Engin Altay: Hükümet Bu Paralel Sendromu Ve Paranoyasından Kurtulmalı

Engin Altay: Hükümet Bu Paralel Sendromu Ve Paranoyasından Kurtulmalı

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, polislere yönelik operasyonla ilgili "Hükümetin bu paralel sendromu ve paranoyasından kurtulması lazım. İşin tadı kaçtı. Hükümet bu kan davasından bir an önce vazgeçmelidir. Türkiye bu şekilde yeni bir...

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, polislere yönelik operasyonla ilgili "Hükümetin bu paralel sendromu ve paranoyasından kurtulması lazım. İşin tadı kaçtı. Hükümet bu kan davasından bir an önce vazgeçmelidir. Türkiye bu şekilde yeni bir kutuplaşmaya, kamplaşmaya götürülüyor, bu da yanlış." dedi.

Meclis'te basın toplantısı düzenleyen Altay, 17 Aralık soruşturmasıyla ilgili ciddi duyumlar aldıklarını ifade etti. 17 Aralık soruşturmasıyla ilgili 3 bakanın da adının karıştığı soruşturmanın bakanlarla ilgili kısmının Meclis'te kurulan soruşturma komisyonunda yürütülecek olan soruşturmayla ilgili aldıkları ciddi duyumlara göre savcılığın tıpkı 25 Aralık soruşturmasında olduğu gibi bir takipsizlik kararı vereceğine dair duyumlara sahip olduklarını dile getiren Altay, "Soruşturmayı yürüten savcı, üzerinde maddi ve manevi baskılar olduğuna dair çok şiddetli rivayetler ve bize gelen bilgiler var. Sayın savcının, Cumhuriyetin savcısı olduğu bilinciyle hareket edeceğine ve bu soruşturmayla ilgili ortada bu kadar delil varken bir takipsizlik kararı vermek gibi bu soruşturmayı, bu skandalı örtbas etmek gibi bir anlayış içine gireceğine ihtimal dahi vermiyoruz. Böyle bir tutumun Cumhuriyet savcısı eliyle hukukun ırzına geçmekten başka bir şey olmadığının altını çizmek istiyorum." diye konuştu.

Kurtarılan rehinelerle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Altay, şöyle devam etti: "Bizim rehine krizi ile ilgili şu veya bu nedenle, takasla parayla siyasi müzakere ile pazarlıkla bunlarla şu an için meşgul değiliz. 46 vatandaşımızın özgürlüklerine kavuşması bütün milletimizde olduğu gibi CHP’de sevinçle karşılanmıştır. Sayın Genel Başkanımız emeği geçen herkese teşekkür etmiş ve Sayın Başbakanı kutlamıştır. Ancak hemen bunun peşinden Sayın Başbakan'ın rehine sürecinde isim vermemekle birlikte muhalefeti buradan siyasi çıkar devşirmekle suçlaması Başbakan'a yakışmamaktadır. Unutulmamalıdır ki rehine krizi doğduğunda CHP, TBMM’ye sunduğu soruşturma önergesi ve gensoruyu geri çekmiştir. Ancak Cumhurbaşkan'ın 'operasyonla kurtarıldı' dediği, Başbakan'ın 'temasla, müzakereyle kurtarıldı' dediği ve en son her ikisinin de 'pazarlıkla kurtarıldığı' dediği süreç kamuoyunda kuşku ve endişeye yol açmıştır. Hükümetin bu politikasıyla Türkiye Cumhuriyeti küçük düşürülmüştür. Milletimizin onuru kırılmıştır. Bu terör örgütüne büyük bir devlet olmanın gereği olarak Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve devleti mutlaka karşılık vermelidir. Aksi takdirde Türkiye’nin caydırıcılığı sorgulanacak ve Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve devleti yeni tehditlere sürekli açık ve maruz kalacaktır. IŞİD ile mücadelenin Batı ülkelerinden çok, öncelikle Müslüman ülkelerin asli görevi ve işi olduğunu hatırlatmak istiyorum. Hükümetin yani Türkiye Cumhuriyeti'nin IŞİD’in bir terör örgütü olduğunu deklare etmesi lazım."

Ortaöğretim kurumlarında başörtüsüyle ilgili yapılan değişiklik konusunda da Altay, "Bülent Arınç, 'Ortaöğretim Kurumlar Yönetmeliğinde değişiklik yaptık' dedi. Fakat bahsettiği maddeler Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okul öğrencilerinin kılık ve kıyafetleriyle ilgili yönetmelikle ilgili. Daha yönetmeliği görmedik. Bu yönetmelik değişikliğiyle kaldırılan başı açık ifadesi okul öncesini, ilkokulu, ortaokulu, lise ve dengi okulları da kapsar. Tekrar altını çiziyorum. Biz henüz yönetmeliği görmedik. Ortaöğretim Kurumlar Yönetmeliğinde, kılık kıyafet yönetmeliğinde benim bildiğim çok net bir hüküm de yok. Bu sebeple yapılan değişikliğin Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okul öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelikle ilgili olduğunu öngörüyoruz. Siz kızların başını örteceğinize, yüzünüzü örtün, utanın. Demokrasi başörtüsünden ibarettir. Kızlar başörtüsü takabiliyorsa, demokrasi vardır. Gösteri hakkını kullanmayan, herhangi bir silahı dahi olmayan taraftar grubu darbeye teşebbüsle suçlandığı ülkemizde ileri demokrasi dedikleri sadece ve sadece başörtüsünden ibarettir. Hükümetin bu hamlesi Suruç’tan görünen IŞİD bayrağını örtmeye yetmeyecektir. Hükümetin bu adımı yolsuzlukları ve yoksulluğu örtmeye yetmeyecektir. Bu örtü Soma’daki kazaları, asansör kazalarını, bakanların saatlerini, para kutularını, para sayma makinelerini örtmez. Sınıra dikilen IŞİD bayrağını ortadan kaldırmaz. Konuya sadece özgürlükler açısından bakılamaz. Cumhuriyet Halk Partisi 18 yaşını doldurmuş herkesin, her alanda, istediği gibi giyinmesine, kuşanmasına, istediği örtüyü kullanmasına hiçbir itirazımız olmadı. Bu konuya çocuğun üstün yararı bakımından bakıyoruz. 18 yaşın altındaki bir çocuk, ‘matematik dersi görmek istemiyorum’, hükümet şunu diyebilecek mi; ‘evet, bu çocuk matematik dersi görmesin’. Böyle bir şey olabilir mi? Hükümetin bu konuya yaklaşımı tamamen ideolojik bir yaklaşımdır ve bunu biz kabul edemeyiz. Eğitim açısından, genç kuşakların geleceği açısından Türkiye’deki okulların olumlu, ılımlı iklimini muhafazası açısından doğru bulmuyoruz. Türban, hükümetin har başının ağrıdığında alabileceği bir aspirin değildir." şeklinde konuştu.

Yönetmelik iptaliyle ilgili bir soruya Altay, velilerin konuyla ilgili olarak itiraz edebileceğini belirterek "Bunu pedagojik görmüyoruz, çocuğun kendi karar vereceği konu olarak görmüyoruz. Ailelerin, ailelerin yakın çevreleri, ailelerin siyasi çevreleri ile siyasallaşacağını düşünüyoruz." karşılığını verdi.

Takas konusundaki bir soruya da Altay, bu konularda en kötü şeyin rivayetler olduğunu söyledi. Hükümetin bunun altında kalmak istemiyorsa bir an önce Meclis'i bilgilendirmesi gerektiğini kaydetti. Meclis gündemine iki tezkerenin geleceği ve tavırlarının ne olacağına dair bir soruya ise Altay, daha önce Irak tezkeresine evet, Suriye tezkeresine ise hayır dediklerini hatırlattı. "An itibariyle mahiyetini bilmediğimiz tezkere hakkında hayır veya evet demem söz konusu değil." diyen Altay, ulusal çıkarlar, milletin mal ve can güvenliği, Türkiye Cumhuriyeti'nin onuru, haysiyeti, şerefinin önemli olduğunu vurguladı. Ulusal çıkarlarla örtüşmüyorsa hayır diyeceklerinin altını çizdi.

İstanbul Kağıthane'deki oylarla ilgili bir soruya Altay, her seçimde bu tür hadiselerin yaşandığını belirterek, seçim sonuçlarının genelini etkileyecek bir durum olmadığını düşündüğünü kaydetti. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak'ın girdiği tartışmaya yönelik bir soruya ise Altay, devletin, sınırları içinde yaşayan herkesin devleti olduğuna dikkat çekti. Devletin şefkatli olması gerektiğini vurgulayan Altay, ancak Kışanak'ın 'senin devletin' demesinin kabul edilemez olduğunu, hoş ve doğru olamayacağını vurguladı. Sürecin hassas olduğunu ve hassas yürütülmesi gerektiğini ifade etti.

Başörtüsüyle ilgili bir başka soru üzerine Altay, yeni kutuplaşma için çocukların kullanılmamasını isteyerek "Kendilerini kullansınlar. Siyasi bir hamle olarak adım olarak görüyoruz." dedi.

Polislere yönelik operasyonla ilgili bir soruya da Altay, "Hükümetin bu paralel sendromu ve paranoyasından kurtulması lazım. Türkiye'de kim suç işlemişse, kim kanunları ihlal etmişse yürürlükteki mevzuatımıza göre elbette yargılanması, suçun karşılığı olan cezayı çekmesi lazım. Ama işin tadı kaçtı. Hükümet bu kan davasından bir an önce vazgeçmelidir. Türkiye bu şekilde yeni bir kutuplaşmaya, kamplaşmaya götürülüyor, bu da yanlış. Zaten kamplaşma ve kutuplaşma olmazsa AKP diye bir partinin varlığı söz konusu olmaz." ifadelerini kullandı. CİHAN

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.