Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Davetlerde ki iftar yemekleri...

Davetlerde ki iftar yemekleri...

Bu günlerin çeşitli lokanta ve özge yerlerde, onlar ve yüzlerce davetlisi olan iftarlar için değil de…

Nostaljileşmeye yüz tutmuş, evlerde yapılan samimilik ve haz verişini tasvir edemeyeceğimiz iftar sofralarını konu etmek istedim.

***

Ev sahibinin yapabileceği duruma göre, ya aynı gün birkaç sofra düzenlenerek veya birkaç gün olarak davet yapılırdı.

***

Davet heyecanına giren hanımlar, Güneş doğmadan hamur yoğurur, Tandır yakar, öğleden önce etrafı kızarıp kabararak tandırdan çıkan mis gibi ekmek kokusu etrafı da sarardı.

Yakın komşulara, kokusunu aldılar diye sıcacık ekmek den iftariyelik diyerek ikram etme unutmazlardı…

Şimdileri yaptıkları çeşitli kızartma kokusunun etrafı sardığı apartmanlar da olan neme lazımcılık tan eser yoktu…

***

Sunulacak yemeklerin pişirme işleri, bina dışı Bahçe, Hayat (açıklık) veya Örtme denilen yerlerde kurulmuş toprak ocaklarda, bağ çubuğu. Tezek, Odun veya Tahta parçaları ile pişirilir, Tandırdan da istifade edilirdi...

***

Suböreği, Baklava veya tatlı çeşitlerini yapmak için lüzumlu yufkayı kendileri açar, bu günlerde ki gibi hazır olarak yufka satışı yerlerden almazlar desek de, zaten bunlar yoktu o zamanlar,

Sadece Tel ve Ekmek Kadayıfı ile Güllaç gibi malzeme evde yapılamadığından  satın alınıp evde pişme işlemi yapılırdı.

Hamur işi börek ve tatlılar, küçük veya büyük tepsiler içine döşenir, Kömürlü veya söndürmeli mangallarda evire çevire pişirilirdi.

Büyük telaş ve çaba içinde hazırladıkları yemekler “Beğenilecek mi?” düşüncesi içinde olan hanımefendiler, her işi iftar saatine göre ayarlamakta birebirdirler.

***

Bu davetlere gelişimleri anlatmıştım. Eksik kalan hanım ve çocukların gelişi idi.. Hanımlar ikindi sonrası çocukların güle oynaya yol aldıkları davet evine birlikte gelir ev sahibine hediyesini verirken…

“ Bu ne zahmet bu ne iltifat...” çeşitli iltifat güzelliği ile kelimeler sıralayarak memnuniyetlerini belirtirdi.

Karşılayan ev sahibeleri de “Ne zahmeti. Şeref verip bizleri bahtiyar ve ihya ettiniz, sevindirdiniz. Şurada bir iki lokma beraber iftar yapalım dedik...” diyerek ayrılmış odalara buyur ederlerdi.

***

Yemek yenecek oda veya sofalara, sofra altlıklı tahta veya bakır siniler konulur bunların üzerine, İftariyelik dediğimiz, çeşitli Peynir ve Reçel, Zeytin, Pastırma, Sucuk, Tahin Bal, küçük tabaklara konarak sıralanır. Kış mevsimin de çeşitli Turşu, yaz mevsiminde Salata ilave edilir, içli yufka dürümler sıralanırdı.

Bazı beyler camiden namaz sonu iftar yemeğine gelirken, erken gelmiş olanlar, su zeytin ile iftarı açar, cemaatle namazlarını eda ederlerdi

***

Davetliler tamam olunca herkes sofrada yere diz çökerek bağdaş kurarak yerini alınca İftar duası yapılarak öncelikle iftariyeler yenirdi…

 Arkasından, üstünde buğusu tüten Sadeyağı dökülmüş yoğurtlu Yayla çorbası veya değişik başka bir çorba sökün ederdi.

***

İçleri motifli meşhur Konya tahta kaşıklarıyla içilen çorba sonu, mevsimine göre, bu günün kolaya kaçıp pirinç pilavı üstüne kıyma koyma yerine

Sofraya konan küçük tepsiyi kapsayan kaburgalı et konulmuş leziz (Konya) patlıcanlı yemek olan “Kapama” veya “Orta” konulurdu.

Bu yapılamamışsa Patates kızartma üstüne konan kuşbaşı, sulu veya kuru köfte tepsi içinde gelirdi.

Sıra güzel kızartılmış kıyma içli yumuşaklığı ile ağzınızda eriyiveren Su Böreği ya da Kıvrım, Sigara böreği konur tatlı yiyecekleri sırayı alırdı.

***

Hamur tatlıları tepsi içinde gelerek, çeşitli Baklava, Burma, Kıvrım tatlısı (Şam tatlısı da denir),iki saç arasında pişirildiği için adını alan ve kaymakla yapılan Sacarası ( Şimdi sözde lokanta ve tatlıcılarda yapılan onun yerini tutmamakta), İrmik helvası sofraya konurdu.

Daha sonra bamya çorbası sıcak sıcak endam eder, arkasından ekşili Lahana sarması, Yaprak sarması, veya çeşitli Domates, Biber, Patlıcan, Kabak dolması ve yanlarına küçük taslar içinde üzeri çörek otlu yoğurtlar yerleştirilirdi.

***

Misafirlerden ayakları ağrıyanlar oturuş değiştirirken, sırayı kişniş üzüm ve nohut karışımı olan üzerine yeni dökülmüş köpüklü sadeyağı pirinç pilavı alır, etrafına taslar içinde bu gün komposto denilen Kayısı, Erik, Ayva kaklarından yapılmış hoşaflar sıralanırdı.

Mevsim meyvesi ilavesiyle yemek hitam bulunca dua edilir böylece misafirler yün minderler üzerine çekilirdi.

***

Kahve içimi sonu beyler ve hanımefendiler Teravi kılmak için camiye yönelir evdeki hanımlar da bulaşık için ocak başlarına oturmuş olurlardı.

***

Cami dönüşü çaylar içilip sohbet sonu ev sahibine iltifatlı kelime ve dualar sıralanarak herkes geldiği yere yönelmiş olurdu.

Gelen misafirlere bazı yerlerde Osmanlı âdeti olan, çoban armağanı diş kirası verenler de olabilirdi.

İşte nostaljileşmeye yüz tutan güzel bir topluluk iftar yemeğini eksiği ile anlatmaya çalıştım.

***

Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Güldağ Arşivi
SON YAZILAR