Mescid-i Aksa'ya Konyalı eli değdi

Mescid-i Aksa'ya Konyalı eli değdi

1969'da, fanatik Yahudilerin yaktığı Mescid-i Aksa'nın minberi Yaklaşık 4,5 yılda, 2 milyon dolar harcanarak aslına uygun olarak yapılmıştı. Minberin yapımında çalışan ustalardan biri de Konyalı Mehmet Ali Uçar'dı...

FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN

Geometrik biçimlerde kesilmiş küçük ahşap parçaların büyük bir yüzey oluşturmak üzere birbirleriyle geçmeli olarak birleştirilmesi tekniğine verilen isim olan Kündekâri, 12. yüzyıldan sonra Fatımi ve Memlûk sanatlarında uygulanmıştır, ama en zengin örnekleri Anadolu Selçuklularıyla Osmanlılarda görülür. En çok minberlerde, vaaz kürsülerinde, kapı kanatları, pencere kapaklarında kullanılan Kündekâride ana desen, birbirini keserek uzanan çizgilerin yarattığı geometrik bir doku ile bunların arasında ortaya çıkan çeşitli biçimlerdeki çokgen ve yıldızlardan oluşur. Çokgen ve yıldızların her biri aynı bir ahşap parçadan, bunların arasındaki kırık çizgiler de ayn ayrı çıtalardan yapılır. Parçaların her biri birbirine, yanlarında lamba-zıvana açılarak geçme olarak tutturulur; çivi ya da tutkal kullanılmaz. Kündekâri tekniğiyle yapılmış bir levhada, boyutlar, ne kadar büyük olursa olsun, ahşabın kurumasından ötürü hiçbir ayrılma ya da dönme ortaya çıkmaz. Sanatın ortaya çıkmasındaki asıl amaç da budur.

ECDADIN ESERİ 4,5 YILDA YAPILDI

1187'de Kudüs'ü Haçlıların elinden alan Selahattin Eyyubi, çok sanatlı bir minberi Şam'da yaptırmış ve Mescid-i Aksa'ya yerleştirilmişti. 21 Ağustos 1969'da, fanatik Yahudilerin yaktığı Mescid-i Aksa'nın minberi 38 yıl sonra, 2007 yılında aslına uygun olarak yeniden yapıldı. Yaklaşık 4,5 yılda tamamlanan ve 2 milyon dolar harcanan minberin yapımında Türk ustalar büyük rol oynadı. Minberin yapımında çalışan ustalardan biri de Mehmet Ali Uçar'dı.

Mescid-i Aksa'nın yapımı için 4 sene boyunca Ürdün'de kaldıklarını belirten Uçar, minberi yapmaya gittiklerini fakat oradaki işlerle çok şey öğrendiklerini, asıl orada kündekâr olduğunu ifade etti. Mescid-i Aksa'nın minberininin sanat değerinin çok yüksek olduğunu belirten Uçar, bunun nedenini şöyle ifade etti: “Çünkü vakit ve maddi olarak bir kısıtlama yoktu. Sadece yaptığımız işe odaklanmıştık. Minberin tamamı yanmadığı için kalan parçalardan uzun süren bir süreç sonunda modeller çıkartıldı. Gördük ki minberde 30-35 farklı model kullanılmış ve bu modellerin hiç biri birbirine benzemiyor, farklı tekniklerde yapılmış. Sanat değeri katmak için farklı yapılmış olabilir. Üst görünüşleri de farklı, geçme şekilleri, yapılış teknikleri de farklı. Mesela 10 cm'lik bir yere bir kündekâri nasıl yapılır biz daha önce bilmiyorduk. İlk orada gördük ve öğrendik.”

4 yıl süren çalışmalar sonunda minber kündekâri sanatıyla yapıldı. Türk ustalar çivi kullanmadan ahşaplara geometrik şekiller verdi. Minberin yapımında kullanılmak üzere 13 metreküp ceviz ağacı, buhar kazanlarında pişirildikten sonra Bakanlar Kurulu'nun kararı ile Türkiye'den Ürdün'e götürüldü. Minberin bazı bölümlerinde abanoz ve fildişi de kullanıldı. Küçük parçalarının yapımı bazen haftalar süren minber, 11 bin parçadan oluşuyor. 5,40 metre yüksekliğindeki minberin yan duvar uzunluğu ise 3,90 metre.

CAMİ İÇİNDEKİ HAVUZLAR AHŞABI KORUMAK İÇİN

Kündekari sanatının ahşabın yekpare işlendiği zaman ortaya çıkan deformasyonu önlemek amacıyla çıktığını belirten Uçar, şöyle devam etti: “Nem ahşabı korur. Sahil bölgelerinde nem fazla olduğu için, ahşapta da bir miktar nem kalıyor, sıcaklık farkından kaynaklı eğilip bükülme olmuyor. İç Anadolu Bölgesi ise nemsiz, kuru olduğu için ahşap deformesi fazla oluyor.  Allah-u âlem Beyşehir Eşrefoğlu Camii'inde ve ecdadın yaptığı bazı camilerin içinde bulunan havuzlar da bunun için yapılmıştır. Caminin büyük kısmı ahşap. Bu havuz içeriye nem veriyor, ahşap daha uzun ömürlü oluyor. Sahil kesimlerinde pek bir sıkıntı yaşamayız. Ecdadın bu sanatı ortaya çıkarmasının sebebi de bu genleşip büzülmeler nedeniyle ahşapta oluşan dezenformasyonu önlemektir. Ahşap parçaların birbirinden bağımsız çalışabildiği bir sistem ortaya koymuş. Parçalar bağımsız hareket edebildiği için dezenformasyon olmuyor. Parçalara ayrıca boşluk veririz. Bir ahşap parçası her 10 cm'de 1-1,5 mm çalışır, yani uzar veya kısalır. Mesela 50 cm'lik bir parça İç Anadolu bölgesi şartlarında 8-10 mm arasında büyüme küçülme yapar. Dana sıcak ve kuru yerlerde bu 1 cm'ye kadar çıkabiliyor. Eğer biz ahşap çalışmaları büyük yekpare bir parçadan yapmış olsak her sene büyüyüp küçüldüğü için belirli bir dönem sonra bir yerden çatlak vermeye başlar.”

"SANATLI DEĞİL 'ACELE' OLSUN"

Yaptıkları sanatın vakit gerektirdiğini ve bunun pek bilinmediğini söyleye Uçar şöyle konuştu: “Minber, mihrap 5 ay-1 yıl kadar sürüyor. Kündekâri işçiliği az olan bir işse 3 ayda çıkabiliyor.

Maalesef pek çok cami piyasaya uymuş durumda. İşler plansız yapılıyor. Caminin inşaat işleri tamamlanıyor, nakkaş işleri yaptırılıyor ardından şimdi ne yaptıralım diye düşünülüyor. Sonra bizden kapı, minber istiyorlar. Ne kadar sürede istiyorsunuz diye soruyoruz, 1 ay, 2 ay. Camileri yaptıranlar da genelde ilk defa yaptırıyor. Tecrübesizlik olduğu için, bir denetim olmadığı için gelişi güzel işler yapılıyor. Yapılan işlerde sanata değil tanıdığın yakınlığına bakılıyor. Her şey artık el yordamı ile yapılmıyor. Özellikle oyma işleri makinada yapılıyor. Bu şartlarla alakalı bir şey. Sadece maddi değil zamanla da alakalı bir şey. Biz alacağımız işte paradan önce zamanla ilgili pazarlık yapıyoruz. Ramazan öncesi talep çok fazla olur. 1-2 yıllık işi 1-2 ayda istiyorlar. Ekip fazla olsun daha hızlı yapayım da diyemiyorsun. Eleman sayısı arttığı zaman da kalite düşüyor. Zaten eleman bulmakta zorlanıyoruz. Bu işi öğreneyim diyerek gelen yok. Aslında gençler düşünse şimdi bir usta mühendisten, 4 yıllık bir okul bitirmiş adamdan fazla kazanç elde ediyor.”

Genellikle camilerde yaptıkları işlerin fiyatlarında bahseden Uçar, bir caminin minber, mihrap, vaaz kürsüsü kündekâri yapım işinin 50 bin lira ile 170 bin lira arasında değiştiğini, merdiven korkulukları, mahfil korkulukları, kapıları da düşünülürse ortalama 600 metrekare bir caminin komple anahtar teslim kündekâri işinin ise yaklaşık 150-250 bin lira arasında değiştiğini ifade etti.

Kündekâri sanatının Konya'da ciddi bir potansiyeli olduğunun altını çizen uçar, “Kündekâri denilince artık Konya akla geliyor. Konya'da cami işi yapan 8-10 kişinin yapması eksi değil artı bir değerdir. Eskiden bu işi yapan 1 kişi vardı o kişi iş bile bulamıyordu fakat şimdi sanatkarların hepsi iş bulabiliyor” diye konuştu.

HÂLİD ŞEN merhabahaber.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.