Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Can Yakıcı Problemlerimiz

Can Yakıcı Problemlerimiz

İlköğretimde Başörtüsü Konusu -1-

Memleketimizin kadınlarının yarıdan çoğunun başı kapalıdır. Hatta bu oranı % 75 olarak bile verebiliriz. Kurtuluş Savaşı öncesinden beri bu böyledir. Cumhûriyetin kuruluşundan sonra teşvik edilen çağdaş yaşam, kadınlarımızdan çok şey götürmesine rağmen onlar yine edep sergisi diye bildikleri saçlarının bir telini bile göstermeme gayretinde olmuşlardır. Asırlardır bu memleketin topraklarında hüküm süren İslam dîni kâidelerine göre kadınların buluğ çağından sonra mükellef oldukları ve örtünme emrine uymaları Kur’ân’ın emri (Ahzab S.59, Nur S.31A.) olduğuna inandıkları için başlarını bir şekilde kapattıkları yıllardır yapıla gelen bir durumdur. Başörtüsü Müslümanların temel değeridir. Bu memleketin çoğunluğunun dînî İslam olduğuna göre nasıl bir grup azınlık dînî vecibelerini yerine getirmek isteyenlere mâni olabilir. Bu mantığı anlamak güçtür. Bugün azınlık olan Alevilerin haklarını savunanlar neden çoğunluk Müslümanların değerlerini baskı altına alıp kızlarımızın, kadınlarımızın bedenleri, kılık kıyâfetleri üzerinde tasarruf yapabiliyorlar? Biz ‘farklı olana saygılı ol’ idealinden gelen bir nesiliz. Zamânında Ermeniler, Süryâniler bizim memleketimizde huzurla yaşadılar ve dînî ritüellerini de rahatlıkla yerine getirdiler. Mevlânâlar, Yunus Emreler, Hacı Bektâşi Veliler işimize gelince dilimizden düşmez. Alevilere hoşgörü var, hayat kadınına söz hakkı var ama Müslüman’a söz hakkı yok. ‘Koman yaşatmayın’ mantığı bugün ‘susturun, konuşturmayın’a dönüşürken son günlerde de ‘psikolojilerini bozun, yıpratın’ boyutunda işliyor. Bunları yazarken de ülkem adına esef duyduğumu belirtmelim. Kalbimiz kanıyor, içimiz acıyor. Bunlar bizim gönül sancılarımız, yürek yangımız…
Bugün sizlere epey vakit geçti ama bizim şimdi ele almak istediğimiz bir önemli konuyu yazmak istiyoruz. O da ilköğretimde başörtü örtülebilir mi? Sorusunun cevâbını konuşalım istiyoruz efendim. Konu biraz küllensin istedik fakat mutlaka konuşulması lâzım diye düşünüyoruz. Kısa bir süre önce sâdece üniversitedeki kızlarımıza başörtü serbest olsun diye vâveylalar edildi o da zâten başarılamadı. Yanı sıra şu iddialar ortaya atıldı; yüksek okullara bu hakkı verirsek halk ilköğretimde de örtünme isteyebilir sonra üniversiteden mezun olanlar boş durmayacak elbette kamu sektörlerinde çalışmak isteyebilirler bu hususları garanti altına almamız lâzım gibi herkesin istediği ama dillendirmekten çekindiği hususları önümüze koydular. Bu konuyu kaşıyan aslında muhalefet oldu ancak kendi kazdığı kuyuya kendi düşmeli. Evet, bu konular tartışmaya açılmalı. Başörtüsü konusu en başında toplumun tüm katmanlarında sorgulamaya açılmalı. Bu milletin temel değerleriyle çelişen hiçbir karar alınmamalı. Halkımızın çoğu muhafazakar ve değerlerine bağlıdır. Asrımızda insanımız çok dejenere edildi ama bakmayın özü sağlamdır, mayası temizdir halkımızın.
İnsânî değer açısından bireyler, kendilerini toplumda, toplumu da kendilerinde görmeleri bize birçok meseleyi daha rahat çözme imkânı sağlayacaktır. İnsanları son derece baskıcı, bağnaz tavırlarla, küçük ve hakir görerek, küçültücü bakışlar serdederek, aşağılayıcı tutumlar geliştirerek onları toplumdan ayrıştırmak doğru bir davranış şekli değildir. Bu tür bir bakış açısı hiç şık görünmüyor. Fakat yıllardır başörtülü kesime bu tarz yaklaşımlar olmadı mı? Oysa kendimizi sever gibi onları da bu toplumun bir parçası olarak görüp sevebilme mantığıyla yaklaşsaydık daha kazançlı çıkılmaz mıydı?
Bunun için öncelikle sevgiye, saygıya, hoşgörüye, empatiye, tahammüle ihtiyaç var. Bu bir görüş ufkudur. Bu işler yıllardır kanunlarla, yönetmeliklerle, tüzüklerle gördük ki çözülemiyor. Her birey bilmeli ki başkasının özgürlüğü kendi özgürlüğünün de teminâtı durumundadır. Bu sebeple ötekine duyduğumuz saygı ve sevgi kendimize insan olarak duyduğumuz saygı ve sevginin geri dönüşüdür. Böylesine toplumun temel değeri olan hassas bir mevzu bir türlü halledilemediği gibi toplumu ayrıştırmayı körükleyen, kaygıları artıran, endişeleri derinleştirenler milletin temelini sarsmak isteyen barışı engelleyen, uzlaşıyı istemeyen kötü niyetli kişilerdir. Aslında koca toplumda küçük bir azınlık olarak kalan bu kesimin bırakın memleket sevgisi olduğuna kendilerini bile sevdiklerine inanasımız yok. Madem öyle, en asgari kriterde buluşalım ki o da şu olmalı bize göre; kimseye ayrımcılık yapılmadan herkesin kendi inancı doğrultusunda yaşama hürriyetine saygı gösterilsin. Yaşadığımız asırda insanların inançlarını yaşama ve uygulama özgürlüğü en temel haktır ve buna herkes saygı duymalıdır.
Artık bu konuda inatlaşma terk edilmelidir. Şu modern çağda birbirimizden özgürlüğü ve eşit vatandaşlığı nasıl esirgeriz? Bir arada yaşamak ve toplumsal barışa katkı sağlamak için bunu başarmak zorundayız. Hem sonra bu çok mu zor? Memleketimizde hep berâber huzur içinde yaşamak istiyorsak aramızdaki üstünlük yarışını bırakmamız gerekiyor. İnsanlık târihi çok üstünlük taslayanların âkıbetlerine şâhit olmuştur. Bu saatten sonra bırakınız insanlar inançlarını özgürce yaşasınlar Bu bir tercih meselesidir. Modern yaşamda bunu gerektirmiyor mu?
Konuya devam edeceğiz efendim şimdilik hayırla kalın, saygılar

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi
SON YAZILAR