"Lozan'ı bize zafer diye yutturmaya çalıştılar"

"Lozan'ı bize zafer diye yutturmaya çalıştılar"

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 3,5 ay aradan sonra 27. kez muhtarları Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ağırladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 27’nci Muhtarlar Toplantısı’nda konuşuyor. Erdoğan, muhtarlarla son olarak 15 Temmuz darbe girişiminden önce 8 Haziran’da bir araya gelmişti.

Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından sarayda düzenlediği ilk muhtarlar toplantısında bugüne değin yaşanan “milli mutabakat” birlikteliğinde önemli bir geri adım atarak, yepyeni bir tartışma başlattı. Tartışmanın adı; 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması! Cumhurbaşkanı, muhtarlara seslenirken konuyu Lozan Antlaşmasına getirerek, “Bugüne kadar Lozan’ı bize zafer diye yutturmaya çalıştılar. Bunun neresi zafer” dedi. Bu sözlerle birlikte bugünden itibaren Türkiye uzun süre Lozan “zafer mi” yoksa “zafer değil mi” diye tartışacak.

Erdoğan’ın konuşmasından satır başları;

Muhtarlar toplantımızın 27.’sinde sizlerle bir aradayız. Bugün de Bitlis, Adıyaman, Artvin, Elazığ, Hatay, Kırşehir, Niğde, Ordu ve Samsun’dan gelen siz kıymetli muhtarlarımızı ağırlıyoruz. En son toplantımızı 8 Haziran’da yapmıştık aslında normal şartlarda muhtarlarımızla her ay ortalama 2-3 buluşmamız oluyordu ancak 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yaşanan gelişmeler nedeniyle toplantılarımıza ara vermek zorunda kaldık. İnşallah muhtarlarımızla olan bu buluşmalarımızı sıklaştıracağız. Hedefimiz, Türkiye’nin tüm muhtarlarını burada ağırlamak. Bu vesileyle 15 Temmuz’daki şehitlerimizi rahmetle ve minnetle yad ediyoruz. Muhtarlarımız mahalleleriyle birlikte milletine sahip çıkma konusundaki kararlılıklarını 15 Temmuz’da ortaya koydular. 15 Temmuz şehitlerimizin arasında iki tane de muhtarımız var.

Ayrıca Ankara-Sincan Osmaniye Mahallesi muhtarı Hakan Yiğit’in kardeşleri Erkan ve Volkan Yiğit Külliyemizin önünde saldırıya uğradılar. Erkan kardeşimiz şehit olurken Volkan kardeşimiz kurtuldu. Şu an külliyemizde görev yapıyor. Tüm muhtarlarımıza tekrar baş sağlığı, gazilerimize uzun ömürler diliyorum.

“15 TEMMUZ AYNI ZAMANDA BİR TERÖR SALDIRISIYDI”

Değerli kardeşlerim, sizlerle toplantılarımızı başlattığımız 2015’in ocak ayından bu yana özellikle şunu ifade ettim. Sizlerle bir araya gelmek, olayları yakınan takip etmek için bu buluşmalar çok önemli dedim. Ama aramıza bir darbe girişiminin araya gireceğini hiç düşünmemiştim. Bu darbe girişimi gerçekten çok farklı bir yere sahip. Daha önceki ihanet girişimleriyle doğrudan muhatap oluyorduk, ülkemiz ve milletimiz yaşananlardan dolayı, dolaylı olarak etkileniyordu. Bu defa bizimle birlikte canıyla, kanıyla, varlığıyla milletimizin kendisi hedef alındı. Ülkemiz, demokrasimiz hedef alındı. Evet, adını doğru koymak lazım. 15 Temmuz’da Türkiye hem darbe girişimine, hem terör eylemlerine hem de örtülü bir işgal girişimiyle karşı karşıya kaldı. Üniformalı bir grup teröriste ev sahipliği yapması nedeniyle evet bir darbe girişimiydi. Kullandıkları yöntemler itibariyle 15 Temmuz aynı zamanda bir terör saldırısıydı. Bunlar milletin verdiği vergilerle, milletin imkanıyla, onlara emanet ettikleri F16’ları, tankları, topları zannediyorlardı ki bunlarla birlikte biz bu işi başarırız.

“BİZE LOZAN’I ZAFER DİYE YUTTURMAYA ÇALIŞTILAR”

Hem projenin gerisindeki silüetler, hem darbenin başarılı olması halinde eyleme geçirilecek plan itibariyle, bakın burası çok önemli,  1912’den 1923’e kadar kısa sürede 5’te bire düşen topraklarımızdan geri kalanın işgali teşebbüsüydü. Hani o çılgın Türkler diyorlar ya, benim milletim o millet. 15 Temmuz Türk milletinin ikinci bir Kurtuluş Savaşı’dır bunu böyle bilelim. 1920’de bize Sevr’i gösterdiler, 1923’te Lozan’a razı ettiler. Birileri bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştılar. Şöyle bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’la verdik. Kıt’a sahanlığı ne olacak, havada ne olacak, karada ne olacak hala bunun mücadelesini veriyoruz. İşte bunun nedeni, o anlaşmada masaya oturanlar. O masaya oturanlar bunun hakkını veremediler, veremedikleri için onun sıkıntısını şimdi biz yaşıyoruz. Herhalde bu darbe başarılı olsaydı, Sevr’i bile aratacak bir anlaşmayla karşımıza çıkacaklardı.

Şundan hiç kimsenin şüphesi olmasın; o gece Türk milleti bir darbeye karşı koymakla kalmamış, ülkesini bir işgalden kurtarmıştır. Biz de milletimizden aldığımız güçle darbecilerin karşısında durduk, böylece oyunu bozduk. Hani şair diyor ya “Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan.” Mesele bu. Kardeşlerim, şunu hiçbir zaman unutmayın; eğer lider taşın arkasında saklanmazsa, o millet dağın arkasında saklanmaz; ama lider taşın arkasına saklanırsa millet de dağın arkasına saklanır. Gerçekten de biz o gece milletimizle yürüdük, sizinle yürüdük. Şayet o gece İstanbul’da milletimiz havalimanını, devlet konu evini kuşatmamış olsaydı FETO’nun gözü dönmüş katillerinin uçakları bize de ölüm kustururdu.

Demek ki, demek ki şehadet nasibimizde yokmuş ki bugün burada sizlerle birlikteyiz, bir aradayız. Ne mutlu, ne mutlu o kutlu makama ulaşan kardeşlerimize, ne mutlu onların yakınlarına. Bu güne kadar şahsen görüştüğüm şehit yakınlarımızın, gazilerimizin vakur duruşları beni ayrıca duygulandırıyor. Şehitlerimizle ilgili öyle hikayeler duyuyoruz ki tüylerimiz diken diken oluyor. Milletimiz bu inançla mücadelesini sürdürdükçe 7 düvel bir araya gelse bizi bir adım geriletemez. İstiklal şiirimizde, İstiklal marşımızda Akif merhum ne diyor? “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” İşte millet göğsünü siper etti, bu millet gerektiğinde bendini de çiğner, gerektiğinde enginlerden de taşar. Bu milletin sabrını zorlamayın. Bu milletin ve bu devletin sabrını zorlayanların akıbetlerini öğrenmek istiyorsanız açın tarih kitaplarını öğrenin. Biz kimseden hakkımız olmayan bir şeyi istemiyoruz, kimseye de hakkı olmayan bir şeyi vermeyeceğiz. Bunun için de her türlü yolu, aracı, yöntemi kullanıyoruz, kullanacağız.

 “OHAL’İN UZATILMASI TÜRKİYE’NİN YARARINADIR”

Biliyorsunuz ki MGK’nın kararıyla 27 Temmuz’dan itibaren olağanüstü hal ilan edilmişti. Bu konu çok önemli biliyorsunuz. Özellikle paylaşmak istiyorum çünkü olağanüstü hal konusunu sağa sola çekmeye çalışanlar var. Etraflıca sizinle paylaşayım ki spekülatif edenler… Benim muhtarım anlar ya o bize yeter. Çünkü şu an ben muhtarlarımın şahsında milletimle konuşuyorum, birileri bir şey anlamıyor. Atanmış kimdir, seçilmiş kimdir. Ben seçilmişim, ama benim muhtarım da seçilmiş. Demokrasi noktasında benim muhtarımla aramda bir fark var mı? Yok. Biri muhtar olarak seçilmiş, biri cumhurbaşkanı olarak seçilmiş. Bunu bir ayırmak lazım. Demokrasi diyorsan benim muhtarımı küçük göremezsin. Demokrasinin terazisi nedir? Seçimdir. Bu bu kadar önemlidir.

Bu kanun hükmünde kararname, OHAL vs. Bu uygulamaların sadece terörle mücadele ile sınırlı kalacağı, günlük hayata yansımayacağı daha ilk günden ifade edilmişti. Biz geldiğimizde de bu ülkede olağanüstü hal vardı. O zamanlar Güneydoğu Anadolu’da sokağa bile belirli saatlerde çıkamıyordunuz. Şimdi öyle bir şey var mı? Yok. Grevdi, boykottur, ıvır, zıvır bir şey var mı? Yok. Nitekim OHAL geçen 2 ayı aşkın sürede, terörle mücadelenin etkinliğini arttırmak için uygulandı. Bütün bunları yaparken tabii ki FETÖ terör örgütü ile ilgili mücadelenin, devletin yapısı içerisindeki yapılanmayla da hızımızı arttırıyor. Bu işi hızlandırmamız lazım, rehavet olmaz. Bu devletin, bu terör organlarının uzantılarından arındırılması için zamana ihtiyacı var. Biz şu an zamanla yarışıyoruz. 3 aylık sürenin yeterli olmayacağı görülüyor. Bunun için dün yaptığımız MGK toplantısında olağanüstü halin 3 ay daha uzatılması tavsiye edildi. Hükümetimiz de gereğini yapacaktır. OHAL, PKK ve FETÖ ile daha etkin mücadele amacına yöneliktir.

“BELKİ 12 AY DA YETMEYECEK”

Bu Meclis’in içinden geldik ve siyasette de hamd olsun bu ifadeleri kullananlarla mukayese edilemeyecek kadar derin. Bu işi iyi biliriz. Meclis’in mevcut iç tüzüğü böyle pratik bir çalışma yürütülmesine imkan vermiyor. Kolayca çözülecek bir meselenin de Meclis’te aylarca sürüncemede kaldığını biliyoruz. Meclis’in yükü zaten ağır, bir de OHAL’i eklersen Meclis kilitlenir. Terör örgütü mensuplarının yurt dışına nasıl kaçtığını görüyorsunuz değil mi? Anında kaçabiliyorlar, 24 saat bile gezebiliyor. Kimileri bakıyorsunuz ABD’de kimi bakıyorsunuz Avrupa’da ellerini kollarını sağlayarak dolaşabiliyor. İstediğimiz halde vermiyorlar bunları.

Kardeşlerim onun için üç aylık bir süreyle olağanüstü halin uzatılması Türkiye’nin yararınadır. Fransa’da ufak bir terör olayı oldu, 13-15 kişi öldü. Ya Türkiye’de demokratik rejime darbe girişimi oldu. 241 kişi şehit oldu, değerli kardeşlerim sadece birkaç telefon ötesinde maalesef böyle atlayıp anında buraya gelen lider yok. Ha bir iki bakan geldi, onları görmemezlikten gelemem. Sağ olsun Körfez’den başta Katar olmak üzere emir, Başbakan, Dışişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı’ndan hepsinden öte emirin babası, çocuklarıyla birlikte geldiler bizimle bu sıkıntıyı paylaştılar. İşte Suud gibi vs. Kardeşlerim Fransa’da 3 ay artı 3 ay son olarak da 6 ay olmak üzere toplamda 1 yıl olağanüstü hal uygulandı. Dünyadan kimse Fransa’ya “Ya siz niye 1 yıl OHAL” ilan ettiniz diyor mu? Bazı bakan arkadaşlarımız “Artık bitse mi” diyor. “Olur mu” diyorum arkadaşlarıma dur bakalım ya, sabırlı ol belki 12 ay da yetmeyecek.

Bu yol haritasını bu ülkenin kurumları belirler. Şimdi bunlar kalkıyor bize yol haritası çiziyor. Bir kere siz ne zaman Türkiye’ye dost oldunuz, gerekli destekleri verdiniz? Zil takıp oynamaya çalışanlar vardı ama Rabb’im, milletim onlara bu fırsatı vermedi. Kardeşlerim, Türkiye Fransa’dakilerle mukayese edilmeyecek kadar ağır terör saldırılarına, darbe girişimine sahne oldu. OHAL’in uzatılması kararını milletimizin destekleyeceğini umuyorum. Mesele ben burada oylama yapsam, OHAL’in uzatılmasına ne dersiniz desem? İşte görüldüğü gibi ittifakla kabul.

Değerli kardeşlerim, Fransa’dan farklı olduğu gibi bu olay başka ülkelerdekinden de farklı. Mesela ABD’de bir olay oluyor, bir kişi ölüyor, bir eyalette hemen OHAL ilan ediliyor. Ya bizdeki olay böyle değil ki.

“YPG, DAEŞ’E KARŞI SAVAŞIYOR DİYORLAR, YALAN YALAN…”

Ülkemizde ve bölgemizde süren bu mücadele tek taraflı değil. Bakıyorsunuz FETÖ ile PKK Suriye rejimi ile PKK, PYD, müttefik dediğimiz ülkelerde DEAŞ kol kola vermiş ülkemizin aleyhine çalışıyor. PKK’nın eylemlerini arttırmasının tek bir nedeni var, FETO’nun yükünü azaltmak. Ama çukur eylemleri PKK’yı bölge halkının gözünden düşürmüştü. Bölgedeki kardeşlerimiz PKK’nın sadece belirli güçlerin taşeronluğunu yaptıklarını açık şekilde gördük. Daha da önemlisi 15 Temmuz darbe girişimine karşı en büyük mücadelenin verildiği yerlerin başında bu bölgemiz geliyor. Sayısız ifade, belge bulunuyor. Bölücü örgütün 15 Temmuz’un ardından eylemlerini arttırması, başarısız darbe girişiminin PKK eliyle devam ettirilmeye çalışılması olarak değerlendiriliyor.

Fırat Kalkanı harekatından çok rahatsız oldular. FETO’nun safralarından kurtulan TSK, Türkiye’nin en kapsamlı sınır ötesi operasyonunu çok başarılı bir şekilde yürütüyor. PKK –  YPG, DAEŞ’e karşı savaşıyor diyorlar. Yalan, yalan…”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.