Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Hukuku Kendilerine Göre Yorumlayanlar

Hukuku Kendilerine Göre Yorumlayanlar

Malumunuz geçmiş yıllarda siyasi partiler üzerinde ki işlemler bile geçmişte kalamamış ola ki!.

Demokraside hâlâ hukukun içeriğini algılama yerine kendi düşüncelerinin galebe gelmesi için çalışanlar eksik değil. Bu günlerde, bile demokrasiyi hiçe sayarcasına hareketle kendilerinin hâkimiyeti içinde devlet işlemini yürütme emelini bırakamayanların…
“Adalete baskı var” derken kendilerinin de bu minval üzere baskı yapabildiklerini düşünüyorlar mı acaba?
Kanunlarımız da “Adaletin başladığı davalar için mütalaa serdedilemez” yasağı olduğunu dağdaki çoban bilir de.
Bizim yaşları ilerlemiş eski hukukçularımız, baro başkanlarımız hatta medyamız bilmez mi acaba?
Maşallah yazılı basında, görkemli TV’ler de siyasi grup ve toplantılarında her gün ve saat birileri yazar söyler ahkâm keser.
Sadece ahkam kesme ile kalsalar ya!. Manalı tehdit bile içererek adaleti kendi başına bırakmamaya çalışırlar.
Bakın son Yüksek Hâkim ve Savcılar kurulunda bile biri çıkıyor “Ergenokon ve Şemdinli mahkemelerinin savcı ve hâkimlerinin değiştirilsin” teklif ini yapabildiğinde…
Bu teklif üzerinde üç gündür müzakere bile(!) olabiliyor.
Eee, acaba bu işlem mevcutları bırakın gelecek olanlara bile bir ikaz olamaz mı?
Nasıl bir demokrasi anlayışı içinde oluyorlar? Üstelik Avrupalaşamadık derken yaptıklarının bile Avrupalılığa uymadığını düşünememekteler?
Savcılar eksik ve yanlış yapıyor diyorlar. Peki, onlar hatalı. Adaletin sayın hâkimleri de tetkik edip ellerinde bulunan delillere göre işlem yapıyorlarsa hukuku çalıştırıyorlarsa ne diyebiliriz?
Onlarda yanlış yaparsa Yargıtay var. Sonrası onun bile genel kurulu var. Yani var oğlu var itirazla hakkın yerini bulmasına çalışmak için
Neyin nesi bu yaygara? Bilhassa savcılar derneğimi nedir onun başkanı, Baro başkanları, siyasi parti ileri gelenleri bilmez mi ki “yapılmasın bu dava” çabalamasına girebilmekteler?
Demokrasi diyeceğiz ama kendimize göre sadece bize olmalı düşüncesi yer ederse buna mı demokrasi diyeceğiz?
Sonra da “AB ye giremiyoruz” diyebiliyoruz.
Ne kadar düşündürücü olmuyor mu?
Geçmiş yıllarda demokrasi için askerlerin sivile karşı suçlarının sivil mahkemelerde yapılmasını isteyenlerin bile bu gün karşı çıkmalarına ne diyebileceğiz?
***
Bir taraftan “Adalet mülkün temeli deriz” ama o duvarlarda yazı olarak kalırken …
Diğer taraftan “Adalet bizim ismimiz” demeye getiririz…
***
Bu güven ve güvensizlik ortamları aslında, sadece üst makamlar ve hukuku tatbik eden üst kurullarla alakalı ve yeni de değil...
Siyasiler için olunca ortaya çıkmış gibi görülen bu durum, aslında binlerce büyük veya ufak hak aramalarda, cezalandırmalarda veya soruşturmalarda maalesef kendisini gösterir...
***
Bu durumlar, Medyaya intikal edince, ortalık karışıveriyor.!...
Sağ olsunlar şu Vatan ve Millet menfaati için mi yoksa tiraj için her şey mubah mı düşüncesinde olduklarını bir türlü kalın kafamın alamadığı sözde Ulusal Medya…
Ortamı karıştırmakta birebir desek yeri var.
Basın özgürlüğü altında, söylenmeyenleri söylenmiş gibi gösterip taraflara, cenk etme havasını, ödül verilecek kadar başarılı olabilmekteler!.
***
Şöyle bir, günler evveli manşetleri göz önüne getirsek!..
 “Böyle adalet olur mu?..”, “Adalet yerini buldu!..”, “Büyük hırsızlık ve soyguncular suçsuz bulundu, baklava çalan çocuklar on yıl yedi!..”, “polis yakalıyor, hukuk salıyor!..” vb.
Bunları çoğaltmak mümkün...
Bendeniz, Bizzat müşahede ettiğim, nostaljiye giren veya yakınlarda da  olabilen hukuk işlemlerini tamamen objektif bakış içinde…
Kanunlarda yazılı hukuk, sağlıklı yürüyor mu, yürümüyor mu?..diyerek  anlatmak isterim. ***
Yıl 1975...Kooperatif yoluyla sahip olduğum sobalı ve 90 m2 lik dairem,  Eşime aitte kaloriferli daha büyük daire var...
İlk zamanlar düşük olan yakıt fiyatını, sade gelirim olan maaşla karşılayacak durumda olduğum için daha rahat yerde oturmayı kararlaştırıp oraya yerleşiyoruz...
Yerleşiyoruz ama bu günlerde de olduğu gibi yakıt fiyatlarını maaş bile karşılamayacak duruma gelince, apartmanda huzurumuz bozuluyor ödeyememeler oluyor. Sobalı evime taşınmak istiyoruz..
Tabii taşına bilirsek!.. yani Hukuk müsaade ederse?..
***
Kiracıya durumu anlatarak istersen gel aynı fiyata burada otur teklifime, kiracının zam veriyim teklifine karşılık, “fayda etmez huzurumuz kaçtı..” derken bu konuşmalarımızı başkaları da duymuş oluyor..
Uzatmayalım çıkmak istemeyen kiracı için, durumu izahla tahliye davası açılıyor.
Müdafaa avukatları, “Davalı eşinin evinde kira vermeden oturuyor. Evinin önünde belirli kişilerin sahip olduğu pejo marka otosu var.. Masraf ödeyemiyorum demesi samimi değil...” ithamı yapıyorlar
Kiracının zam talebini malum sebeplerle ret ettiğimizi ve isterse, oturduğumuz yere aynı fiyatla oturabileceğini, teklif ettiğimizi, bu hususta şahitlerin olduğunu, otonun ise 13 yıllık eski bir oto olduğunu ve her hangi bir gelir yerine gider yaptığını, maaş bordromuzun tetkiki ile durumun anlaşılacağını belirtiyoruz...
 Şahit dinlemeyi bile red eden Hâkimin kararı. Evi önünde belirli kişilerin sahip olabileceği otosunun bulunması, eşinin dairesinde kira ödememesi hususları göz önüne alınarak samimi olmadığı kanaatiyle reddine!.. Temyizden de onay...
Başkaca önemli bir hak doğmadıkça dava imkânınız yok artık...
Ve yedi yüz liraya oturduğu yer için kiracı, Yargıtay’ın %20 ilavesi kararı gereğince her yıl dava edilmek  suretiyle yükselterek on dört yıl bedava yani son olarak seksen bin liraya hakim kararlarıyla alınan, hukuk kararları ile oturmuştur!...
***
Bu gibi çook hukuka dayanıp hukuksuz kararlarla karşılaştım. Yerim olsa yazar hayret içinde okurdunuz.
Demek isterim ki. Bunlarda mı siyasi hükümetlerin  baskısı altında idi?.
Ne o ne bu?.. Hâkimin kendisi adalet bilirken onun üstündekilerde bilecek ki asıl adalete ulaşabilelim.
Yoksa meşhur söz vardır söylemesi ayıp ama bilirsiniz
Anası için kadıya gidene söyleneni!
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi
SON YAZILAR