İstiklal Marşımız ve gizli kalanlar

İstiklal Marşımız ve gizli kalanlar

Bağımsızlığımızı, milli-manevi, dini değerlerimizi ve daha pek çok anlamı ifade eden İstiklal Marşımız, 12 Mart 1921 tarihine ilk meclis tarafından yapılan bir müsabaka ile 724 şiir arasından seçildi.

Bağımsızlığımızı, milli-manevi, dini değerlerimizi ve daha pek çok anlamı ifade eden İstiklal Marşımız, 12 Mart 1921 tarihine ilk meclis tarafından yapılan bir müsabaka ile 724 şiir arasından seçildi. İstiklal Marşı hakkında gizli kalan gerçekler ise yıllardır bilinmiyor. 

1932-istiklal-marsi-bestesi.jpg

Yıllarca süren savaşlar sonucu devletin yeni kurulmuş olması ve arşivleri saklayacak uygun kurum, arşiv depoları olmaması gibi sebeplerle bu ilk yarışmaya ait belgeler maalesef korunamamıştır. Mevcut eserlerin ise 1947’de Ankara’da maarif vekâleti arşiv deposunda çıkan yangında yok oldukları ihtimali üzerinde durulmaktadır. Sonuç olarak bu ilk yarışmaya katılan 724 şiir ve diğer pek çok belge bugün maalesef arşivlerimizde bulunmuyor. Ancak daha sonra sahaflardan yada şahıs koleksiyonlarından çıkan bazı belgeler İstiklal Marşımız hakkında bilinmeyen bilgileri kısmen ortaya çıkarırken cevap bekleyen sorulara da ışık tutmaya başladı. Örneğin, yarışmalara büyük şairlerin niçin katılmadıkları en başta gelen sorulardan bir tanesiydi. Mehmet Akif de en başta katılmak istememiş, Hamdullah Suphi ve Rıza Nur gibi şahsiyetlerin ısrarı ile şartlı olarak katılmıştı. Ortaya çıkan yeni belgeler, şairlerin para ödülünden duydukları rahatsızları dile getirdiklerini ortaya koydu.

Bir belgede ortaya çıkan gerçek ise Cenap Şehabettin'in, Akif'in yarışmaya katılacağını duyması üzerine son anda şiirini geri çekmesiydi.

14 Şubat 1952 tarihli Vatan Gazetesi'nde Rıfat Necdet Evrimer, Cenap Şehabettin'in vefâtının 17. yılı münasebetiyle kaleme aldığı makalenin bir bölümünde, O'nun İstiklal Marşı yarışması için yazdığı şiirini ve yarışmaya katılmaktan niçin vazgeçtiğini belirtmiştir: Cenap Şehabettin:

"Akif'in yazacağı esere fâik eser yazmak benim kârım değildir"

diyerek Akif'e olan hayranlığını ve saygısını ifade etmiştir. Sonuçta Cenap Şehabettin yarışmaya iştirak etmemiş, aşağıdaki İstiklal Marşı şiiri manevi bir hatıra olarak tarihteki yerini almıştır:

necip-fazil.jpg

İstiklal Marşı Güftesi

Doğduk güneşin doğduğu yerden,

Aştık en aşılmaz tepelerden,

Tarihi yarattık bu seferden.

Türk'üz, bizi hürmetle selamlar,

İnsanlar, ufuklar ve asırlar!

 

Ecdadımızın geçtiği yerler,

Hâlâ zaferin yâdını inler,

Şânın ulu destanını söyler.

Türk'üz, gideriz ok gibi doğru,

Her gün daha yükseklere doğru!

 

Türk herkese üstün yaratıldı,

Üstünlüğü herkesçe tanıldı,

Yılmaz denilen düşmanı yıldı,

Türk'üz, gücümüz çünkü yamandır,

Her ferdimiz insanlığa şândır!

 

Türk'ün ezilir hasmı kim olsa,

Deryaya dritnavtları dolsa,

Dağlar gibi toplarla kurulsa.

Türk'üz, ezeriz hasmı yürekle,

Toplar, süreriz kazma kürekle!

 

Türk'ün özü sağlam, yüzü aktır,

Yardımcısı kuvvet ile haktır,

Elbet başı yüksek kalacaktır.

Türk'üz, başımız zorla eğilmez,

Dünyayı ezer, kendi eğilmez!

 

Biz her yeri hak uğruna gezdik,

Her kıtada zalimleri ezdik,

Zulüm altına bizler giremezdik.

Türk'üz, dövüşüp hür yaşarız biz,

Zinciri kırar, ray yaparız biz!

 

Âşık bize ciddi medeniyet,

Haktır bize mevûd medeniyet,

Ölmez bu kadar şanlı bir ümmet.

Hatta bizi mahşerde selamlar,

İnsanlar, ufuklar ve asırlar!

Cenap Şehabettin

 

Ortaya çıkan bir diğer gerçek ise, 1938 yılında Necip Fazıl'ın, İstiklal Marşı yerine yeni bir milli marş yazmasıdır.

Ulus Gazetesi, Cumhuriyetin 15. yılı münasebeti ile bir marş yarışması düzenler. Necip Fazıl'dan da yarışmaya iştirak etmesi istenir. Ancak O, yarışmadan vazgeçilmesi şartıyla 15. yıl marşı değil, İstiklal Marşı yerine yeni bir milli marş yazmak istediğini bildirir. Bunun üzerine yarışmadan vazgeçilir ve Necip Fazıl "Türk Milli Marşı" nı yazar. Marş Atatürk'e arz edilip onayı alınacaktır. Ancak Atatürk 1938 yılında vefat edince kendisine takdim edilemez ve sonuçsuz kalır. Necip Fazıl'ın şiiri ilk haliyle "7 Gün" mecmuasının 28 Mart 1939 tarihli nüshasının 6. sayfasında konu hakkında açıklamalar ile birlikte yayımlanır. Bu marş daha sonra kısmen değiştirilerek "Büyük Doğu" adıyla neşredilir:

 

Türk Milli Marşı

Tanrının alnından öptüğü millet!

Güneşten başını göklere yükselt!

Avlanır, kim sana atarsa kement

Ezel kuşatılmaz, çevrilmez ebet

 

Tanrının alnından öptüğü millet

Güneşten başını göklere yükselt

 

Yürü altın nesli Fatih, Oğuz`un

Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun

Nur dolu elinden tut kılavuzun

Fethine çık, (doğru), (güzel), (sonsuz)un

 

Yürü altın nesli fatih Oğuz`un

Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun

 

Aynası ufkumun ateşten bayrak

Babamın külleri, sen kara toprak

Şahit ol ey kılıç, kalem ve orak

Doğsun Büyük Doğu, benden doğarak

 

Aynası ufkumun, ateşten bayrak

Babamın külleri, sen kara toprak

Necip Fazıl

 

Ortaya çıkan yeni belgeler arasında bulunan Zeki Üngör'ün ilk beste yarışmasına gönderdiği mektup ise İstiklal Marşı bestesi üzerine bazı yeni bilgileri ortaya çıkardı. 1921 tarihli mektupta Zeki Üngör, marşı bestelemenin ne kadar zor olduğundan bahsedip İstiklal Marşının birinci ve onuncu kıtalarını bestelediğini belirtiyor. Oysa bugünkü beste ilk iki kıtaya ait. Tam bu noktada insan şu soruyu sormadan edemiyor: " Bugün İstiklal Marşımızın diğer 8 kıtası üzerine neden beste çalışmaları yapılmıyor? Beste üzerine tartışmalar yapılacağına -memlekette o kadar müzik alanında akademisyen ve bestekar varken- geriye kalan sekiz kıta üzerine çalışma yapılamaz mı? İstiklal Marşımızın sadece ilk iki kıtası mı değerli? Elbette anlam ve sanat değeri açısından İstiklal Marşının on kıtası da birbirinden değerli. Öyleyse beste hakkında eleştiride bulunanlar öncelikle bu sekiz kıta üzerinde maharetlerini göstermeliler. Kaldı ki Zeki Üngör 1952 yılında verdiği bir röportajda:

 

" "Hem bu kadar münakaşaya ne hacet?..Güfte meydanda...Daha iyisini yapsınlar ."

 

diyerek insanların haksız yere eleştirmek yerine daha iyi bir beste ortaya koymalarını teklif etmiştir. Daha güzel bir beste ortaya konulsa bile mevcut bestenin kazandığı tarihi değerinin yerini hiç bir zaman dolduramazsınız. Bunu daha net bir örnekle açıklamak gerekirse: "Asırlık el dokuması kök boya halıları, ünlü ressamların yaptığı tabloları bugün son derece teknolojik fabrikalarda çok daha mükemmel şekillerde yeniden üretebilirsiniz. Kısacası daha güzel bir beste yapsanız bile, ilk bestenin ruhlarımızda uyandırdığı heyecanı, kulaklarımızdaki âşinâlığı başka hiç bir beste ile dolduramazsınız.

Milli-manevi değerlerimizin, bağımsızlık ve özgürlüğümüzün, birlik ve beraberliğimizin en önemli simgesi olan bayrak ve ezandan sonra milli marşımız uğrunda şehit verdiğimiz değerlerimizdir. Bayrakları bez parçasından, milli marşları şiirden ibaret gören anlayışlar yıkılıp gitmiş yada başka devletlerin sultası altında yaşamaya mahkum olmuşlardır.

Bizim için bu kadar önemli olan İstiklal Marşımızın gerek belgeleri, gerek bestesi hakkında bireysel çabaların dışında maalesef yeterli çalışmalar yapılmamıştır. 2008 yılında Tekfen Vakfı desteğiyle ancak 12 farklı bestesi bulunup icra edilebilmiş. Bu konuda mutlaka meclisimizin yada Cumhurbaşkanlığı makamının himayesinde ciddi çalışmalar yapması gerekmektedir.

TARİHÇİ-YAZAR KASIM KOCABAŞ

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.