üretileceğine kim karar veriyor? Devletin ne kadar borçlanacağına kim karar veriyor?

-Türkiye 70 milyar TL para var. Bankalar 15 katı parayı havadan üretiyor. Sürekli KRS ile para üretiliyor. Buna cevap verecek kimse yok. Koca bir ülkeyi yönetiyorsunuz. Kimin ne kadar para üreteceğine kim karar veriyor. Hükümet devlet adına borçlanmayı yapıyor. Bizim adımıza borçlanmayı kim yapıyor? Borçlanmalarla ilgili ayrı bir meclis yok. Borçlanma limiti de yok. Teorik olarak sonsuz borçlanabilirsiniz bir borçlanma limiti yok. 2014 Aralık Ocak Şubat aylarının Borçlanma İhalesi. Hazine Müsteşarlığı yayınlıyor. Hazinenin sitesinden bunu görebiliriz. Aralık ayında toplam 11,9 milyar TL'lik iç borç servisine karşılık toplam 8 milyar TL'lik iç borçlanma yapılması programlanmaktadır. Ocak ayında toplam 12,1 milyarlık iç borç servisine karşılık toplam 10,6 milyar TL'lik iç borçlanma yapılması planlanmaktadır. Şubat ayında toplam 15,6 milyar TL'lik iç borç servisine karşılık toplam, 13,4 milyar TL'lik iç borçlanma yapılması planlanıyor. 3 ay için 32 milyar TL borç alınıyor. Borç öde borç al. Son geçtiğimiz 2 haftada 26 Milyar borç aldık! Beni borçlandıran bu yapıyı sorgulamak vatandaş olarak bir hakkım. 2014 bütçesinde faize ayrılan 50 milyar, yatırıma ayrılan 32 TL idi. 3 aylık borçlanma stratejisinde yeni borç 32 milyar TL oldu. Bir yıllık bütçe öngörünüzü 3 ayda doldurdunuz. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Devletin resmi rakamları bunlar.

**Çözüm önerileriniz nedir?

-Para bir ölçü aracıdır, değişim aracıdır. Para servet depolama ve biriktirme aracı değildir. Paranın dolaşması gerekir. Paranın bir yerde birikmemesi gerekir. Yüzde 5'lik faizle borç 14 yılda iki katıya katlanıyor. Bileşik faiz bir beladır. Bunun yıkıcı etkisi çok fazla oluyor. Ekonomi borca dayalı sistemine dayalı. Bu sistemde bir çözüm yok. Paranın borca dayalı üretilmemesi gerekiyor. Borca dayalı olmayan her sistem bir çözümdür. Dünyadaki ekonomik paranın toplam miktarı 70 trilyon dolar. Sanal üretilen 850 Trilyon yani bankalar bu para ile dünyayı 12 defa satın alabilir. Sadece Jeep Morgen 78 trilyon dolara sahip. Dünyayı tek başına alabilecek servete sahip. Servet aktarımı oluyor. Ekonomik kriz Türkiye'yi teğet geçmedi. Borca dayalı para sistemi fakir kısmı ortasından vurdu. Orta kesimi birazcık kesti geçti. Ama zengini teğet geçti. Bu kriz bankalara hiç uğramadı bile. Bu kriz zenginleri teğet geçti. Orta kesim ve fakir kesimi can evinden vurdu. Zekatla biz bu dengeyi koruyoruz. Paranın üzerindeki faiz ya da kar payı kaldırılmalı. Para borca dayalı olmadan yeteri miktarda devletçe üretilmeli. Projeler dahilinde topluma yayılmalı. BDPS ve KRS'den kurtulamayacağımız düşüncesi öğretilmiş çaresizliktir. Özgürlüğün önündeki engeller fiziksel değil zihinseldir. 54. Hükümette yapılanlar Milli Görüş'ün yaptıkları ortada. Adil düzenle bu sistem sona erecektir.

ÖMER MÜCEVHER KİMDİR?

1979 Konya Doğumlu. Harita Mühendisi. 7 yıldır Gazetecilikle uğraşıyor. Haberdem.com Genel Yayın Yönetmenliğini sürdürüyor. Saadet Partisi Selçuklu Gençlik Kolları başkanlığı, SP ilçe yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Milli Görüş, Borca Dayalı Para Sistemi ve Siyonizm konulu seminerler veren Mücevher, evli ve 2 çocuk babasıdır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.