Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Doğduğum köy, akrabalar ve koşan

Doğduğum köy, akrabalar ve koşan

Yaşamımdan incilere devam diyoruz.

Babam sabahleyin erkenden yarım daire şeklinde küçük ayna rengarenk kumaşlarla örtülü tek atlı sürücülü bir yaylı ile çıkageldi.

“Haydin köyümüz Dedelere gidiyoruz” diyerek bizi toplayıp yaylıya bindirdi.

Konya çıkışımızdan itibaren gittiğimiz yerleri babam anlatıyordu bize.

Konya çıkışı tozlu yola girmiştik. Ankara Yolu’ndan gidiyoruz derken bir saat sonra geldiğimiz bir köyün Pınarbaşı olduğunu bildirdi.

Devam ederken ova bitmiş dağ yokuşunu tırmanıyorduk öğlen üzeri.

Bu yokuşa “Bozdağ derler. Zor çıkılan yol. Bakın tren de yokuşa çıkmaya başlamış tek değil iki lokomotifle yürüyor” deyince uzaktan gördüğümüz tren dumanını tüttürerek yokuş çıkıyordu.

*** 

Yokuşun tepesine vardığımızda tren çoktan kaybolmuştu. Biz de yokuş aşağı gidiyorduk.

Dümdüz hiç ağaç yeşillik görülmeyen ovada tozlu yolda giderken sağ tarafta uzakta görünen köy için babam “Orası Güvenç Köyü’dür benim muallimlik yaptığım annenin köyü olan köydür” dedi.

Bir köye geldik ikindiye doğru. Girdiğimiz köyün adı Kale olmakta. İçinden geçtik ve akşama yakın “İşte köyümüz Dedelere geldik” dedi babam.

Köyün içinde geniş avlulu etrafında odalar bulunan eve geldik. Bizi yaylı avluya girip bir odanın önünde durdu. İndik ve karşılayan yaşlıca kadın ve erkek çıktılar dışarıya.

Yaşlı kadın beni görünce “amanin benim yeşilim gelmiş” deyip kucakladı kucağına aldı. Meğer, yaşlı olan kadın. Beni büyüten Ninem (babaanne) ihtiyar da dedem imiş.

***

Biraz sonra amca ve yengeler ile amca çocukları akın etti. Hepsi ile kucaklaştık ve içeriye girdik.

Sabahleyin ses gürültüsü ile uyandığımda amcalar atlarını pulluklara bağlamış tarla sürmeye gidiyorlardı.

Kezban yengem tandırı yakmış ekmek yapıyordu. Sıcak sıcak kokulu tandır ekmeğini yardı içine kendi yaptığı tereyağından ve kaymaktan koyup verdi bize. Ne tatlı yiyiş idi o…

***

Ben amca çocukları ile oynarken öğleye doğru yengemlerde bir telaş başladı.

“Haydi koşana” diyorlardı meğer koyunlar gelmiş köyün dışında olan koyunları başlarından birbirine bağlayarak koşan yapmakta ve sütlerini sağmakta idiler.

İşlem bitince çözdüler ve başka yerde duran kuzuları da salınca hayret her kuzu anasını bulup ondan süt emmeye başladı.

***

Sağdıkları sütü kovalara dolduran yengelerim örtme (Mutfak) denilen yerdeki süt makinesine döküp süt ve kaymak ayrımı yapıyorlardı.

Kaymakları daha sonra yoğurarak tereyağına çeviriyorlardı.

Amca çocukları ile köyü gezmeye çıktık tozlu bir ana yoldan kamyonlar geçiyordu. Meğer Tuz Gölü’nden Sarayönü’ne tuz taşıyor oradan marşandizle başka şehirlere gidiyormuş.

***

Köy kadın ve erkeklerinin giyimleri Konya giyiminden pek değişik yoktu. Erkekler tarlaya gidince çarık giyiyor diğer zaman da ayakkabı ve şehirliler gibi elbiseleri vardı.

Kadınlar uzun kollu tamamen sağ taftan düğmeli gömlek ayaklarında ise bol şalvar vardı. Rahmetli Mehmet amcam ve Kezban yengenin resminden de belli.

rahmetli-mehmet-amcam-ve-kezban-yenge.jpg

Çocuklar ise kalın kumaştan yapılmış entari giymekte idiler. Büyükleri babaları gibi giyiniyordu.

Su için çeşme vb. yoktu.

Her evin 40 metre sonrası gelen suya kadar açılmış kuyulardan istifade ediliyordu.

Kuyunun başında makaralı bir üçgen yapılmış ağaç yanında biri durmakta makaraya takılı ipteki kova kuyudan dolunca inanın yirmi kişi ipi omuzlayıp çekiyor kova gelince su alınıyor hazır kova ve destilere dolduruluyordu.

Bu su hem el ayak yıkama abdest alma hem de içecek olarak kullanılıyordu.

Tuvalet ise derince kazılmış kuyuların ağzı örtülmüş ufak açık bırakılmış yerden defi hacet yapılıyordu.

Amcalar tarla dönüşü atları ahıra çekip bir güzel kaşağılıyorlardı.

***

Ertesi gün öğleye doğru çocuklar “Anan geldi seni görecek” deyince şaşırmıştım.

“Benim annem içeride ne saçmalıyorsunuz” sözüme gülüşmüşlerdi.

***

Beni kim görmek istemişti gelecek hafta anlatırım inşallah.

***

Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi
SON YAZILAR