Cizre’deki provokatörler yakalandı

Cizre’deki provokatörler yakalandı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Konya’dan ayrılırken havalimanında dün Cizre'de PKK'nın gençlik yapılanması YDG-H ve Hüda-Par yanlıları arasındaki çatışmalarda 3 kişinin hayatını kaybettiği olaylarla ilgili açıklama yaptı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, dün Cizre'de üç kişinin hayatını kaybettiği olayların bir provokasyondan ibaret olduğunu söyleyerek, “Dün de yine olayı tırmandırmak isteyen bazı provokatif unsurların Cizre’ye sızma çabalarına karşı çok etkin tedbirler alınmış ve bu provokatörler hem yakalanmış hem bazıları da bu süreç içerisinde kontrol altına alınmışlardır” dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Konya’dan ayrılırken havalimanında dün Cizre'de PKK'nın gençlik yapılanması YDG-H ve Hüda-Par yanlıları arasındaki çatışmalarda 3 kişinin hayatını kaybettiği olaylarla ilgili açıklama yaptı.

“PROVOKATÖRLERE KARŞI HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALMAYA KARARLIYIZ”

Cizre’deki üzücü olayları takip ettiğini ifade eden Başbakan Ahmet Davutoğlu, şöyle konuştu: “İçişleri Bakanımızla sürekli temas halinde Cizre’deki gelişmeleri an be an takip ettik. Her şeyden önce şunu ifade etmek isterim. Türkiye’de her ne suretle olursa olsun kamu düzeninin bozmak isteyen herkese karşı kim olursa olsun gerekli tedbirler alınacaktır. Etrafımızdaki ateş çemberini bahane edip Türkiye’mizde özellikle sınır ilçelerimizde bir şekilde şiddete başvurarak dışarıdaki huzursuzluğu ve çatışmayı içeriye taşımak isteyenlere kesinlikle müsamaha edilmeyecektir. Bu çerçevedeki bütün halkımıza sükunet tavsiye ediyorum. Güvenlik güçlerimizin duruma ilk başladığı andan bir müddet sonra hemen müdahil olduklarını ve gerek Cizre’de gerek Silopi’de ve çevresinde gerekli her türlü tedbirleri aldıklarını ifade etmek isterim. Biz şu veya bu şekilde sızmak ve orada huzursuzluk çıkararak dediğim gibi Suriye’de ve Irak’taki ateş çemberine Türkiye’de almak isteyen provokatörlere karşı her tedbiri almaya kararlıyız”

“BU PROVOKASYONLAR ÇÖZÜM SÜRECİ BAĞLAMINDA ATILAN ADIMLARI ENGELLEYEMEYECEKTİR”

Çözüm sürecinde ne zaman olumlu bir seyir olsa mutlaka bir provokasyonla karşılaşıldığını vurgulayan Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ekim başında son derece olumlu bir hava varken, 6 -7 Ekim olayları cereyan etti. Son iki haftadır yine çözüm süreci bağlamında olumlu psikolojik bir atmosfer oluşmuşken, böylesine bir provokasyonla tekrar dikkatleri çatışma ortamına çekmek isteyen çevreler var. Gerek sosyal medya gerek medyada bu olay gelişir gelişmez yapılan yayınlara baktığımızda bir anda sanki büyük bir kargaşa geliyormuşçasına tekrar fırsatçılık yapıp bunu kullanmak isteyen unsurlar oldu. Bunu da dikkatlerinize çekmek istiyorum. Öncelikle şunu itiraf etmek istiyorum; birincisi bu provokasyonlar çözüm süreci bağlamında atılan adımları engelleyemeyecektir."

Çözüm sürecine değinen Davutoğlu, şöyle konuştu: "Çözüm süreciyle ilgili olumlu yönde gelişmeler oldu her an böylesi provokasyonlarla karşılaşmamız aslında birçok çevrenin çözüm sürecinden ne kadar rahatsız olduğunu ortaya koyuyor. Halkımızın bütününün Doğu ve Güneydoğudaki vatandaşlarımızın da artık huzura sükuna ve ekonomik kalkınmaya ihtiyacı var. Bu konuda gerekli her tedbiri almaya kararlıyız. İkincisi bu görüşmeler şu anda meclisimiz de olan İç güvenlik reformu paketinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Her ne suretle olursa olsun bir kez provokatörler şu veya bu gerekçeyle ve son derece illegal yöntemlerle harekete geçtikleri zaman o provokasyonlardan herkes etkilenmektedir. Yapılan açıklamalara baktığımızda, hemen hemen her kesim bu provokasyonlara dikkat çekiyor. Dolayısıyla provokatörlere karşı tedbir almanın en önemli yolu da, kamu düzeninin tümüyle ihdas edilmesi ve bir şekilde kamu düzenini bozan unsurlara karşı alınacak tedbirlerin hayata geçirilmesidir. Bu konuda hiçbir tereddüt gösterilmeyecektir. Üçüncüsü bir şekilde bu provokasyonlar üzerinden ki Doğu ve Güney Anadolu’da son yıllarda bazı bölge ilçelerimizi bazı mahalleleri neredeyse tek sesli tek ve diğer hiçbir farklı görüşe müsamaha göstermeyecek şekilde bir baskı yöntemi uygulamaya çalışan zihniyette bu şekilde mahkum olmuştur. Yani özellikle belli ilçelerde oranın eşrafından veya esnaftan oranın köklü ailelerinden kişileri oradan çıkararak ya da başka yöntemlerle farklı siyasi düşünceye sahip olanlara yönelik baskı uygulayarak, böyle tekelci tekçi bir anlayışı yaygınlaşmak isteyenlere karşıda bütün toplumun duyarlı ve çoğulcu yapının demokrasinin bir parçası olduğunu herkesin idrak ederek davranması lazım. Dördüncü husus, her ne suretle olursa olsun bütün vatandaşlarımızın toplum kesimlerimizin bu tür bir asayiş konusu olduğunda konuyu devletin müdahalesine bırakmaları ve kesinlikle belli bir çatışma ortamı içinde farklı siyasi görüşlere sahip kişilerin grupların çatışma ortamı içine sürüklenmemeleri önem taşıyor."

Devletin, her yerde her türlü tedbiri almaya muktedir olduğunu anlatan Davutoğlu, şunları söyledi: "Dün de yine olayı daha da tırmandırmak isteyen bazı provokatif unsurların Cizre’ye sızma çabalarına karşı çok etkin tedbirler alınmış ve kamuoyumuzun bunu yakından bilmesini isterim ki bu provokatörler hem yakalanmış hem bazıları da bu süreç içerisinde kontrol altına alınmışlardır. Bunlarda bir provokasyonla karşı karşıya olduğumuzu açık bir şekilde göstermektedir. Olay bütün detaylarıyla incelenecek. Ve bu tür provokatif sızma faaliyetlerine karşı da alınması gereken her tedbir alınacaktır.”

“PROVOKASYONLARI GÖRMEK YETMEZ”

Başbakan Davutoğlu, "Provokatörlerin kim olduğu" sorusuna şöyle karşılık verdi: “Suriye ve Irak sınırı zaten son derece hassas bir bölge. Buna karşı öyle hassas durumlar var ki, şunu bir kere bütün kamuoyumuzun görmesi lazım; Türkiye ateş çemberinin ortasında bir istikrar ve huzur havzası. Yani Irak, Suriye, Ukrayna bütün bu çevredeki ateş çemberini göz önüne aldığımızda Türkiye demokrasisiyle kamu düzeni ve istikrarıyla önemli bir çekim alanı. Kimler için? Bir taraftan bu istikrar ve güvenlik ortamına sığınıp can güvenliğini temin etmek isteyen mülteciler için, onun için 2 milyona yakın kardeşimiz bulundukları yerlerden Suriye’den ve Irak’tan Türkiye’ye girdi."
Ukrayna’dan gelen bazı mülteciler olduğunu anlatan Davutoğlu, "Bu, Türkiye’nin güvenlik arayanlar için bir istikrar havzası olduğunu gösterir. Ama aynı şekilde Türkiye’deki bu istikrar ve huzurdan rahatsız olan ve Türkiye’yi de bu çatışmaların bir parçası haline getirmek isteyenler de bir şekilde Türkiye’ye sığınmak ve Türkiye’de bir kaos ortamı çıkarmak isteyenler de var. Yani Türkiye’nin istikrarından rahatsız olan kimler varsa bu ortamdan istifade edip tam bir fırsatçılık ve provokatif yolla bu istikrarı etkilemeye dönük çabalar içinde. Bunu ilk defa görmüyoruz. 6-7 Ekim olaylarında da bu konuda uyarıda bulunmuştuk. Hatip Dicle’nin yapmış olduğu açıklama bu konuda önemlidir. 6-7 Ekim olaylarında bu açıklamayı yapmadıkları için olaylar büyümüştü. Şimdi bu açıklamayı yapıp da onların da bu provokasyonu görmüş olmaları önemlidir. Ancak şunu bilmek lazım ki provokasyonları görmek yetmez. Onlara karşı herkesin duyarlı ve hazır olması lazım." Güvenlik tedbirlerini her yerde artırdıklarını anlatan Davutoğlu, "Bütün sınır ilçelerimizde, illerimizde özellikle. Dediğim gibi bu yönde de dün etkin bir tedbir ve müdahaleyle olaylar kontrol altına alındı. Burada hem bir taraftan Türkiye’deki düzeni, gerek istikrarı, barışı, iç barışı, huzuru bozmak isteyen çevreler var ve buna da özellikle dikkatinizi çekmek isterim. Hem de Türkiye içerisinde değişik siyasi görüşler arasında olanlar arasında da bir iç çatışma çıkarmak, yani devlete yönelik bir provokasyon değil değişik siyasi gruplar arasında da çatışma ortaya çıkarmak isteyenler var. Bunun ikisine de karşı da hazır olmak lazım” dedi.

"TOPLUMDA HUZURSUZLUK ÇIKARMAK ÇABALARINI DA GÖRMEK GÖZÜMÜZDEN KAÇMADI"

Davutoğlu, olayların ilk aşamasında sosyal medya üzerinden ve diğer yayınlarda sanki ‘Cizre’de kontrol kayboldu’, ‘Cizre’de tam bir kaos var’ görüntüsüyle neredeyse bu provokasyonlara katkıda bulunmaya çalışan bazı unsurlara da dikkat çekti.
Başbakan Davutoğlu, paralel yapılanmaya da değinerek şunları söyledi: “Bu unsurlarda Cizre olayları üzerinden özellikle bu paralel yapılanmanın hangi kanallarla bu olayları daha da abartarak toplumda huzursuzluk çıkarmak çabalarını da görmek gözümüzden kaçmadı. Bunu da ifade etmek isterim. Olayları hem provoke edenler var, hem olaylar çıktıktan sonra bunu neredeyse toplum sathına yayacak şekilde abartarak olayın lokalize olmasını engelleyip genel bir huzursuzluk çıkarmaya çalışanlar var. Bütün bunlar gösteriyor ki Türkiye’nin bu istikrarından rahatsız olan kesimler belirli aralıklarla bu provokatif eylemlere girecek."

Cizre’deki ve ülkemizdeki bütün vatandaşlara seslendiğini belirten Davutoğlu, şöyle konuştu: "Devletimiz her bir ilçemizde gerekli tedbirleri almaya muktedirdir, tedbirleri alır. Tek tek her kimse kendi tedbirini kendisi almaya kalkmamalıdır. Bu tür çatışmalarda psikolojik ortamı bozacak eylemlere girmemek lazım. Ama şunu ifade edelim, herhangi bir kesim belli bir yerde bir mahallede ‘Burası diğer siyasi görüşlere, diğer yaklaşımlara kapalıdır’ gibi baskıcı yöntemlerle farklı düşünenleri oralardan uzaklaştırmak gibi bir niyete yönelirlerse bilsinler ki onlara bu imkan tanınmayacaktır. Bu provokasyonlardan rahatsız olanlar özellikle belli dönemlerde uygulanılan baskı yöntemlerine karşı da aynı duyarlılığı göstermeleri lazım. Türkiye’nin her bir köşesinde her bir vatandaşımız her türlü siyasi faaliyeti yapar ve farklı görüşlere sahip olanlar görüşlerini ifade edebilir. Kimse de bu farklı görüş ve siyasi tavır dolayısıyla baskı altında tutulamaz. Aslında bütün bu olaylar demokrasinin ülkemiz için, dünyada her yerde öyle ama ülkemiz için ne kadar önemli bir sosyal barış aracı olduğunu da ortaya koyuyor. Ama demokrasi, çoğulculuk ve herkesin her yerde farklı kanaatlere sahip olmakla birlikte siyaset yapabilmesi, görüş beyan edebilmesi hakkıdır. Zaten iç güvenlik reform ve özgürlüklerin korunmasından kastettiğimiz de tam budur. Birileri yüzlerine maske takarak bir takım başka yöntemlerle terör estirerek belli bölgelerde belli mahallelerde bütünüyle farklı düşünenleri oralardan uzaklaştırmayı, tasfiye etme yoluna giderlerse buna izin verilmeyeceğini de herkesin bilmesi lazım.”

“TÜRKİYE, KUDÜS VE MESCİDİ AKSA’DA HİÇBİR EMRİVAKİYİ TANIMAYACAKTIR”

Gazetecilerin, Filistin’le ilgili sorularını da cevaplandıran Başbakan Ahmet Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sayın Halid Meşal daha önce uzun zamandır planlanan ziyaretini dün gerçekleştirdi. Cuma günü akşam saatlerinde Cumhurbaşkanımızla bir görüşme gerçekleştirdi. Dün de Konya’da kapsamlı bir görüşmede bir araya geldik. Tabi birkaç konu önemliydi. 1’inci konu, Kudüs ve Mescidi Aksa’daki gelişmeler. Filistinliler tarafından bakıldığında hangi siyasi yaklaşım içerisinde olurlarsa olsunlar, ortak bir tavır var. Kudüs ve Mescidi Aksa konusunda biz bu tavrın arkasındayız. Kudüs’ün İslam karakterini azaltmaya, tasfiye etmeye veya en azından azaltmaya dönük yapılacak her eylemin karşısında bütün Filistinliler tek bir vücuttur. Ben bundan birkaç gün önce Sayın Mahmud Abbas’la da bir görüşme gerçekleştirdim. Türkiye’de, Kudüs’te ve Mescidi Aksa’da hiçbir emrivakiyi hem tanımayacaktır, hem de dünya çapında ne gerekiyorsa Kudüs’ün ve Mescidi Aksa’nın bize kendi tarihimizin de bir mirası olan özelliklerinin korunması yönünde her türlü çabayı sarf edecektir. Bir kere dün Sayın Meşal’in Kudüs ve Mescidi Aksa etrafında yapılan emrivakiler karşısında Türkiye’nin desteğini istemesine cevaben söylediğimiz budur. Bu konudaki tutumumuz açıktır ve sadece hükümetimizin, partimizin görüşü değil, bu bütün Türkiye’nin bütün siyasi partilerin de görüşünün bu yönde olduğuna eminim”

“GAZZE’YE VERİLEN SÖZLERİN HİÇBİRİSİ YERİNE GETİRİLMEDİ”

Başbakan Davutoğlu, ikinci konu olarak Gazze’deki insani durumun gittikçe kötüleştiğini belirterek şunları söyledi:

“Gazze savaşından sonra Gazze’ye verilen sözlerin hiçbirisi yerine getirilmedi. Son saldırılardan sonra Gazze’deki insani durum nasıl iyileştirilebilir bunun üzerinde durduk. Üçüncüsü, ulusal uzlaşı çabaları. Ulusal uzlaşı çabalarında Ulusal Birlik Hükümeti’nin kurulmasında Türkiye çok ciddi katkı sağlamıştı. Bunu Sayın Mahmud Abbas, Sayın Halid Meşal bildikleri için bu konuda herhangi bir sıkıntı olduğunda her zaman biz devreye girerek elimizden geldiğince yapmaya çalıştık. Ulusal Birlik Hükümeti’nin devamı konusunda da Sayın Halid Meşal ile bir mutabakat söz konusu. Bu Ulusal Birlik Hükümeti’nin devam etmesi ve aradaki görüş ayrılıklarının giderilmesi konusunda da Türkiye’nin neler yapabileceğini ele aldık. Ayrıca, önümüzdeki haftalarda, muhtemelen Ocak ayının 2’nci haftası içinde Sayın Mahmut Abbas da ülkemize gelecek. Dolayısıyla bu görüşmelerin devamı mahiyetinde Sayın Abbas’la da görüşmelerimiz olacak. Türkiye hem Kudüs ve Mescidi Aksa’nın korunması, hem Gazze’deki insani yardım durumunun iyileştirilmesi, hem de Ulusal Birlik Hükümeti’nin sürdürülmesi konusunda elinden gelen gayreti gösterecek.”

MISIR İLİŞKİLERİ

Mısırla ilişkiler konusunu da değerlendiren Başbakan Davutoğlu, “Türkiye’nin Mısır politikası temel ilkelere dayanmaktadır. Bu temel ilkelerden birincisi, Mısır köklü bir medeniyetin ve çok köklü bir siyasi geçmişin tarih sahnesine çıktığı bir ülkedir ve Mısır halkı bir bütün olarak, sadece Arap dünyasında değil İslam dünyasının da önemli, öncü fikirlerin ortaya çıktığı, çok köklü bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla bizim Mısır halkıyla ve Mısırla bu anlamda bir problemimiz yok. Problemimiz kimle var? Problemimiz halkın oyuyla iş başına gelmiş bir yönetimi askeri darbeyle değiştirerek, böyle bir darbe sonrasında halkın taleplerini göz ardı eden ve bir tek gösteride dahi 3-4 bin kişinin öldürülmesine yol açacak şekilde şiddet uygulayan bir yönetim anlayışıyla bir problemimiz var. Bu konu da ilkeseldir bizim için" dedi.

Türkiye'nin, hiçbir yerde darbe yoluyla iş başına gelmiş yönetimlerin meşruiyetini bu anlamda doğru bulmadığını anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu yönetimlerle olan ilişkilerinde de aynen Suriye’de ve diğer yerlerde olduğu gibi halkıyla karşı karşıya gelmiş olan yönetimlerle bazı sıkıntıların yaşanması doğaldır. Türkiye, bu konuda ilkesel bir tutum benimsemiştir. Bu sadece Mısır’a indirgenecek bir tutum değildir. O bakımdan biz ümit ederiz ki, Mısır’da hukuk devletinin olması gereken kuralları işler ve gerçek anlamda halkın iradesinin yansıdığı bir siyasi süreç ortaya konur. İşte o zaman tablo değişir. Sayın Arınç’ın açıklamasının öncesinde de sonrasında da bütün bu unsurlar var. Yani sıkıntı tamamıyla darbelere karşı hükümetimizin ve halkımızın gösterdiği ve son derece haklı temellere dayanan hassasiyettir. Katar-Mısır ilişkileri kendi içerisinde seyreder. Bizim Katar ile ilişkilerimizin ne kadar iyi düzeyde olduğu herkesin malumudur. Bu konularda yorum yapmak doğru değil. Ama Katar’ın da ilkesel olarak bu konuda şu ana kadar takip ettiği yol ve yöntem bellidir. Türkiye, politikasını ve tutumunu belirlerken, herhangi bir iki ya da üç ülkenin birbirleriyle olan ilişkisine bağlı olarak tutum belirlemez. Türkiye kendi ilkesel tutumunu ne gerekiyorsa onu yapmıştır, yapmaya da devam edecektir.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.