Bize altın tasla zehir verdiler!

Bize altın tasla zehir verdiler!

Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, “Tarih doğru yazılmadı. Kimlik kaybı yaşadık. Devlet olarak hedefimizi şaşırdık. Bize altın tasla zehir verdiler” dedi

KÜLTÜREL HAFIZAMIZI YİTİRDİK

Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü ile tarih ve kültürü konuştuk. Türkiye'nin kültürel hafızasının 200 yıldır değiştiğini belirten Mustafa Güçlü, son zamanlarda bu değişimin iyice arttığını belirtti. Güçlü, “Dünya süper güçlerinin, ülkemizi parçalamak, paylaşmak ve iç işlerimize girmek amacıyla yaptığı girişimlerden beri kültürel hafızamız değişmeye başladı” diye konuştu. 

ALTIN TASLA ZEHİR VERDİLER

Kültürel anlamda değişmenin devam ettiğini belirten Güçlü, “Kimlik kaybı yaşadık. Şahıs, toplum ve devlet olarak hedefimizi şaşırdık. Bize altın tas içinde zehir verdiler. Haberimiz yok. Fakat genellikle değişime uğrayanlar, en büyük zararı görür. Taklit ettiği topluma benzemeye başlar. Ne onlardan ne de eskisi gibi olabilir” ifadelerini kullandı.

 

**Öncelikle toplumsal ve kültürel değişme hakkında neler söylemek istersiniz?

-Önceki kültürümüz İslam, maturidi Hanefi merkezliydi. Geleneksel Türk milletinin kültürü ile harmanlanmış bir yapıya sahiptik. Doğulu ve Asyalı bir kültür, kimlik ve hafızamız vardı. 1800'lü yıllardan sonra Fransa merkezli, İngiltere ve Almanya'nın da dahili ile batı merkezli kültürel bir erozyona uğratıldık. Her insan kendi yoluyla hedefine varır. Başkasının kimliğiyle hedefe varmak çok zor bir durum. Dolayısıyla kendi inancımızı bulduğumuz zaman onu en rafine hale getirip bu değerleri hem kendi insanımıza hem de tüm dünyaya bir medeniyet projesi olarak sunabiliriz. Bunu önceki dönemlerde yapıp, hayata geçirmiştik. İslam dünyası olarak Osmanlı Devleti ile Türk İslam devletleri zirveyi yaşadı. Osmanlı; Hz. Adem'den günümüze kadar gelmiş geçmiş tüm süper güçlerin, çok uluslu devletlerin en ideali olandı. Selçuklular ve Memlüklüler de öyleydi. İlim de mutlulukta herkesin bir doygunluğu vardı. Osmanlı, dünya barışına da katkı sağlıyordu. Bu misyon kaybedildiğinden beri dünya hızla büyük kaoslara sürüklendi. Bugün geldiğimiz nokta kaosun zirve yaptığı bir dönemdir.

TARİHİMİZ YANLIŞ YAZILDI

** Gerçek tarihimizi ne oranda yaşatabiliyoruz? O bilinç toplumumuzda var mı?

-Her devlet kendi bakış açısı ile bir tarih yazar. Tarihi, genellikle kazananlar yazar. Savaşlarda tarihçiler de savaşacak grubun yanında gider, kazananın bakış açısıyla taraflı bir şekilde yazılarını kaleme alırdı. Tarihi kazananlardan değil, kaybedenlerden ve gerçekten konuya objektif olarak yaklaşabilenlerden öğrenmekte büyük bir fayda görüyorum. Ulus devletleri döneminde neredeyse bütün tarih kitapları taraflılık anlamında zirve yaptı. Tarih, yüzde 90 yalan yazıldı. Bir çerçeve çizildi. Bizim okuduğumuz tarih, son değişikliklerle biraz daha düzeltildi. Harf inkılabından önceki kütüphanelerde yer alan bilgiler bizim gerçek tarihimizi yansıtmaktadır. Alfabe değişimi bir millete yapılacak en büyük kötülüktür. 8 defa alfabesi değiştirilmiş bir milletiz. Türk tarihi yazılmadan dünya tarihi anlaşılamaz. Dünya gerçek tarihi okunmak isteniyorsa, önce Türk tarihi gerçek boyutlarıyla ele alınmalıdır. Erdemli ve şahsiyetli tarih yazılarının sayısı son zamanlarda artıyor. Tarihimiz o kütüphanelerde didik didik araştırılarak, gerçekler ortaya konulmalı. Bu da milli ve İslami değerlerle mümkün.

KONYALILAR BÜYÜK SORUMLULUĞA SAHİP

**Konya, köklü tarihine sahip çıkabiliyor mu? Kısaca bahseder misiniz?

-Konya, tüm dünya şehirleri içerisinde yerli, milli ve İslami kimliğini en iyi muhafaza eden şehirlerden biri. Bütün yozlaşmaya rağmen bu özelliğini korumayı başarmıştır. 1815'ten itibaren batı güçleri içimize müdahale etmeye başladı. Bu müdahaleler ilerledi. Mustafa Reşit Paşa'yla başlayan paralel yapılanmalar, diğer bazı paşalarla devam etti. Dünyanın en büyük ve erdemli son adası olan Osmanlı Devletini kaybettik. Bütün İslam dünyası 1. Dünya savaşının sonunda parçalandı, dağıldı. Yani tespihin ipi koptu, bütün Müslüman coğrafya ayrıldı. 57 tane İslam ülkesine emperyalist güçler tarafından bir çerçeve çizildi. Dibe vurduğumuz günleri yaşıyoruz. 200 yıl batılılaşmaya rağmen Konya, Selçuklu tarihine sahip çıktı. Bunu yeterli bulmuyoruz. Çünkü ne Osmanlı ne de Selçuklu tarihini yeterince bilmiyoruz. Osmanlı tarihi,  Selçuklu devletine göre günümüze biraz daha yakın olduğu için daha fazla biliniyor. Türkler, her ikisini de bilmeli. Özellikle bu Konyalılar için daha büyük bir sorumluluk.  Çünkü Konya, Selçuklu başkenti ve döneminde örnek olarak gösterilmiş. İyisiyle kötüsüyle ecdadımıza sahip çıkmalıyız.

**Gençliğe; tarih ve kültürümüze sahip çıkmada ne gibi sorumluluklar düşüyor?

-Gençlik bir toplumun geleceği ve en büyük hazinesidir. Hiçbir toplum, gençliğini ihmal etmemelidir. Son 200 yıllık savrulmamızdan, kötü etkilendik. Ateş düştüğü yeri yaktı. O kadar büyük kaygıların peşine düştük ki gençliğimizi ve gençlerimizi düşünemez olduk. Son zamanlarda ekonomik anlamda yaşanan kalkınmayla gençlik biraz daha değişti. Son 10 yıldır televizyon kanallarında gösterilen filmlere bakılınca dediklerim daha iyi anlaşılacak. Aleyhimize olan yayınlar artırıldı. Gençlik, süratle yozlaşıyor. Ama bir grup gençlik de yine bu gruba karşı daha çok okuyor. Bazı şeyleri daha fazla düşünüp araştırıyor. Bunlar varlığını 15 Temmuz gecesi yaşanan başarısız askeri darbe girişimi sonrasında gösterdi. Bu imanlı gençlik olmasaydı belki de bu kadar dik ve kendinden emin bir duruş sergileyemezdik. Bu oran, gençlik arasında en fazla yüzde 3 veya 5'tir. Böyle gençlerin sayısı artırılmalı, düşüncelerimiz daha geniş kesimlere yayılmalıdır. Gerekirse bu durum politika haline getirilmelidir. Milli Eğitim sisteminde yaşanan sıkıntıları bir çoğumuz biliyoruz. Milli eğitim tamamen tutumundan vazgeçmeli ve yerlileştirilmelidir. Zaman kendimize gelme ve özümüze dönme zamanıdır. Batının peşinde koşmak bize bir şey kazandırmaz. 

**15 Temmuz gecesi yaşananların tarihimiz ile alakası ne gibi bir alakası olabilir?

- Yıllardan beri güzel ülkemiz, farklı güçlerin saldırısına açık kalmış. Gerek jeopolitik olarak gerekse kültürel ve tarihi zenginliğimizden dolayı  hiçbir güç tarafından paylaşılamamışız. Tarih, bir milletin hafızasıdır. Tarihini bilmeyen millet açıkça hafızasını kaybetmiş demektir. Geçmişini bilmeyen yönetilmeye her zaman mahkum olur. Global kültürün rüzgarında savrulur giderler. Selçuklu parçalandıktan sonra Anadolu beyliklerinin Timur'a olan ilgisini, Sultan Cem'in Papa ile olan ilişkisini, Şehzade Orhan'ın Bizans ile yaptığı iş birliğini yakın tarih içinde Mithat Paşa’nın paralel yapılanmanın başı olduğunu bilseydik ve bunlardan ibret alsaydık 15 Temmuz öncesi ve sonrası çok daha tecrübeli davranırdık. Bu hadiseler, bunları bilmemekten kaynaklanıyor. 15 Temmuz'da milli iradeye her şeye rağmen sahip çıkıldı. Sultan Abdülaziz'i, Menderes'i ve Turgut Özal'ı bu darbe veya kalkışmalarla biz kaybettik. Son girişimde milletçe tek yürek olarak, dünyaya birlikteliğin en güzel mesajını verdik.

**Dr. Mustafa Güçlü kimdir?

-1955 Konya doğumlu olan Güçlü, Kabataş Erkek Lisesi'ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni kazandı. Lisans eğitiminin ardından Konya'nın farklı bölgelerinde uzun yıllar hekim olarak görev yaptı. Güçlü, 2002 yılından beri Konya Aydınlar Ocağı Başkanlığı görevini üstleniyor. Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Güçlü kültürel ve sosyal etkinliklerini devam ettiriyor. Güçlü, aynı zamanda evli ve 4 çocuk babası.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.