"Hayır da evet de hak"

"Hayır da evet de hak"

Saadet Partisi İl Divan Toplantısında konuşan Mustafa Derbentli, “Yapılan değişikliğin aslı başkanlık eksenli maddelerdir. Bu durumu hayat memat meselesi yapmak bir hezeyandır. Evet demek ne kadar haksa hayır demekte de o kadar haktır” dedi

Saadet Partisi Konya İl Teşkilatı Şubat ayı Divan Toplantısı gerçekleştirildi. Parti il binasında gerçekleştirilen toplantıya Saadet Partisi Genel Sekreteri Tacettin Çetinkaya, Bölge Başkanı Ali Mücevher, İl Başkanı Hasan Hüseyin Uyar, Eski Belediye Başkanları Mustafa Özkan ve Mehmet Şen, il yönetim kurulu üyeleri, İlçe başkanları ve partililer katıldı. Toplantının basına açık bölümünde konuşan Saadet Partisi Selçuklu ilçe Başkanı Mustafa Derbentli, “Yakında bir referanduma gidiyoruz. Değişiklik öncesi partimizce yapılan uyarılar dikkate alınmamıştır. Ne yazık ki ‘biz böyle istiyoruz böyle geçecek’ denilerek olduğu gibi değişiklikleri milletin önüne sermişlerdir. Bu şekilde yapılacak bir değişiklik 2010 da yapılan değişiklikten farklı olmayacak çok geçmeden bugün değişen maddelerin yeniden değiştirilmesi istenecektir. Bizim değişiklikle alakalı çekincelerimiz var. Bundan dolayı da referandumda ‘hayır’ diyeceğiz” dedi.

saadet-konya-divan-(4).jpg

YENİ ANAYASA VAADİ NE OLDU?

 Yapılan düzenlemenin kamuoyuna yansıtıldığı gibi darbe anayasasının değişmesinin sözkonusu olmadığını ifade eden Derbentli, şöyle konuştu: “Sadece bir kısım maddeler değiştirilmektedir. Aslolan Anayasanın tümden değiştirilmesi iken ve de yıllardır ‘Yeni Anayasa’ vaadiyle milletten oy isteyen AKP, ne yazık ki yine milletin gözünü boyamakta ve algı operasyonları ile iradeleri fesada uğratmaktadır. Bizim Anayasa değişikliği ile alakalı çekincelerimiz var. Kuvvetler ayrılığı ilkesi olmazsa olmaz şartımızdır.  ‘Yasama- yürütme ve yargı’ arasındaki uyum ve denge,  birinin diğeri üzerinde herhangi bir hâkimiyet ya da vesayet oluşturmasına imkân vermeyecek şekilde düzenlenmeli iken buna dikkat edilmemiştir. İcranın tek elde toplandığı Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde istikrar en önemli avantajlardan biridir.  Hükümeti kuramama ya da kurulmuş hükümetin güvenoyu ile düşürülmesi gibi kaygılar olmayacağı için güçlü bir icraat imkânı ortaya çıkacaktır.  Ancak, güçlü bir Yürütme organı ile doğru orantılı olarak güçlü bir Meclis’in varlığı da olmazsa olmaz şartımızdır. Güçlü bir Meclis için, ‘Siyasi Partiler Kanunu’ndaki seçim barajları tamamen kaldırılmalıdır.  Böylece, TBMM, toplumun bütün kesimlerinin temsil edildiği, gerçek manada, ‘Milli irade tecelligâhı’ olma özelliğini kazanacaktır. Yine güçlü bir Meclis için, TBMM’nin, kanun yapma, bütçeyi onaylama, değiştirerek onaylama ve denetleme hakkı mutlaka korunmalı idi.”

saadet-konya-divan-(5).jpg

TBMM KENDİNİ FESH EDEBİLMELİ İDİ

“TBMM’nin kendi iradesinin dışında feshine imkân tanıyacak her türlü düzenlemeden mutlak suretle uzak durulmalı iken bu durum göz ardı edilmiştir” diyen Derbentli, şöyle konuştu: “Çünkü böyle bir yetki Meclis’in itibarını zedelemektedir. Milli Savunma, Adalet ve İçişleri gibi bazı önemli ve stratejik bakanlıklara atanacak isimlerin TBMM’nin onayına sunulması, sadece TBMM’de değil, millet nezdinde de Hükümet’e saygınlık kazandıracak idi. Hakkında suç isnadı bulunan bakanlar için, ‘gensoru’ benzeri bir soruşturma ve hesap sorma mekanizmasının varlığı, TBMM’nin millet adına denetleme anlayışının bir gereği olarak görülmeli idi. Yeni düzenleme ile gündeme gelen ve referandumda da karşımıza çıkacak olan ‘partili cumhurbaşkanı’, kamuoyunda haklı bir endişeye neden olmuştur. Gerçekten de Cumhurbaşkanının partisiyle ilişiğinin kesilmemesi, Anayasa’nın amir hükmü olan, ‘Tarafsızlık’ ve ‘Eşitlik’ ilkesine gölge düşürmekle kalmayacak, toplumun bütününü kucaklama noktasında eksiklik olarak algılanacaktır. Düzenlemeyi kim yaparsa yapsın Yargı Bağımsızlığı korunmalı idi. Yargı, ne yasamanın ne de yürütmenin etkisinde kalmayacak şekilde düzenlenmeli idi. Ancak yeni düzenleme ile yapılacak olan atama ve görevden almaların bu bağımsızlığı etkileyecek şekilde olması kötü bir durumdur.”

NE DEDİYSEK HAKLI ÇIKTIK!

Türkiye’nin en büyük sorununun Anayasadaki bu değişiklikler olmadığını ifade eden Derbentli, sözlerine şöyle devam etti: “Bir sıralama yapmak gerekirse Türkiye’nin en acil sorunları; terör, işsizlik, ekonomi, ailelerdeki çatırdama eksenli toplumsal ahlakın zedelenmesi, Suriye, olarak sıralayabiliriz. Vatandaşa sorsak onların da söyleyecekleri bundan farklı olmaz sadece belki sıralamaları değişir o kadar. Dolaysıyla şu an tek sorunumuz Anayasa değişikliği gibiymiş gibi bir algı doğru değildir. Ayrıca yapılan değişikliğe bakarsanız asıl değişen madde başkanlık eksenli diğer maddelerdir. Kaldı ki bu durumu hayat memat meselesi yapmak ya da hayır çıkarsa iç savaşa kadar işi götürmek ne kötü bir hezeyandır. Bu referandumda evet demek ne kadar haksa hayır demekte de o kadar haktır. Hele ki Saadet Partisini hayır diyecek diye CHP, HDP, FETÖ ve PKK ile eşdeğerde tutan anlayışı şiddetle kınıyoruz. Ve bize bu yaftalamayı yapanlara soruyoruz: Irak meselesinde dediğimiz çıkmadı mı? Suriye meselesinde dediğimiz çıkmadı mı? Ekonomi meselesinde dediğimiz çıkmadı mı? FETÖ meselesinde dediğimiz çıkmadı mı? Ergenekon meselesinde dediğimiz çıkmadı mı? Yahu bir kez de bizi vaktinde anlayın kafanızı gözünüzü yarmadan bu kapıya gelin sözlerimize kulak verin. Bizler ne sizin ne de milletimizin kötülüğü için laf olsun diye laf söylemeyiz.”

ABD İKİLİ OYNUYOR

Batı ülkelerinden gelen ziyaretlere değinen Derbentli, şöyle konuştu: “Bir süredir her nedense batılılar arka arkaya Türkiye’ye ziyarete gelmektedirler. 8 Ocakta İngiliz Başbakanı Theresa May, 2 Şubatta Alman Başbakanı Angela Merkel, 9 Şubatta CIA Başkanı Mike Pompei, 10 Şubatta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve 17 Şubatta ABD Genel Kurmay Başkanı Joseph Dunford Türkiye’ye gelmişlerdir. İslam dünyasında çıkan her karmaşada ve akan her kan ve gözyaşında etkileri olan bu isimlerin Türkiye ziyaretleri kafamızda soru işaretleri bırakmıştır. Son olarak ABD Genel Kurmay Başkanı’nın geliş zamanlaması, geldiği yer ve görüşmenin yapıldığı mekan dikkat çekicidir. Ziyaret Türkiye’nin El Bab’daki operasyonunun sonuna gelindiğini açıkladığı bir zamanda olmuştur. Bizim genelkurmay başkanımız ABD genelkurmay başkanını Adana İncirlikteki üste ziyaret etmiştir. Fitnenin ve darbenin ana merkezi olan Adana İncirlik ne yazık ki hala ABD’nin emrindedir. Ve yine ne yazıktır ki bizim genelkurmay başkanımız Dunford’un ayağına gitmiştir. Ziyaretteki amaç bellidir. Bizzat kendilerinin oluşturduğu bataklığın içine Türkiye’yi çekmektir. ABD ikili oynamaktadır. Hem Türkiye ile arayı iyi tutmak istemekte hem de PKK’nın Suriye kolu olan PYD ile irtibatı kesmemekte hatta en üst düzeyde destek vermektedir. Dolaysıyla bizi yönetenlerin takkelerini önlerine koyup yeniden ‘dost ve müttefikimiz kim?’ sorusunu kendilerine sormaları lazım gelmektedir.”    

HÂLİD ŞEN merhabahaber.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.