Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Gölgeler Koridorunda Kalp Sesleri

Gölgeler Koridorunda Kalp Sesleri

Günümüzde tasavvuf felsefesi ve modern hayattaki uygulamalar, nasıl yaşandığına dair dervişâne örnekler kitaplaşmış olarak yeteri sıklıkta karşımıza çıkmıyordu. Daha ziyade geçmişten misalleri, büyüklerin yazdığı üst perdeden eserleri veya kalbe indirilmemiş popüler numuneleri okuyorduk.
Şimdi bu iç tecrübesiyle ilgili yayınlar, özellikle İslâmiyeti sonradan seçmiş Müslümanların kalem işleriyle çoğalıyor. Günümüzden “Halvet, hac, çıkış noktaları, engeller, çeşitli basamaklar”, aşk(ınlık) ve kemâl, türlü cihetlerden, renkli bakış açılarıyla ortaya konuluyor.
Böylelikle hem merakımız gideriliyor; hem de kalbî yolculuklarda ilerlerken, dünyayla denge kurma, içi ezdirmeden yol almanın, nefse ayar çekmenin de canlı timsalleriyle karşılaşıyoruz.
Gölgeler Koridoru, bu tür bir eser. Yazarı “Su Üstüne Yazı Yazmak” kitabından tanıdığımız, psikolojik danışmanlık dersleri veren Muhyiddin Şekûr
“Yaşama sanatını” bildiğimizi pek iddia edemeyiz. Yaptığımız modern ve malûm dünyaya ayak uydurmak, haz peşinde koşmak, körü körüne sürükleniş ve sonuçtaki tüketimlerdir.
Hâlbuki anlam ver(e)mediğimiz nesneler, hadiseler bizi uyarır, dahilî ve haricî bağlantıları kurmaya, yerimizi değiştirip, kabuğu(muzu) kırmaya, ötelere çağırır.
Şekûr, bize ince ve özel bir dikkatle sadece mezarlık ve ölümden, dünyevî yolculuklarımızdan değil; yaprak yığınlarından, su borularından, akvaryumdan, veranda inşaatından; kısaca günlük hayattan neler çıkarabileceğimizi, okumalardaki nirengi noktalarını, varlık dilinin mesajlarını gösteriyor.
Olayların iç ve dış yüzünü, arızî ve aslî olanları, gölge kanununu(hayatımızdaki gölgelerin gücü); bugüne uzayıp gelen bir çizgide birleşen tasavvufî tatbikat ve hakikati, derunî bağları, gündelik misallerle sezdirip gezdirip anlatıyor.
Onun kabristanda geçirdiği gecede, İbn Arabî’nin ve diğer büyüklerin mezarlık deneylerini, halvete çekilişlerini hatırlıyorsunuz mesela. Kesilmiş devrik ağaçlar, bir ümitsizliği değil, “nasıl dalları göğe doğru uzanan, ulu ağaçlar olabileceğimizi talim etmemiz gerektiğini” işaretliyor. Tasavvuf havada ve zaman dışı kalmıyor.
Hayatımızdaki yol kesenleri; sahte ve gerçek mürşitleri; küçük-büyük aşk ayrımını, kıble edindiğimiz hayallerin zafiyetini, cihad ve şerre karşı savaşmanın önemini; bir yol haritasını buluyorsunuz kitapta.
Yüce şahsiyetlerin duygularında, alelâde insandan farklı bir hassasiyet, mükemmellik vardır. Belki ancak harcanmakla teselli bulunup, huzura kavuşulan devasâ bir sevgi enerjisi… Sözgelişi Hz. Ebubekir üstün meziyetlerinin ve tabiatının tesiriyle, bütün isyankâr, günahkâr ruhların azabını hissedebileceğinden olsa gerek “Gövdemi o kadar büyüt, o kadar büyüt ki Cehennem’i ben doldurayım” diye yakarır Allah’a.
Bazen ziyaret ettikleri hasta evlerinde, merhametlerinin gücünden; marazları kendi üzerine çekmek için dua ettiklerini okursunuz gönül adamlarının. Bunlar her şeyden önce, müstesna ama çok güzel misallerdir.
Aşk Yolu’nun talebelerine de bazen; büyüklerin yaşadığı sıkıntıların veya ilgilendiğimiz şeyin bir benzeri/yakını/kısmîsi bir parça tattırılır ve az çok anlamamız sağlanır. O duygunun, olayın, darbenin bir bölümüyle hayatta karşılaşılır.
Gölgeler Koridoru’nda Bosna seyahatiyle (ve elbette diğer zulüm merkezlerindeki karanlık ve yıkım anıtlarının kurbanlarına) karşı, cihanşümul bir duyguyla anlama çabasına girişilir, yardım edilir. Mesela savaş bölgesinde hizmet verilir.
Sonuçta derece derece bir açılım, paylaşım, hissedarlık yaşanmıştır. Yürekteki bu incelme, derin bir kavrayış ve ufuk genişlemesine de paraleldir.
Mürşidinin sık tekrarladığı sözlerden biri şudur: “Baldıranı tatmayan, balı da tatmamış demektir”. Oysa idrak etmesek de bal(dıranın) içindedir bal.
Farkındalık; iletişim, ayıklık ve hikmet özleri devşirmeyi, manevî yol alışları kolaylaştırır. Batınî olanla temas kurmamızı sağlar, ikaz eder. İsimler silinir, doğuşlar olur ve siz bu tecrübelerin çekiciliğine kapılırsınız.
Günlük tarzıyla yazılmış eserde; Muhyiddin Şekûr bize “yaşanılarak öğrenilen dersleri, hakkını vererek görmeyi öğrenmeyi” teklif etmiş, ışıklı ipuçları vermiştir.
Satırlardan sadra zarif geçişlerin olduğu eserde, cevherli bir kalbin sesine de herhalde kulak verilmelidir.
Muhyiddin Şekûr, Gölgeler Koridoru, Çev: Öykü Özer, Sufi Kitab, 2012

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi
SON YAZILAR