Mevlevilik musikiye ilham kaynağı oldu

Mevlevilik musikiye ilham kaynağı oldu

Sevgi ve hoşgörü üzerine kurulmuş bir müessese olan Mevlevilik'te, ney, rebab, kudüm ve tanbur gibi çalgılar önemli bir yer alıyor. Bu aletler, çıkardıkları ses ile ruhları cezbediyor

Mevlevilikteki çalgı aletleri, tasavvuf müziğinin önemli bir sembolü haline gelmiş durumda. İslamiyet, her konuda olduğu gibi musikinin de iyi ve doğru duyguları hissettirip ortaya çıkaracak şekilde kullanılması istiyor. Mevlevi ayinleri, bu anlamda büyük bir önem arz ediyor. Mevlevi ayinlerinin bestelenmesine sebep sema törenleri olmuş. Mevlevi Dergahı'nda önemli görülen sema gösterileri;  mutlak kemal ve hakka vuslat yolunun derecelerini sembol ediyor. Mukabele, en küçük teferruatına kadar tespit edilmiş usul ve erkanla yapılıyor. Semahanelerde neyzen, kudümzen, ayinhan ve naat hanlar gibi musiki erkanlar da bulunuyor.

MEVLEVİHANELERDE BESTEKARLAR YETİŞTİ

Hz. Mevlana'nın büyük bir din ve sanat bilgini olarak musiki hakkında yüceltici fikirleri olduğunu dile getiren Ney yapımcısı ve aynı zamanda Mevlevilik üzerine derin araştırmalar yapan Kurtuluş Çayır,  “Hz. Mevlana musikiyi, bütün maddi ve fiziki hadiselerin üstünde tamamen ilahi bir anlayış ve sezişle 'Elest Bezmi'nin Avazesi' diye tarif etmiş. Bu yüzden Mevlevihaneler manevi eğitim işlevlerinin yanı sıra, devrin güzel sanatlar akademileri yahut konservatuarlarıydı. Mevlevilerin zikri olan sema mutlaka musiki eşliğinde yapıldığından Mevlevihanelerde nazari ve ameli musiki eğitimi yaptırılmış bu sebeple Türk musikisinin en büyük bestekarları Mevlevihanelerden yetişmiştir. Bu eğitimin yanı sıra edvarlar ve muhtelif nota mecmuaları tertip edilerek eserlerin gelecek nesillere intikali de sağlandı. Musiki sanatımız üzerinde Mevleviliğin tesiri o kadar büyüktür ki Türk klasik müziği, Mevlevihanelerde gelişmiştir denilebilir. Nefi Neşati, Fasih Ahmed, Dede Esrar, Dede Nabi ve Şeyh Galib gibi divan edebiyatımızın büyük şairleri de Mevlevidir” diye konuştu.

13-3-006.jpg

NEY İNSAN-I KAMİLİ  TEMSİL EDER

Makine Mühendisi olan ve emekli olduktan sonra kendini Mevleviliğe adayan Çayır, neyin basit bir alet olmadığını, yanlış bir sembol olarak algılanmaması gerektiğini söyledi. Ney'in insanı kamili temsil ettiğini belirten Çayır, “Ney, yüzyılların birikimi. Bugünkü manada neye ruhunu veren Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleridir. Mevlana, Mesnevisinin ilk on sekiz beyitini de bu cazibeli çalgıya ayırmıştır. 9 ve katları Mevleviler için büyük önem arz ediyor. Bu bir sırdır. Hakiki neyde de 9 boğum olması lazım. Ölçüler tam tutunca tını çok iyi çıkıyor. İnsan sesine tam anlamıyla yaklaşıyor. Hz. Mevlana mesnevisinde birçok hikaye anlatıyor. Ney ile insan arasında nasıl bir ilişki olabileceğini açıklıyor. Aslında biz, nasıl bir medeniyet üzerinde yaşadığımızı idrak edemiyoruz. Ney, üfledikçe yanmaya başlar. Uzun bir süre sonra neyin renginin değiştiğini ve siyaha doğru kaydığını görürüz. Ney, sabrın temsilidir. İnsanda yaşadıkça olgunlaşır. Hayatta kötü tecrübeler edindikçe pişer. Neyde fiziki olarak aynı insan gibidir. Neyzen, sabırla ve aşkla neyini üfler. Zaman geçtikçe sesi toklaşır. Mevlevi musikisi, hafife alınacak ve insanla bağdaşlaştırılamayacak bir tür değildir” dedi. 

MEVLEVİ AYİNLERİNİN VAZGEÇİLMEZİ: REBAB

Tam olarak ortaya çıkış tarihi bilinmeyen bazıları hem yayla hem de mızrapla çalınabilme özelliğine sahip olan Rebab, Mevlevi musikisi içinde önemli görülüyor. Çeşitli ülkelerde çalınan bu müzik aletinin, Anadolu'ya gelişi; 13. yüzyılda Hz. Mevlana'nın babası Sultan ül-ulema Şeyh Bahaddin Veled ve müritlerinin Horasanın Belh kentinden Anadolu'ya göçleri ile olmuştur. Kabak kemaneye benzeyen Rebab, Mevlevi ayinlerinin değişmez çalgılarından birisi. Türklerin kullandığı en eski yaylı sazlardan. Üç telli, at kuyruğundan yapılan telden çalınır. Ortaya çıkışından beri yedi değişik şekli gözükmektedir. Hz. Mevlana'nın da Rebab çaldığı bazı rivayetler arasındadır. 

KUDÜM MEVLEVİLERCE KUTSAL SAYILIYOR

Hz. Mevlana'nın “Ney kuru, değnekler kuru, Kudüm üstüne gerilmiş deri kuru, O halde bu Allah sedası nereden geliyor” sözü kudümün Mevleviler için önemini vurguluyor. Klasik müziğin ana ritm unsuru olan kudüm, vurmalı sazların en önemlileri ve Mevlevi müziğinin 4 temel çalgısı arasında yer alıyor.  4 parçadan oluşan kudümün; yüksekliği yaklaşık 16 santimetre olup, dibe doğru daraldığı gözükür. Yarım küre biçiminde bir çift küçük davuldan oluşan vurmalı bir çalgı olan kudüme, nakkare de deniliyor.

TANBURUN SABİT BİR AKORDU YOK

Türkler dışında hiçbir müzik kültüründe tanbur gibi bir saz bulunmuyor. Tanbur, sapi oldukca uzun bir sazdır. Sazı icra edenlere tanburi denir. Tanburiler icra sırasında sapı hafifçe yukarı asağı sallamakta ve bu sayede titreşimi arttırarak farklı duygular ifade etmektedir.  Yuvarlak bir tekneye, uzun bir sapın eklenmesiyle oluşan, tahta, perdeli ve mızrap ile çalınan 8 telli bir enstrümandır.   Tanburun perdeleri, bağırsak veya olta misinasından, mızrabı ise kaplumbağa kabuğundan bağa elde edilir  Tanburda dördü sarı  dördü de çelik olmak üzere sekiz tel bulunmaktadır. Tanburun tınısından ve ahenginden daha fazla yararlanabilmek için birinci çift tel sabit olarak kalmak üzere diğer teller icra edilen makamın özelliklerine göre değişik seslere akortlanır.  Bu yüzden tanburun akordu sabit değildir.

TASAVVUF MÜZİĞİNDE KULLANILIYOR  

Mevlevi Türk Tasavvuf Musikisinde daire veya def adıyla bilinen vurmalı çalgı bendir, genellikle tasavvuf müziğinde kullanılır. Derisi tamamen doğal deriden oluşturulmuştur. Derisi ısıtılıp çalınınca daha tok ve güzel bir ses ortaya çıkmaktadır. Bendir, Mevlevi ayinlerinin yanı sıra zikirler için de kullanılır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.