Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Bırakın âşıklar konuşsun

Bırakın âşıklar konuşsun

Yerleştirmeliydik, kazanmalıydık, övünmeliydik. Bir hikâyeyi canlandırmalı; köprüler kurmalıydık.

Ziyaretçilerle buluşmalıydı. Harfsiz sohbetler yapılmalıydı. Hüviyetleri açığa çıkmalıydı. Bugüne uzanmalıydılar.

Bir kez daha kilitledik oysa. Sevdalıların sesi yoktu, hayatı da. Dilsiz. Gönülsüz. İzsiz.

Bir konuşsa. Aşkı çalıp söyletecektik dumanlı zamanlarda.

Çağdaş günahlarla lekeli bir yüzyıldan onların masumiyetini, saffetini selamlayacaktık.

Rivayetler muhtelif. Ama bizi bir halk hikâyesinin seçkin aşk kahramanları olması da ilgilendiriyor. Kültürümüzle, gelenekle bağlar.

Ki bedel ödemişlerdi, can vermişlerdi, sevdaları üç günlük değildi.

Şimdi sevgililer suskun, kederli. Mahzun, elemli. Sanki, yuvaları gözyaşlarıyla nemli.

Bir aşk kahramanını gözden düşüren yahut önemsizleştiren nedir?

Nelere el verdik hâlbuki. İçlerinde fazla bir kıymete haiz olmayanları veya tartışmalıları da vardı belki.

Günden geceden, tarihten. Soysuz bir güncellikten. Kimleri öne göğe çıkarmadık, allayıp pullamadık.

Onları bir kez daha yok ettik işte. Ferhat ile Şirin’i.  Arzu ile Kamber’i, Leyla ile Mecnun’u. Güzelim muhabbet esintilerini…

Aşkı mahvettik aslında. Zincirler vurduk. Bugünlere getiremedik.

Muhabbet kuşuydular. Kanatlarını kırdık.

Nisyana terk ettik. Onların şahsında biz kıymet kaybettik.

Yıkıldılar. Görmezden gelip.. geçip gittik.

Bu girişe, yazıya sebep, hassas zarif bir yürek. 

Şiirleriyle tanıdığımız Saliha Değirmenci Yavaş. Saliha Hanım’ın, gönlünde ayrı bir yer tuttuğu, sık sık ziyarete gittiği Tahir ile Zühre Mescidi ve Türbesi izlenimleri…

Değerli Şair, samimi ve hüzünlü satırlarında şunları söylüyor. Yarası derin besbelli:

“Allah’ın selamı rahmet ve bereketi üzerinize olsun. Zühre'm mahlasımı alalı yirmi yıl doldu. Rahmetli babam çobandı. Bana her zaman Zühre'm sen benim çoban yıldızımsın derdi. Onsekiz yaşından beri yazdığım eserlerimde Zühre'm mahlasını kullandım.

Ondan sebep yıllardır Tahir ile Zühre benim gönlümde kocaman yer etti. O zamanlar internetim olmadığı için çevremde belki bilirler diye düşündüğüm herkesten Tahir ile Zühre'yi sordum. Türbesinin nerede olduğunu kimse bilmiyordu.

2009 yılında eve internet aldığımızda internetten ilk Tahir ile Zühre'yi aradım. Türbenin Konya'da olmasına çok şaşırdım. Mutluluktan ağladığımı iyi hatırlıyorum.

2009 ve 2012 yıllarında çok hastaydım. Adım atmaya dermanım yoktu. Biraz iyileştikten sonra bizim değerlerimiz olan Tahir ile Zühre'yi uzun aramalarımdan sonra 2015 yılında Zafer Gedavet Parkının yakınında buldum.

Türbeyi ilk gördüğüm anı ömrüm varsa doksan yaşına girsem bile unutamam. Buldum ama kapısından içeri girmek nasip olmadı. Belki kapıyı açık denk getiririm umuduyla üç yıldır her gün oraya gidiyorum.

Her gittiğimde üzülerek geri dönüyorum. İsmini vermek istemediğim büyüklerimden kapının anahtarını sordum. Hepsi de bilmiyorum dedi ve bu arzuma kavuşturmadı. Hatta onlar hayali âşıklar diyen bile oldu. Hayalî olsalardı ozan Ahmet Poyrazoğlu türkülerinde Nazım Hikmet şiirinde Tahir ile Zühre’yi işler miydi?

Daha nice Şairlerimiz Ozanlarımız söylemiştir Tahir ile Zühre'yi. Konya'mızın böyle bir değeri var da neden onları anma programı yapılmıyor. Erzurumlu Emrah’ın ve Ercişli Emrah ile Selbi daha nice âşıklar ne güzel o illerin Ozanları tarafından yadediliyor.

Bizim Âşık Şemi'mizin ve daha nice âşıklarımızın anma programı bile yapılmıyor. Mesela Âşık Şenlik ne güzel her sene anılıyor. Zühre'miz Tahir'imiz neden garip garip yatıyorlar. Biz çok mu duyarsızız veya Konya'mızın gücü mü yetmiyor.

Mevlâna’mız Alâeddin’imiz ve birçok değerimiz elbette çok değerli. Ama soruyorum Konya’da hiç duydunuz mu Tahir ile Zühre çay bahçesi Tahir ile Zühre fırını vb. Ya da var ben mi duymadım.

Bunun için gerekeni yaparlar diye umut ediyorum. Kendi adıma yetkililerden büyük bir şey istemiyorum. Talebim gayet masumanedir. Sadece türbeye girmek istiyorum.

Bir Konyalı olarak değerim olmayabilir saygı duyarım. Ama Konya'mızın Takkeli dağını, Beyşehir gölünü Alaaddin tepesini, Konya’mızın dört bucağını kültürünü yazdığım mısralarında mı değeri yok.

Çok üzgün ve sitemkârım. Saygılarımla.

 Saliha Değirmenci Yavaş Zühre'm”

Mevcut zenginliklerimize, Tahir ile Zühre yeniden katılsa, bir aşk soluğuyla, arılığıyla bizi donatsa fena mı olurdu?

Not: Yazılarıma bir süre ara veriyorum.

 Ramazanınızı tebrik ediyor, nasipse 4 Haziran da görüşmek dileğiyle diyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi
SON YAZILAR