Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Kunduradan Ayakkabıya ve Dünyaya Açılış!

Kunduradan Ayakkabıya ve Dünyaya Açılış!

Geçtiğimiz Cumartesi yine geç kalan yazım da “Panayırdan Fuara” konusuna değinmiştim ama fuar anlatmaya yer kalmamıştı. https://www.merhabahaber.com/yazar/Ahmet_Guldag/4622/Panayirdan_Fuara.html)
Zaten yazı uzun olunca yayını tekledi. Bu günde detaylarsam yine başına gelebilir. Bu bakımdan Fuara gidiş konusunu özet teğeti ile geçivereyim.
Bu arada önceki yazımda ki bir yanlışlığı düzeltmek isterim.
Fuar bilgilerini araştırmam sırasında değerli yazar Doğan Hızlan’ın 08.08.2009 günlü “Fuarlar” yazısında belirtilen.
 “1929’da İstanbul Galatasaray Lisesi’nde düzenlenen ilk Yerli Mallar Sergisini BMM Başkanı Kazım (Karabekir) altın makasla açtı” deyiminden istifade etmiştim ama Karabekir Paşa’nın o yıllarda TBMM başkanı olmadığı halde bu yazıda BMM başkanı demekle başka bir kuruluş galiba diyerek algılamıştım.
 Muhterem okuyucum Mustafa Sinan Ümit Beyefendinin dikkatini çekmiş. Gönderdiği Mail de “Lütfen biraz dikkat ve ciddiyet ....1929’da Kazım Karabekir Paşa hangi vaziyetteydi?” diyerek ikaz etmiş oldu.
Kanısına dayanan bir ciddiyetsizlik yoktu ve sadece Sayın Hızlan’ın Kazım Paşa denilince “Karabekir” sanılarak yapılan yanlışlığı, tekrar araştırmamla TBMM Başkanı Kazım Paşa (Özalp) tarafından açıldığını tespit etmiş ve düzeltmiş olmaktayım. Okuyucuma teşekkür ederken sizlerden de özür dilerim.
***
Türkiye’de fuar kelimesiyle özdeşleşen tek şehir İzmir olmuştu. 1935’de Celal Bayar tarafından Panayır olarak açılan yer 1936’da Fuar adını alırken 1937’de Uluslar arası yani “İzmir Enternasyonal Fuarı” adını alarak devam etmekte.
Bundan feyiz alan illerimizden Samsun başı çekerek, panayırı olan şehirler yanında diğer illerde yerel fuarlar düzenlemiş oldular.
Böylece Beynelmilellik İzmir’de devam ederken bunu diğer iller de yapabilme çabasına girip genel fuarlar düzenlemeye başladılar.
Konya’da tesis edilen KTO Vakfı Fuar Standı, yakın zamana kadar toptan - perakende karışık olurken yavaş yavaş uluslararası yolunu tutuyordu.
Sadece sanayi, ticari ve tanıtım işlemleri ayrı ayrı olarak açılışı olan fuarlar ilerlemiş ve “Halk için” den İhtisas yani Sektörsel fuarlığı dönüşümüne girmişti.
İşte dünün sadece saya yani yüz derisi kısmını kalıba koyup köseleyi keserek yaptıktan sonra kabaradıkları kunduraları yapanların torunları Ayakkabı Fuarı ile Sadece Konya ve Türkiye’ye değil dünya ile yarış içinde açılım yapmış oluyorlardı.
***
Bunlar belleğimden geçerken Sayın İslam Bolanyığ fuar girişine buyur etti. Girişte kayıt yaptırma istemime “sakın, gidersen geri çevirirler” deyince öğrenmiştim durumu. Göğsüm kabarmıştı doğrusu nereden nereye? İdi.
Girişte ayakkabı çekeceğinin çeşitleme sergilemesi bile hayretime gitmişti. Demek en ufak işlem de bile geri değildik.
Standa girince hayli süslü yazılarla Türkçe olmayan ayakkabı model isimleri ile karşılaştım. Önceleri neden Türkçe değil üzgünlüğüm daha sonra Türk isimli firmaları görmemle giderilmiş oldu.
Acaba ekserisi İtalyanca’ya yaklaşan isimler için dış ülkelerinkinden marka müsaadesi anlaşması mı yaptılar diye düşündüm. Önce RUGANO ismi yanında Louis Cardy ve LUGANS yazılı standa girdim.
Tamamen Zenne denilen fevkalade çeşit ve modeller içinde kadın ayakkabıları vardı bunlar, Türkiye ve hatta Konya’da yapılışına inanamayıp insanı hayranlık içinde hayrete bırakıyordu.
Toptan alan firma sahipleri kaynaşmakta inanın beş altı takdimci oradan oraya koşup hizmet etmekte idi. üstelik çay, meşrubat, çörek vb. ikamı içinde oluyordu sipariş alımları.
Bırakın diğer Anadolu şehirlerini. İstanbul’dan gelene “İstanbul’da, Adapazarı ve İzmir’den gelenlere etrafınızda yok mu imal fabrikaları da buraya kadar geliyorsunuz” sorumu.
“Daha sağlam ve fiyat düşüklüğü dolayısı yanında birde Mevlâna şehrini görmek için” diye cevaplamaları?
Doğrusu iftiharıma vesile oldu. Ve şu Kartel Medya ile İstanbul iş adamları dukalıklarının Anadolu’da kileri yerişleri geldi gözümün önüne.
***
“Neden RUGANO ismi yazdınız” soruma verilen cevaba bakınız. Perakendeci satış firmaları kendi ülkelerinde, Türkiye’dekiler de turistlere satarken bu şekilde olması istendiğinden kaynaklanmakta imiş. “Aslında Türkçe RUGAN’ın başı ve sonuna harf ilavesiyle Türkçe değil gibi görünümü olmakta” dediler.
Daha başka bir yerde ki “Egardi” ismi ise her ismin baş harflerinden teşkil ediyor. Böyle olunca Türkçe sanılmıyor. Zaten yabancı ülkelerde de baş harflerden teşekkül etmekte idi markalar.
Hayretime gidenlerden birisi daha hayran bırakmıştı. Girişteki açıklama resmi ile.
Konya’da yapılan ortopedik ayakkabı dış ülkelerden gelenden de ileri adım atmış. Üst deri kısmında 4 özel malzeme varken taban ile arasında ayağı rahatlatıcı işlemler olarak dört parça daha ilave işlemden sonra, hava sistemli süspansiyonlu tabanla kaplanıyor.
Hem de bu kadar teferruatı olmayan Japon ortopedik ayakkabılar 200-500 TL arasında iken, burada toptan fiyatı kırk elli TL arasında olduğunu öğrenince daha bir hayret ve memnunluk duydum. Konya ayakkabı sanayi için.
İkinci bir hayretimde ayakkabı tabanlarının ayrı bir sanayicilik içine girmesi
Kapıdan bakarken gelen tezgâhtar ustalığını havi modern giyimli hanım kız “buyurun size bir ikramda bulunalım” diyordu.
Karşılaşılmayan bu davete “Ben müşteri değilim” dememe rağmen “olsun” deyip içeri alınca bende merakımı giderdim.
Sadece ayakkabı tabanı imal edip yapmalarını hayretle karşılamıştım ama öğrendim ki bütün ayakkabı imalcileri sayayı kalıba koyup bunlara teslim edip taban yaptırıyorlarmış.
Nostaljide kalan kundura ve ayakkabı imalcileri ellerindeki kunduracı bıçağı ile köseleyi kesip tabana raptettikleri geldi göz önüme. Yine nereden nereye dedim.
Dış ve yerli ülkeler bile bir TV’nin içini çeşitli markalardan alıp tamamlayarak kendileri yapmış sanıldığı gibi ayakkabılarda öyle oluvermiş meğer
İşte. Panayırdan Fuarlara. Kunduracılıktan Ayakkabı sanayine geçişte Türk İşçi ve İş adamlarının ileri adımlar atması
İftihar etmeyelim mi?
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi
SON YAZILAR