Cuntasız bir  ordu istiyoruz

Cuntasız bir ordu istiyoruz

Darbe girişiminin dışarıda organize edildiğini belirten Derviş Argun, "Türkiye'nin darbecilere karşı ciddi önlem alması lazım. Darbeci üreten okullar, kışlalar ve müfredat kaldırılmalı. Askeri alanlar da şehrin dışına taşınmalı" dedi

KERİM ATICI-RÖPORTAJ

 

KAHRAMANLIK HİKAYESİ YAZILDI

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Konya Şube Başkanı Derviş Argun ile 15 Temmuz askeri darbe girişimi ve darbeler hakkında konuştuk. 15 Temmuz'da halkın iradesine ipotek koymak isteyenlerin başarısız olduğunu belirten Derviş Argun, darbe girişiminin yapıldığı gece kahramanlık hikayelerinin yazıldığını söyledi.

TÜRKİYE KRİZİ FIRSATA ÇEVİRDİ

Darbe girişiminin dışarıda organize edildiğini, girişim esnasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yalnız bırakıldığını ifade eden Argun, "Bİrçok ülke darbe girişimine üzüldü. Batı coğrafyası, ABD ile İsrail ise sevindi. 15 Temmuz aynı zamanda Türkiye'nin kurtuluş gecesidir. Türkiye krizi fırsata çevirdi. Ayrıştırma yapanlar ya haindir ya da ahmaktır" diye konuştu.

17-3.20160801094955.jpg

**İlk darbe ne zaman oldu? Darbelerin amacı nedir? Darbeler nasıl önlenir?

-Darbecilere karşı ciddi önlemler almak zorundayız. Darbeci üreten okullar, kışlalar, alanlar veya mekanlar kapatılmalı. Askeri mekanlar elden geçirilmeli. Darbeci üreten müfredat kaldırılmalı. Halkın bütün kesimleri askere girebilmeli. Askeri alanlara sadece belli zümreler alınıyor. 15 Temmuz gecesinde bu halkın çocukları katledildi. Bu çocukların yönetici olmadığını biliyoruz. Çünkü halkın çocuklarına askeriyede belli pozisyonlar verilmiyor. Bu girizgahtan sonra, 1960 yılında Adnan Menderes'e darbe yapıldı. Bu olaydan sonra askeri darbeler başladı. Bizim kuşak bu darbelere şahitlik etti. Osmanlı zamanında yapılan darbeleri saymıyorum. Verilen muhtıraları, kalkışmaları da saymıyorum. Kenan Evren komutansında 1980 yılında ise tarihin en büyük darbesi yapıldı. Halkın büyük bir kısmı darbeden etkilendi. 28 Şubat postmodern darbesi de halkın önemli bir kesimini etkiledi. Bana göre 28 Şubat darbesi, 1960 ve 1980 darbesi kadar büyüktü. Kitlelerin canı yandı. 27 Nisan 2007 yılında hükümete muhtıra verildi. Darbecilerin hedefi aynı. Amaç halkın iradesine el koymak. Bu anlayışa karşı topyekün karşı çıkmak gerekiyor. Halkın iradesine ipotek koymak istiyorlar. Bataklığı kurutmak gerekiyor. 15 Temmuz'dan sonra hükümet önemli adımlar atıyor. Askeri liseler ve müfredatları elden geçirilecek. Asker halkın iradesine itaat edecek. 15 Temmuz gecesi kahramanlık hikayeleri yazıldı. Yeniden bu acıların yaşanmaması için önlem almak lazım.

1.20160801101452.jpg

12 EYLÜL DARBESİ GİBİ OLMADI

**15 Temmuz darbe girişiminin amacı neydi?

-Fettullahçı Terör Örgütü'nün yaptığı darbe girişimi başarılı olsaydı ülkede kaos ortamı olacak, ülke işgale açık hale gelecekti. Türkiye parçalanacaktı. Türkiye'yi Suriye gibi yapacaklardı. Batı'nın planları hakkında rahmetli Necmettin Erbakan'ın birçok konuşması var. Hoca bu oyunları yıllar önceden görmüştü. Önce kaos oluşturup, ardından işgal edeceklerdi. Suriye'de aynı oyun sahnelendi. Darbe girişimini gerçekleştiren örgütün lideri ABD'de yaşıyor. Bu yapı ABD, İsrail, Mosad ve CIA ile iş tutuyor. Türkiye coğrafyasını işgale hazırladılar. 15 Temmuz gecesi, 12 Eylül gündüzü gibi olmadı. Halkımız ferasetiyle meydanlara çıktı. Yaşlı genç, açık kapalı tüm kesimler alanlara indi. Halkımız şiddete de başvurmadı. Halkımız yakaladığı askere karşı bile şiddet göstermedi. 15 Temmuz gecesinde, hava aydınlanmadan darbe püskürtüldü. Askerle polisin birbirine gireceğini, halkın birbiriyle çatışacağını umuyorlardı. Yanıldılar. Halk bunlara gereken cevabı verdi. Kaos planı bozuldu.

**Darbe girişiminin arkasında kim var?

-Darbenin arkasında kimlerin olduğu yakın zamanda daha net ortaya çıkar. Süreç, dışarıda organize edildi. İncirlik Üssü'nde Amerikan güçleri ile paralel yapı güçleri biraraya geldiğini görüyoruz. Kumaş farklı, diktikleri elbise ise aynı. Ortak hedef üzerinde birleşmişler. Türkiye'yi talan olmuş bir coğrafya haline getirmek istediler. Çatışmaların çıkmasını beklediler. Türkiye geriye gidecekti. Eğer darbeciler başarılı olsaydı, ABD hemen darbecilerle çalışacağını, AB darbecilerle görüşeceğini açıklar, Türkiye'ye Suriye sınırından milisler sokulurdu. Suriye'de süreç böyle işledi. Türkiye'de 350 bin polis var. Polisler ile halk omuz omuza verdi.

CUMHURBAŞKANI YALNIZ BIRAKILDI

**Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, darbe girişimi sürecinde istihbarat zaafiyetinin olduğunu söyledi. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

-Cumhurbaşkanımız darbe girişimi esnasında yalnız bırakıldı. Cumhurbaşkanının etrafında sadece birkaç koruma vardı. Bunun kasten yapılıp yapılmadığı yakında anlaşılır. Pilotuyla pazarlığını, İstanbul'a ulaşma stratejisini kendisi yaptı. 79 milyonluk bir ülkeyiz. 1 milyona yakın askerimiz var.

400 bine yakın polis ve MİT mensubumuz var. Ama buna rağmen Erdoğan yalnız bırakıldı. Ailesiyle kendi çabalarıyla İstanbul'a gitti. Burada ihanet yoksa ahmaklık vardır. Bu konu ele alınmalı. Olağan üstü bir durumdaydık. Ama devletin cumhurbaşkanını koruyamadığını görüyoruz. Cumhurbaşkanı devlete ulaşamadı. Stratejik olarak önemli bir ülkeyiz. Avrupa, Asya ve Ortadoğu ile direk, Afrika ile dolaylı bağlantılarımız var. Dolayısıyla güvenlik noktasında sıkıntılar var. Sürekli teyakkuz halinde olmalıyız. Bir daha darbe olmayacak diye rahat davranma lüksümüz yok.

Erdoğan, 15 Temmuz'da gece saat 23:30'a kadar güvenlik güçlerine ulaşamadığını söylüyor. Ama Rabbim ülkemizin yüzüne baktı. Cumhurbaşkanı halkla ortak dili konuşuyor. Erdoğan'ın telefonla yaptığı konuşmanın ardından millet meydanlara koştu. Herkes darbeye karşı çıktı. Hamile kadınlar, engelliler, bastonsuz yürüyemeyecek durumda olan yaşlılar bile alanlara çıktı. Sarhoşlar bile darbeye karşı slogan attı. Konya'da girişimin ilk anından itibaren alanlardaydık. Meydanda Ülkücü gençliği, Saadet gençliğini, Alperenleri, Ak gençliği yan yana gördük. Gençlere teşekkür ediyorum. Gençler darbeye karşı omuz omuza durdu. Onlar omuz omuza durmasaydı bugün farklı şeyleri konuşuyor olurduk. Halkın birbirine düşmesini isteyenler yanıldı. Belkide bu saatten sonra bazı grupları silahlandırıp halkın üzerine atabilirler. Sivil dayanışmayı yaygınlaştırmalıyız. Şiddete her zaman 'hayır' demeliyiz. Sivil toplum kuruluşlarına çok iş düşüyor.

GARİBANLAR ŞEHİT OLDU

**Darbe girişimi esnasında ve sonrasında Konya nasıl bir duruş gösterdi?

-Darbe girişimi gecesi 200 bin kişi meydanlara, sokaklara indi. Ülkenin bütünlüğünün tehlikeye girdiğini görenler alanlara akın etti. Pijamayla meydana gelenleri gördüm. Sarhoşlar bile 'tekbir' diye bağırdı. Binler eylem yaptı. Bir çiçek sökülmedi, bir ağaç kırılmadı. Bir kaldırım taşı sökülmedi. Halk tepkisini şiddete başvurmadan dile getirdi. Uzun araç konvoyları oluşturuldu. Art niyetlilerin bir daha fesatlık çıkarmaması için temizlik şart. 248 şehit verdik. Bunlar gariban insanlar. Hükümet hızlı hareket etmeli. Hızlı ve dikkatli bir yürüyüş gerçekleştirmeliyiz. Bu yapının mensupları kamudan temizlenmeli. 2026 yılında yeni bir darbeyle karşılaşmak istemiyoruz.

**Darbe anayasası yürürlükte. Bu süreçten sonra sivil bir anayasa yapılabilir mi?

-Türkiye'nin yeni ve sivil bir anayasaya ihtiyacı var. Öncelikle sivil bir anayasa yapılmalı. Cebren ve hileyle halka onaylatılan 1980 anayasası ortadan kaldırılmalı. Halkın iradesinin esas alındığı kısa ve öz bir metin yazılmalı. Anayasa yeniden ele alınmalı. Bugün, sivil kazanımlarımız 14 yıl öncesine göre çok fazla. Şehir merkezleri askeri alanlardan kurtarılmalı. Askeri alanlar şehir dışına taşınmalı. Konya'nın en merkezi yerlerinde çok sayıda tank, askeri üs var. Darbeye niyetlenen askerler 10 dakikada tanklarla halkın arasına giriyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bu alanlar şehir dışında kontrol altına alınır. Darbeciler, belediye otobüsleri, çöp arabaları ve kamyonlarla durdurduk. Özel araçlar tankların önüne geçti. Darbeciler, yarım saatte boğazı kapattı. Halkımız şehir asfaltlarında tank görmek istemiyor. Özel günlerde bile tanklar yola çıkmamalı. Ordusuz bir Türkiye istemiyoruz. Ordu elbette olacak. Ama cuntasız bir ordu istiyoruz. Halkın bu talepleri dikkate alınmalı.

SİVİL ALANDA OHAL GÖZÜKMÜYOR

**OHAL ilan edildi. OHAL hakkında neler söylemek istersiniz?

-OHAL ile ilgili hükümetin verdiği bir garanti var. Hükümet, 'sivil alanda OHAL hissedilmeyecek, OHAL devlete ilan edildi' dedi. Öyle de oldu. OHAL sivil alanda görülmüyor. Gündelik yaşamda OHAL ile karşılaşmıyoruz. Olağanüstü bir süreçten geçiyoruz. Generallerin yüzde 40'ının darbecilerle yan yana olduğunu gördük. Kamuda, üniversitelerde bu yapıya mensup çok sayıda kişi var. OHAL gerekliydi. Devlette olağan üstü bir durum var.

AYRIŞTIRAN YA HAİN YA AHMAKTIR

**Darbe girişimi Türkiye'ye ne kaybettirdi?

-Darbe girişimine sevinenler ve üzülenler oldu. Doğumuzdaki ve güneyimizdeki ülkeler darbe girişimine üzüldü. Batı coğrafyası ve ABD ile İsrail sevindi. Tüm kurum ve kuruluşlarıyla bizi kuşatmış bir yapıdan kurtuluyoruz. 15 Temmuz darbe gecesi aynı zamanda Türkiye'nin kurtuluş gecesidir. Batı'dan olumsuz açıklamalar yapılacaktır. Bu açıklamalar millet nezdinde değer görmeyecektir. Batı, zaten turizm ve yatırım noktasında Türkiye'ye kısıtlamalar getiriyor, olumsuz raporlar açıklıyor. Millet darbeyi kimin yaptırdığını biliyor. Halkımız darbenin yaralarını sarmaya başladı. Darbe girişiminden önce siyasi liderlerimiz biraraya gelmiyordu. Darbe girişimi sonrasında liderler biraraya gelmeye başladı. Cemaatler, tarikatlar aynı alanda toplanıyor. İslamcı, ülkücü, radikal, sağcı ve solcu aynı alanda buluşuyor. Kriz ya hezimettir ya fırsattır. Türkiye krizi fırsata çevirdi. Afrika ve Asya ile Ortadoğu coğrafyasına örnek olduk. Türkiye'deki en büyük sorun şuydu. Devlet ile millet aynı dili konuşmuyordu. Şu an devlet ile millet aynı dili konuşuyor. Gece okunan sela ve ezanları basite almayın. Kimi askerler darbe girişimini kınadı. Halkıyla aynı düşünen, aynı tepkiyi gösteren askerler var. Bunlar aynı dilin konuşulduğunu gösteriyor. Etnik kimlikler ve nefret söylemleriyle ayrıştırma yapanlar ya haindir ya da ahmaktır. Çatışmayı engellemeliyiz.

17-1.20160801095213.jpg

Derviş Argun kimdir?

Derviş Argun, 1970 yılında Konya'da doğdu. 1986 yılında Konya Merkez İmam Hatip Lisesi'nde  mezun oldu. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nü bitirdi. Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde yüksek lisans yaptı. 1996 yılında kurulan MAZLUMDER Konya Şubesi'nin beş kurucusundan biri oldu. Son üç dönemdir de MAZLUMDER Konya Şube Başkanlığı görevini yürütüyor. Argun ayrıcı yayıncılık alanında da faaliyet gösteriyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.