Kıyamete kadar sürecek bir göç

Kıyamete kadar sürecek bir göç

Sarıkeçililer Derneği Başkanı Pervin Çoban Savran, kendisini Anadolu kültürüne adayan bir Yörük Anası, bir doğa aktivisti. Kendilerine 'son göçerle'r denilmesenine tepki gösteren Pervin Çoban Savran, "Göçen son grubuz ve sonsuza kadar göçeceğiz" diyor

FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN

Sarıkeçililer, Anadolu'nun önemli Yörük boylarından biri. Sarıkeçililer Derneği Başkanı Pervin Çoban Savran ise kendisini Anadolu kültürüne adayan bir Yörük Anası, bir doğa aktivisti. Kendilerine 'son göçerle'r denilmesenine tepki gösteren Pervin Çoban Savran,  "Göçen son grubuz ve sonsuza kadar göçeceğiz" diyor

BÜROKRASİYE RAĞMEN AYAKTALAR

Sarıkeçililer, Anadolu'nun önemli Yörük boylarından biri. Ancak modernleşmeyle birlikte giderek yaşam alanları daralan Sarıkeçililer binlerce yıllık kültürlerini sürdürmekte zorlanıyorlar.  Kış aylarını Akdeniz'de, Mersin sahillerinde, yaz aylarını ise Konya ve Karaman'ın yaylalarında geçiren bu göçebe topluluk, bürokratik engeller ve çeşitli baskılara karşın göçerek yaşamayı sürdürmeye kararlılar.

SONSUZA KADAR GÖÇ EDECEĞİZ

Sarıkeçililer Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Pervin Çoban Savran ise kendisini Yörük küültürüne adamış bir Yörük Anası, bir doğa aktivisti. Çoban, Sarıkeçililerin yaşamlarını sürdürdüğü alanlarda baskılara ve zorluklara maruz kaldıklarını söylüyor. Savran, "Biz Toroslarda o kara çadırların bekçileriyiz. O dumanı da tüttürüyoruz. Bu çoban ateşini de birlikte yakalım, bu kültür sonsuzluğa kadar sürsün istiyoruz. Göçen son grubuz ve sonsuza kadar göçeceğiz" diyor.

ORMANLARIN GÖNÜLLÜ BEKÇİLERİYİZ

**Sarıkeçili Yörükleri kimlerdir? Geçmişe nerelere dayanıyor? Size son göçer diyorlar. Sarıkeçili Yörüklerinin güçü daha ne kadar sürecek?

-Bundan 900 yıl önce Orta Asya'dan Anadolu'ya atlarıyla, koyunlarıyla gelindi denilse, Anadolu'da Türk sancağı altında yaşayan akrabalarımız olduğunu biliyoruz. Kayı boyundan geliyoruz. Keçilerle, develerle Anadolu'da tanıştık. Sarıkeçililerin tarihte bir çok ismi var. Önlerindeki keçiden dolayı bize Sarıkeçililer ismi verilmiş. Bize “songöçer, son sarıkeçililer“ denilse de biz dünya durana kadar, kıyamet kopana kadar göç etmeye devam edeceğiz. Bizim amacımız para kazanmak, çıkar elde etmek değil. Biz bu kültürü devam ettirmek için varız. Biz ancak ahirete göç ederiz. Yazın yaylaya, kışın sahile göç ederiz. Develerimizle, keçilerimizle, kara çadırımızla göç etmeye devam edeceğiz. Son yıllarda sayımız biraz azaldı. Dünya bizi tanıyor ama Türkiye bizi tanımıyor. Türkiye'deki insanlar bizi tanımıyor. Çünkü ezberci bir yapıya bir sahibiz. Okumayan, araştırmayan,  üretmeyen hazırı tüketen bir toplum olduk. Biz yaşayarak, yaşatan, tüm canlıların yaşam hakkı olduğunu bilen, Allah'ın yarattığı tüm bitkilerin ve hayvanların var olduğunu bilen insanlarız. Yaşıyoruz, yaşatarak yaşıyoruz. Ormanların gönüllü bekçileriz, ormanları gönüllü koruyan bir topluluğuz. Tüm canlıların yaşam hakkı olduğuna inan bir topluluğumuz. Bir başkaları gibi tomruk hesabı yapmıyoruz, meşe kömürü hesabı yapmıyoruz.  Doğaya göre göç ediyoruz. Herşeyimiz ormanlardır. Orman yoksa biz yokuz. Dönüşüme dikkat ediyoruz. Sürekli göç ediyoruz. Kışın Mersin'in sahillerinde, yazın ise Konya, Karaman, Bozkır, Hadim, Çumra, Ermenek, Başyayla, Beyşehir, Seydişehir gibi yerlerde geçiyoruz. Eylül'ün 15'inden sonra yeniden sahile doğru göç ediyoruz. Nisan 15-20'sine kadar sahilde kalıyoruz. Göçmen kuşlar misali turnalar gibi göç ediyoruz.

 

**Hangi güzergahlarda göç  ediyorsunuz? Göç mesafesi ne kadar sürüyor?

-Yaz gelince sahiller ısınıyor ve doğada canlanma oluyor. Doğayı tahrip etmemek için yaylaya göç ediyoruz. Hayvanların daha sağlıklı olmaları ve su kaynaklarından yararlanmak için bulunduğumuz bölgeyi değiştirmemiz gerekiyor. Bu amaçla yaylaya, yükseklere göç ederiz. Şimdi bizim bulunduğumuz Orta Toroslarda geceler serinledi. Konya Ovası'nda harmanlar kalktı. Buğday, nohut, fasulye gibi harman sırasında yere dökülen bitkileri de hayvanlara yedirerek yavaş yavaş göç ediyoruz. 400-450 kilometre yürüyoruz. Bazen bu mesafe daha da uzun,

500-550 kilometreyi buluyor. Çünkü bizim belirli bir yolumuz yoktur. Subaşları, çeşme, sarnıç gibi hayvanları sulayabileceğimiz su kaynaklarının bulunduğu güzergahları seçeriz. Böyle göçenlerimiz de var ancak bunlar yalnızca ev eşyalarını getirebiliyor. Hayvanlarını kamyon ve traktörlerle göç ettirenler daha fazla sıkıntı çekiyor. Sürüyle yürüyerek göç eden üyelerimiz daha rahat. Çünkü taşıtın giremediği yerler var. Hayvanlarla birlikte söz ettiğim mesafeyi yürüyerek katediyoruz. Günde yaklaşık 6 ila 10 kilometre arası yürüyoruz.

ŞEREFLİ İNSAN DOĞAYA ZARAR VERMEZ

**Pervin Savran Çoban iyi bir Yörük anası olduğu gibi gerçek bir doğa aktivisti. Neden doğa eylemlerde neden her zaman ön saflarda yer alıyorsunuz?

-Yerleşik düzende yaşayan insanların içmesi için borularda suları var, damacanalarda suları var. Derelerdeki sular bozulursa, teknoloji bu dereleri yok ederse en çok bizler etkileneriz. Hayvanlarımızı sulayacağımız suları biz borulara taşıyamayız. Gelişmişlik bu değil. Bir insan geliştiğini düşünüyorsa önce çevresinde yaşayan canlıları, kuşları, böcekleri, ağaçları, suları korumalıdır. Biz elektriksiz yaşayabiliriz, ama havasız yaşayamayız. Bugün satın alma, markalaşmış sularla değil, derelerden akan sularla yaşayabiliriz. İnsanlar canlıların haklarını gaspederek, kendini gelişmiş zannetmesin.  Şerefli olan insanın deredeki balıkları yok etmeye hakkı var mı? Şereflililik diğer canlıları, dili söylemeyen canlıların sonunu mu getirmektir?  Sarıkeçili olmak, Yörük olmak Türk olmak ve insan olmak bambaşka bir şeydir. İnsanlar çok dar düşünüyor. Çok geniş bakmalıyız. Gözlerimizi kapatıp, ormanlarda yürüyelim ve düşünelim. Nerede yanlış yapıyoruz. Tüm insanlığın hakkını korunmasını,  diğer canlıların da haklarının korunması için bir bakıyorsunuz ordayım, bir bakıyorsunuz burdayım. Bazen kendim bile inanamıyorum o kat ettiğim mesafelere. Ama yetmez. Tüm insanlığın daha saygılı, daha duyarlı, daha anlayışlı ve görgülü olmalı. Dağlar yoksa insanlar yaşayamaz, dereler yoksa insanlık yoktur. Keçiler yoksa dualar azalır yer yüzünde. İnsanlar çıkar için dua ediyor. Ama yaratılanlar o kadar farklı. Peygamber Efendimiz dünyada iken O'a arkadaşlık eden develer yok olursa, yeryüzünden bereket kalmayacak. Müslümanız diyoruz fotoğraf çektirmek için Arabistan'a gidecek. Çin Devlet Televizyonunu ağırladım. El-Cezire'yi ağırladı. Dünya farkında ama Türkiye farkında değil. Maalesef çok üzgünüz.

YERİNDE EĞİTİM İSTİYORUZ

-Sarıkeçili çocukları eğitim-öğrenimini nasıl sürdürüyor? Bu konuda ne tür sıkıntılar yaşıyorsunuz?

-Daha önce belleme usülü öğreniyorlardı.Rasgele giden öğrenip geliyordu. Kuru topraklar bizim defterimizdi,  kuru ağaç dalları bizim kalemimizdi. Çay paketleri alfabemizdi. Son yıllarda bu dernek çatısı altında kız ve erkek çocuklarımızı okutmaya başladık. Biz ana erkil bir topluluğuz. Keşke bunu yapmasaydık. Keşke de bunu yapmasaydık. Çoçuklar bu kültürden de kopuyor. Okula gidiyor oraya da adapte olamıyor. Yemeğini yiyemiyor, insanlarla iletişim kuramıyor. Öğretmenler çocuklarımıza değer vermiyor. Bir insan değersiz olduğunu hissedince ne olur. Biliyorsunuz. Yerinde eğitim istiyoruz. Yerinde sağlık hizmetleri veriliyor. Gönüllü öğretmenler de bulabiliriz. Biz bu konuda bakanlıklara başvurular yapıyoruz. Herkes kendi çıkarını düşünüyor. Öğretmenlerin durumunu gördükçe üzülüyorum. Ben okulu ilkokul 2'de terkettim. Benim zamanında gerçek öğretmenler vardı. Şimdi okullara gidiyorum öğretmenlerin tek derdi giyinme ve para olmuş. Onların durumuna üzülüyorum. Hiçbirinin çocuklarla ilgili kaygıları yok. Sadece günü öldürüp, vakti geçirip maaşlarını düşünüyorlar. Ben güya çocuklarımız okula gider başarılı olur diye düşünüyordum. Çocuklarımızı da heder ettik. 2012'de 30 göçer çocuğumuzu 2 gün Konya, 2 gün Ankara'yı gezdirdim. Çocuklarımız büyük hayal kırıklığı yaşadı. Çocuklarımızı projeyle gezdirmiştim. Çok pişman oldum.

 

**Bürokratik engeller yüzünden Sarıkeçililerin yaşam alanları daraldı. Bu konuda ne tür sıkıntılar yaşıyorsunuz?

-Sarıkeçililerin 2012 yılına kadar ciddi sorunları vardı. Torba Yasa'dan otlatma planı çıktı. Bize torba yasa, heybe yasa dar gelir. Bize Anayasa lazım. Büyükşehir Yasası'ndan dolayı bazı şeyler değişti. Ormandayız. Tek sürüler bizde. Her çadıra vergi levhası istiyoruz. Bacak başına devlete vergi ödeyelim. Bizim başka geçim kaynağımız yok. Destek istemiyoruz. Satışta destek verebilirler. Yetiştirdiğimiz keçilerin pazarı yok. Dolandırıcıların tuzağındayız. Bir çok sıkıntımız var hangisini sayalım.

UNESCO SÜRECİ HIZLANDIRILMALI

Sarıkeli Yörüklerinin Kültürü UNESCO tarafından koruma altına alınacak. Bu başvurunun akıbeti ne oldu?

-Ülkemiz, 2006 yılında UNESCO tarafından hazırlanan Somut Olmayan Kültürel Miras'ın korunması projesine imza koydu. Yani Türkiye olarak somut olmayan kültürel mirası korunması adına imza atılmış. Sarıkeçililer gibi başka bir topluluk kalmadı artık ülkemizde. Bu kültürün korunması için uluslararası düzeyde imza atılmış.UNESCO'ya başvuru yaptık. 2017'de görüşülecekmiş. Onun ivedilikle görüşülmesini istiyoruz. Her geçen gün yok olup gidiyoruz.Bu konudaki bilincin geliştirilmesini istiyoruz. Yaptığımız etkinliklerle de bunu kamuoyuna aktarmaya çalışıyoruz. Fotoğrafçı, dağcı, televizyoncu, gazeteci ya da bu kültüre ilgi duyan herkesi, işini dürüst bir şekilde yapabilen insanları yanımızda görmek istiyoruz biz. Fransızlar, Almanlar büyük ilgi gösterirken, Türk insanın ilgisiz kalması bizi üzüyor. Fransa'dan heyet geldi. Bize hayran kaldılar. Haber yaptılar. Bu kadar olduğunu, yaşam biçiminizin bu kadar derin olduğunu, bu kadar yalnız olduğunu bilmiyorduk“ dediler. Bize başka yollar gösterdiler. Fakat o tür projelere karşı durdum. Biz bu toprakların bu vatanın evladıyız. Yediğimiz lokmalar helal olsun.

PERVİN ÇOBAN SAVRAN KİMDİR?

Karadağ’ın Kabak mevkiinde 1959 yılında dünyaya gelen Savran, ilkokul 2. sınıfa kadar öğrenim gördü. İki çocuk annesi olan Savran, halen Anadolu’nun tek göçerleri Sarıkeçililer Yardımlaşma Derneği Genel Başkanlığı’nı yürütüyor. Doğa hareketinde aktif olarak yer alan Savran, göçer kültürün sona ermemesi, yaşam alanları olan ormanların, derelerin yok edilmemesi ve orada yaşamaya devam edebilmek için mücadele ediyor. Savran’ın Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onaylanan ve Türkiye’den UNESCO’ya “Somut Olmayan Kültürel Miras Sözleşmesi” için Sarıkeçili göçerler adına yaptığı başvuru, 2017 Eylül ayında görüşülecek. Savran’ın Sarıkeçililer’in UNESCO tarafından korumaya alınması için çalışmaları devam ediyor.

MERHABA ŞEHİR İBRAHİM BÜYÜKEKEN

FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.