Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Koyun

Koyun

“Her yerde kan var”. O kadar tantana edilsin ki, kimse kurban kesemesin, kazara ibadeti yerine getirenin de ağzından burnundan (kan) gelsin.

Müslümanlar ezelden teröristtir; her doğan had bilsin; amanname talep etsin.

Bilumum başörtülüler üzerine o denli gidilsin, öyle didiklensin ki insanlar da güç takat kalmasın; daima ezik, başı yerde bezgin ve enerjisiz, meşakkatle hayat göğüslensin.

Sakın; hiçbir şahıs çocuğunu İmam Hatiplere, kurslara filan göndermesin… Dinin katresi gölgesi dahi üzerine düşmesin.

Kutsal mekânlara gidilmekten imtina edilsin. Kalplere çaput bağlansın, gönüller bezleşsin cerahatlensin.

 Cici beylerin israfı, sefahati ayyuka çıksa da; sadece müminler iktisatlı yaşasın, yoksullara yardım etsin ki haccı bile düşünemesin.

İnanç kor olsun, alev ve yangın.. Bunaltsın, daraltsın… Boğazda halkalansın düğümlensin.

Cümle, tekerleğe dönüşsün, çevrilsin de d(evrilsin).

Evlâdınız perişan, muzmahıl halde iken; yüksek garpçı eğitim nazariyeleri yüzünden, annelik babalık ehliyetiniz(!) olmaması sebebinden, müdahale edilmesin.. gençliğin meçhule, karanlığa gidişine, evrimine(!) izin verilsin.

Okullar, hocalar da, yüzden beleşten diploma ikram etsin; öğrenciler “derinleşmesin”; aman maneviyat çukuru/kuburu içine düşmesin.

 Yumuşak solucanlar, parlak sürüngenler kaftan, hil’at giysin. Kırkayaklar yestehlesin; Kırkparçalar koltuk koltuk gezsin.

Kuşların kanadı kırılsın.. tekâmül, inşâ süresiz tatile çıksın. Bataklığa, gayyaya, mezbeleliklere maya çalınsın.

Ruh yücelikleri, beka duygusu hissedilmesin; makine zırıltısı adamlara yer açılsın.

Bayrak asılmasın, sevilmesin… Direniş, miting, yürüyüş yapılmasın.

Fertlerden yüksek ses gelmesin, muhalefet de kesilsin, ruhsat çıkarsa tuvalete gitsin, müsaade verilirse suyu diksin, gazoz içsin; gerektiğinde serçe parmağıyla izin istesin. Saygıda hata, hürmette taksir olursa palas pandıras etek öpsün, aman dilesin.

En iyisi “borazanlıktır”, boru takımları erkekçe şööle beri gelsin.

“Avrupa İlletine, Dinine” itaatsizlik yapılmasın; yedi ceddimizi kesseler de hoşgörüyle bakılsın; baş kesilsin, zinhar ha terbiyede kusur edilmesin.

Ermenilerden de özür dilensin, Rumlar, Çerkezler, Kürtler, Aleviler, Yunanlılar, fok balıkları, yetmedi yer halkı, gök ahalisi ve avenesinden de af istensin.. Gayri medeni barbar Türkler, her tür cezaya, kötü muameleye müstahaktır, bu böyle bilinsin.

 Bir cesaretsizlik, yüreksizlik, karmaşa kaplasın her yeri. Toz dumandan göz gözü görmesin.

Vicdanlar rafa kaldırılsın, menfaat hile hurda, benci gıdaklamalar tavan yapsın. Fertler “adsızlaşsın”.

TV, basın yayın marifetiyle halk uyutulsun. Daima “izlesin”, cambazları, yol kesicileri takip etsin, yalancı dolmaları balonları, zokaları, tokaları yutsun. Kendini nafilelerle, beyhude işlerle avutsun. Uçurtmaların peşinde koşsun dursun.

Sürüklenecek rüzgârlar, tâbi olacak çağdaş putlar, sevecek ambalajlar mukavvalar, kafasını sokacak has çuvallar bulsun.

Seçeneği, başka yolları, köklerini, neye bastığını, ne yaptığını, güzergâhını; şahsına ait bir istikbali, bir umudu, üstünlük ve talihi olduğunu asla kat’a fark etmesin.

Kimin “ümmeti” olduğunu, hangi soylu milletin temsilcisi bulunduğunu yekten inkâr etsin, hazinelerini nisyana terk etsin.

Hiçbir “insan” kendini dizginlemesin, frenlemesin; aman enaniyetimize behîmiyetimize halel gelmesin.

Şahsiyet, adamlık Frenk papazlarına, yobazlarına kurban edilsin. “Düşünce” düdükleşsin, dümbükleşsin.

Hep koyun olunsun. Sığır gibi yaşanılsın, güdülsün. “Çomar” görülünce, askerî kaz adımlarıyla hizaya girilsin; “Çoban ıslığı” duyunca yüzler gülsün, kulaklar dikilsin.

Bazılarına renk vurulur, damgalanırdı karıştırılmasın, sahipleri belli olsun diye. Kimi koyunlar bunu “hürriyet, ayrıcalık” sanırdı, gururlanırdı saftirikçe. Oysa sonuçta koyundur yine de…

Celeplere satılır, tüyleri kırkılır, ürkek titrek bir sesle meler; ördekçe ödlekçe gürler. Boyunlarına kurdele bağlanır, ayaklarına ip..allanır pullanır, satıya çıkar.

Koyunlar, “çağdaş egemenlerin” bıçağına boğazlanmak için özgürce yatsın… Hazin yanık bir sesle inlesin. Ağıldan, ahıra.. mezbahaya yitsin silinsin.

Uşak çıngırağı, zangoç çanları çalsın. Efendiler toplansın. Kurbanlıkların, adakların kanları kadehlere doldurulsun. Deriler yüzülsün, kafalar ütülsün.

Beyin salataları, kavurmalar Avrupai sofraları süslesin. Boynuzlardan koleksiyon yapılsın. Yağlı kuyruklarla o biçim eğlenilsin. Kellelerle gönül gezdirilsin.

“Yağız koçlar” siyasî, zilli masalarda dans etsin; er göğüslerine euro takılsın; müzik hızlansın, geriler nazikâne yiğitçe sallansın.

Vazifeşinas tıkır keçiler, kasap kapılarında oynak: “Ben ayrılmam” diye ayak diresin.

Devrandan; isimsiz kesimlik boynu bükük sürüler geçsin gitsin…

Gözü bağlanmış, bir kara kuzu daha dünyaya gelsin.

“Yeryüzü tacirleri” hunharca sevinsin. Birileri doymazca biraz daha kan emsin.

Mürebbiye Angel/Engel; bebeklerin kulağına aynı bildik ninniyi söylesin:

“Me meee! Meee.. M(ee) kuzum m(eeee)!” 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi
SON YAZILAR