Davutoğlu'ndan tarihe geçecek 'rehine' konuşması!

Davutoğlu'ndan tarihe geçecek 'rehine' konuşması!

49 rehinenin Ankara Esenboğa Havalimanı'na inmesinin ardından Davutoğlu tarihe geçecek bir konuşma yaptı.

Başbakan Davutoğlu, "Acı, keder üzerinden siyasi operasyon yapmaya kalkanların bugün maskeleri inmiştir" dedi.

Başbakan Davutoğlu, rehinelerin havalimanına inişinin ardından yaptığı 'tarihi' konuşmada, IŞİD'in elinde 49 vatandaşımızı tuttuğu süreçte, hükümetin ve Dışişleri Bakanlığı'nın süreci yönetme politikasını eleştirir nitelikte yayın yapan medyaya ve muhalefetin tutumuna ateş püskürdü.

APRON BAYRAM YERİNE DÖNDÜ

IŞİD'in 101 gündür elinde tuttuğu 49 Türk vatandaşı Ankara Esenboğa Havalimanı'nda ailelerine kavuştu. Serbest bırakılan rehinelerin yakınları, karşılama için Esenboğa Havalimanı'na ellerine Türk bayrakları alarak koştu. Aprona alınan rehine aileleri ve yakınları, gözyaşlarına hakim olamadı. Ankara Esenboğa Havalimanı'nı ailelerin sevinç çığlıkları ve feryatları kapladı.

Davutoğlu, Musul'da tutulan rehinelerin Ankara'ya getirilmesinin ardından, Esenboğa Havalimanı'nda bekleyen vatandaşlara hitap etti.

Konuşmasına "Ortak kader bilinciyle acıyı da kederi de hüznü de sevinci de bayramı da paylaşma erdemini bilen aziz ve erdemli milletim" ifadesiyle başlayan Davutoğlu, "Değerli vatandaşlarımız, hepinizi saygıyla muhabbetle hamd ile şükür ile selamlıyorum, Allah'a hamdolsun" dedi.

Bugünün sadece Musul'dan getirilenler ve aileleri için değil, Hakkari'den Edirne'ye Artvin'den Muğla'ya bütün Türkiye için bir bayram günü olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Üç ayı aşkın bir zamandır gece ve gündüz onları hayal ettik, rüyalarımıza girdiler, gözümüzün önünden hiç gitmediler, hep onlarla düşündük, onlarla uyuduk, onlarla kalktık. Çocuklarımızı okşadığımızda, Cumhurbaşkanımızla birlikte onları düşündük, torunlarımızı okşadığımızda buradaki Deniz'i, Ela'yı düşündük. Hep bir aile gibi tek bir yürek ile dualar ettik. Şimdi bayram zamanı, şimdi şükür zamanı" diye konuştu.

Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz ve ekibine teşekkür eden Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Öztürk kardeşim, aynı zamanda diplomasi anlamında meslektaşım ve ekibi, vakur ve metin bir şekilde beklediler. Baş eğmediler, dimdik durdular. Neyi temsil ettiklerinin bilinciyle hep devletlerine ve her an arkalarında olan milletlerine güvendiler. Bugün aramızdalar. Bugün o onurlu, o sabırla bekleyişin hasretle buluşmayla noktalandığı gün. Hepsine teşekkür ediyorum, hepsini sizler adına bağrımıza basıyorum, alınlarından öpüyorum, kucaklıyorum, ta ki ümitlerini hiç yitirmedikleri için. Yine onların ailelerine, eşlerine, çocuklarına, babalarına, amcalarına, teyzelerine teşekkür ediyorum. O aileler ki bu kadar zor bir zamanda hiçbir zaman karamsarlığa kapılmadılar."

Davutoğlu, rehinelerin ailelerinden bazılarını bizzat kendisinin aradığını bazılarını ise diğer yetkililerin aradığını belirterek, şöyle devam etti:

"NE OLUR SABREDİN DEDİK AMA..."

"Söylediğimiz tek şey şuydu 'Ne olur sabredin, provokasyonlara gelmeyin, yapacağımız açıklamaların herbirinin bir sonucunun olduğunu görün, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Hükümetine güvenin' dedik, güvendiler. Onlar biliyorlardı ki yurt dışında bu albayrağı dalgalandırmanın bazen bedeli olur. Bundan hoşlanmayanlar, Türkiye'ye dönük olarak hesabı olanlar bazen bazı çalışmalar içine girerler ama onlar yine biliyorlardı ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve o devletin sahibi aziz milletimiz onları hiçbir zaman yalnız bırakmayacaklardı."

"Bu zaman zarfında ailelerimizi provoke etmek için çok çalışan oldu" ifadesini kullanan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Yüreğimize taş bastık aziz kardeşlerim. Dediler ki "Bunlar seçim malzemesi olarak kullanılacak', dediler ki "Bunlar cumhurbaşkanlığı seçimi ve sonrasındaki bazı süreçler için değerlendirilecek, aslında gizli bir işbirliği var' dediler. Ama şu manzara bugün bu kardeşlerimizin aileleriyle kavuşması esnasındaki manzara ve sizlerin oluşturduğu bu güzel manzara, dünyaya ve o provokatörlere gösterdi ki bu devleti idare eden Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti yetkilileri kendi vatandaşının bir tek telini bile, bir tek saç telini bile dünyaya ve aleme değişmez. Onların bir tek saç teline zarar gelmesindense bütün makamları terk ederiz, bütün mevkilerden fedakarlık ederiz. Canımızdan dahi fedakarlık ederiz ki tek bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kılı bile incinmesin. Onlar bu bilince sahip değillerdi, onlar bu ailelerin acılarını paylaşmaya hazır değillerdi. Bu aileler acıyla evlatlarını beklerken, onlar bu ailelerin acıları üzerinden siyasi operasyon yapmaya kalktılar. Şimdi konuşma vakti, evet bu aziz millet acıyı da kederi de bütün mutluluğu da paylaşmayı bilir ama acı ve keder günlerinde acı ve keder üzerinden siyasi operasyon yapmaya kalkanların da maskelerini indirir, bugün maskeler inmiştir."

O PROVOKASYON YAPANLARA DA SESLENİYORUM; GELİN BARİ BUGÜN BU SEVİNCİ PAYLAŞALIM

Başbakan Davutoğlu, ''Öylesine aziz bir millet ki bu millet, emin olun ki bütün bu süre içinde hiçbir zaman mesajlarımız durmadı. Tweetlerle, değişik mesajlarla Türkiye'nin her bir köşesinden, kesiminden 'Merak etmeyin Başbakanımız' diye, daha önce Sayın Cumhurbaşkanımıza hitaben, şimdi bana hitaben hep şunu dediler 'Gece ve gündüz dua ediyoruz. İnşallah sağ salim gelecek' dediler. Biliyorum gece yarısı kalkıp bu kardeşlerimiz için secdeye kapananları biliyorum. O secdeye kapananlardan da aynen bu kardeşlerimizin alnından öptüğüm gibi öpüyorum. Allah onlardan razı olsun'' diye konuştu.

Provokasyon yapanlara da seslenmek istediğini dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:

''Muhalefet yapmak adına her gün bu kardeşlerimizin canını tehlikeye atmak pahasına bizleri bazı açıklamalar yapmaya zorlamaya çalışanları da biliyorum. Onlara sesleniyorum: Gelin bari bugün, bu sevinci paylaşın. Artık spekülasyonları bırakın. Bir kere de bu millet ne hissediyorsa, onu hissedin. Bu milletle üzülün, bu milletle ağlayın. Bu milletle sevinin.''

Provokasyon yapanlara bu çağrıyı yaptıklarını belirten Davutoğlu, ''Çünkü bizim üç ayı aşkın, yaklaşık 100 gün gece gündüz yüreğimiz ağladı. Bir an bile emin olunuz ki bir an bile gözlerimizin önünden bu kardeşlerimizin görüntüleri gitmedi. Ben, Öztürk Bey'i bu al bayrağı temsil etsin diye alnından öperek Musul'a gönderen Dışişleri Bakanı olarak, şimdi gururla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak bir kez daha alnından öpüyorum'' diye konuştu.

ONLARIN ÇOCUKLARINI KENDİ ÇOCUKLARIMIZ GİBİ ÖPTÜK

Bu milletin evlatlarının fedakarlık yapmak gerekirse kimseye sormadan canlarını, terlerini, emeklerini ortaya koyduğunu vurgulayan Davutoğlu, ''Ama ne gerekiyorsa onu yaparlar. Teşekkür ediyorum yine, bu aziz milletimizin desteğiyle gece ve gündüz bugünü yaşatmak için bizlerle çalışan herkese teşekkür ediyorum'' dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'a da teşekkürlerini ileten Davutoğlu, şöyle devam etti:

''Başbakanlığı döneminde bu meseleyi doğrudan takip etti. Ben ve kendisi defaatle bütün aileler adına, Öztürk Bey'in hanımı Özay Hanımla görüştük. Onların çocuklarını kendi çocuklarımız, kendi torunlarımız gibi öptük. Onların kokusunda emin olunuz ki Musul'daki kardeşlerimizin kokusunu duyduk. İşte millet olmak budur.''

Bütün güvenlik birimlerine teşekkür eden Davutoğlu, onların gece gündüz çalıştığını, durmadıklarını, büyük gayret sarfettiklerini ifade etti.

ÖZTÜRK BEY DEVLETİN VE BAKANLIĞIN ONURUNU TEMSİL ETTİ

Dışişleri camiasına da teşekkürlerini ileten Davutoğlu, ''Bir yürek oldular. Ben o camiayı, 5 sene idare etmek vesilesiyle, burada bir kez daha onların vatan aşkına saygı duyuyor, selamlıyorum. Öztürk Bey hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hem de Dışişleri Bakanlığı'nın onurunu, haysiyetini temsil etti orada. Bütün Dışişleri camiasına geçmiş olsun diyorum. Yine özel harekat mensubu kardeşlerimiz üzerinden, bütün İçişleri Bakanlığı mensuplarımıza, emniyet mensuplarımıza teşekkür ediyorum. Onlar da kardeşlerinin, meslektaşlarının ailelerine öylesine yakından sahip çıktılar, takip ettiler ki bir aile olduğumuzu gösterdiler'' dedi.

Günlerce süren çalışmalar sonrasında, gece saat 23.30 civarında bu kurtarma çalışmasının nihai aşamaya geldiğini belirten Davutoğlu, şunları ifade etti:

''Emin olunuz ki aylardır bugünler için çalıştık, gayret sarfettik. Bu çalışmalar esnasında son derece fedakar bir şekilde gayret sarfeden ve büyük emekle, büyük fedakarlıkları göze alarak çalışan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensuplarımıza da teşekkür ediyorum ki onlar hakkında başta müsteşarımız olmak üzere, onlar hakkında ne tür karanlık komplolar tertip edildiğini hepiniz biliyorsunuz. Güvenlik birimlerimiz, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz (TSK), emniyet mensuplarımız, MİT mensuplarımız hep beraber omuz omuza çalıştılar. Ama bir çoğunluğunuz, şimdi bizleri görüyorsunuz, bu mutluluğu paylaşıyoruz.''

İSİMSİZ KAMRAMANLARI SELAMLIYORUM

Irak'ta tutulanların Türkiye'ye getirilmesi sürecinde görev alan "isimsiz kahramanlar"a dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ancak öyle isimsiz kahramanlar var ki bu yolda, dün gece vatandaşlarımızı alıp getiren ve belki de yüzünü hiçbir zaman görmeyeceğiniz, yolda karşılaştığımızda tanıyamayacağımız öyle isimsiz kahramanlar var ki... O isimsiz kahramanları selamlıyorum. Allah onlardan razı olsun. Canlarını ortaya koyarak bu kardeşlerimizi vatanlarına kavuşturan isimsiz kahramanları selamlıyorum. Onlara diyorum ki sizler, bu millet adına hareket ettiniz, bu millet adına hareket ettiğiniz için bütün bu emeği sarf eden her bir kardeşimin hukukunu sonuna kadar koruyacağız. 'Bir gün acaba buradan kara bir haber gelir mi' diye siyasi hesap yapanların oyunlarını bozan bu kardeşlerimin hepsini alnından öpüyorum, bağrımıza basıyorum, milletimiz adına onlara teşekkür ediyorum. Onların ailelerine teşekkür ediyorum. Kendi eşleri, başkalarının eşleri için gayret sarf ederken sabırla evlerinde bekleyen o kardeşlerime de selamlar ediyorum."

BİZİM İÇİN BİR KİŞİ 75 MİLYON KİŞİDİR, 75 MİLYON KİŞİDE BİR KİŞİDİR

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin büyük bir devlet olduğunu, büyüklüğünü her zaman gösterdiğini vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Daha önce Lübnan'dan pilotlarımızı aldığımızda, Suriye'den gazeteci Bünyamin kardeşimizi aldığımızda ve onlarca kardeşimizi dünyanın her bir köşesinden vatanımıza sağ salim getirdiğimizde duyduğumuz hissi bir kez daha tekrar ediyorum. Bünyamin, Türkiye sınırlarına yaklaştığında şunu demişti, telefonla görüştüğümde, dün gece Öztürk Bey ile görüştüğüm gibi, 'Sayın Bakanım' demişti, o zaman bakandım, 'Hep devletime ve milletime güvendim. Ama bazen acaba başka konular zihinleri meşgul ediyor mu diye sordum' dedi. Onun üzerine ben, 'Bünyamin kardeşim, bizim için bir kişi 75 milyon kişidir. 75 milyon kişi de bir kişidir' demiştim.

Bugün Musul'daki 49 kardeşimiz, üçü yerel sözleşmeli memur, orada kaldılar. Buraya gelen 46 kardeşimiz de 75 milyonun her bir ferdinin gönlündeydi. Onlara hoşgeldiniz diyorum, vatan topraklarına hoşgeldiniz diyorum. Bu vesileyle bu süreç içinde sorumlu yayıncılık yapan bütün basın mensuplarımıza teşekkür ediyorum. Sorumsuz yapanları sizler biliyorsunuz, onları da Allah'a ve millete havale ediyorum. Ama sorumlu yayıncılık yapan, basiretle bu gelişmeleri takip eden basın mensuplarımıza da bir kez daha teşekkür ediyorum."

ULUSLARARASI TOPLUMUN HAREKETE GEÇME VAKTİDİR

Uluslararası topluma hitaben "Biz ayrılığın ne olduğunu son üç ay içinde derinden hissettik, biz acaba yarın ya da bir saat sonra ne olacak diye kaygıyla beklemenin nasıl ızdıraplı bir süreç olduğunu bu 49 kardeşimizle derinden hissettik" diyen Davutoğlu, Suriye'deki zulme dört yıldır sessiz kalan, daha sonra da Irak ve Filistin'deki zulme sessiz kalanlara şöyle seslendi:

"Biz güçlü bir devlet olarak bu kardeşlerimizi buraya getirdik ama ya vatanlarına, evlerine kavuşamayanlar... Bir buçuk milyona yakın Suriyeli mülteci kardeşimiz... Dün Kobani'den giren kardeşlerimiz, daha önce Irak'tan, Suriye'den gelen Arap, Türkmen, Kürt, Yezidi, Hristiyan bütün dostlarımız ve kardeşlerimiz, onlara kim sahip çıkacak? Onlara sahip çıkmanın vaktidir. O yetimlere sahip çıkmanın vaktidir. Bizi, bu kardeşlerimize sınırlarımızı açtığımız için tenkit edenlere sesleniyorum; nasıl bu 49 kardeşimizin canı bizim için azizse, bilsinler ki Suriye'de ve Irak'ta yaşayan her bir kardeşimiz, hangi etnik, hangi mezhebi kökenden olursa olsun her birinin canı azizdir, her birisi insandır. Bize doğru, Anadolu topraklarına doğru sığınmaya gelen kim olursa, 'Sen kimsin, dinin nedir, mezhebin nedir, etnik geçmişin nedir' diye sormayız. 'Bu Anadolu toprakları ana kucağıdır, ana yüreğidir, gelin' deriz. Çünkü biz 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' diyen bir felsefeden geliyoruz."

MAZLUMLARA SAHİP ÇIKANIN DUASI KABUL OLUR

Uluslararası toplumun harekete geçme vaktinin geldiğini, yetimlere, eşini kaybeden masum hanımlara, babasını kaybeden yetimlere, çocuklarını kaybeden anne babaya sahip çıkmaları gerektiğini ifade eden Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Nasıl biz sahip çıkıyorsak dünyanın her yerinde de bunlara sahip çıkılması için gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz. Çünkü biz biliriz ki mazlumlara sahip çıkanın duası kabul olur, mazlumlara sahip çıkanın kendisi zor duruma düştüğünde ilahi bir tecelli ona yardım eder. Bundan sonra da hem her bir vatandaşımızı dünyanın neresinde olursa olsun koruma kudretini göstermeye devam edeceğiz hem de dünyanın neresinde olursa olsun tek bir mazlumun gözyaşını silmek bize nasipse o gözyaşını silmek için bir an bile beklemeyeceğiz. Allah bu devlete ve millete öylesine bir kudret, öylesine bir merhamet ve şefkat versin ki bütün bu mazlumlara sahip çıkabilelim. Vatandaşlarımıza sahip çıkabilelim."

Sözlerini "Allah devletimize zeval vermesin, milletimizi aziz eylesin ve bir daha bu kardeşlerimize, milletimize böyle ayrılıklar yaşatmasın" diyerek bitiren Davutoğlu, yaklaşan Kurban Bayramı'nın da Türkiye, İslam dünyası ve bütün insanlığa hayırlı olmasını diledi.  

Başbakan Davutoğlu, Büyük Şeref Salonunda, Türkiye'ye getirilen konsolosluk görevlileriyle bir süre görüştü.

Görüşmenin ardından Davutoğlu, eşi Sare Davutoğlu ile vatandaşlara hitap etmek için otobüsün üzerine çıktı. Otobüs üzerinde, Başbakan yardımcıları Bülent Arınç ve Yalçın Akdoğan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile Öztürk Yılmaz, eşi Özay Yılmaz, çocukları ve konsolosluk çalışanlarından bazıları  bulundu.

Davutoğlu, konuşmasından sonra Öztürk Yılmaz'a sarıldı va alnından öptü. Eşi Sare Davutoğlu da konsolosun eşi Özay Yılmaz'a sarıldı.

100 GÜN ÖLDÜK ÖLDÜK DİRİLDİK

Davutoğlu'nun konuşmasının ardından Musul'dan getirilen konsolosluk çalışanlarından bazıları basın mensuplarına duygularını dile getirdi.

Bir çalışan, "Zordu ama ne yapalım. Gençlerimize sesleniyorum, ülkemizin değerini bilsinler. Bizi getirmek için uğraşan yetkililere teşekkür ediyorum. 100 gün öldük, öldük, dirildik. Çok mutluyum" dedi.

Bir konsolosluk çalışanın babası da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu'na teşekkür ederek, "Acı yaşadık ama Allah sabır verdi, bekledik. Bugün Kurban Bayramı'nı herkesten bir kaç gün önce yaşadık" diye konuştu.

Bir başka konsolosluk çalışanıysa "Devletimizin büyüklüğünü bir kez daha gördük" diyerek duygularını dile getirdi.

BASIN MENSUBU YARALANDI

Öte yandan, konsolosluk çalışanlarının basın mensuplarıyla görüşmelerinin ardından Esenboğa Havalimanı'nda bir kaza yaşandı.

Akrep aracıyla geri manevra yapan polis, fark etmediği El Cezire muhabiri Ece Göksedef'e çarptı. İki araç arasında sıkışan Göksedef'e alanda bulunan sağlık ekipleri ilk müdahaleyi yaptı. Göksedef, ambulansla hasteneye kaldırıldı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.