"Bildiklerini Din Adına Pratiğe Döküp Realize Etmeyen, Yaşamayan Cahildir"

"Bildiklerini Din Adına Pratiğe Döküp Realize Etmeyen, Yaşamayan Cahildir"

Fethullah Gülen Hocaefendi, "Bildiklerini din ve diyanet adına pratiğe döküp onları realize etmeyen ve yaşamayan kimse -Sâdî'nin ifadesiyle- cahildir!" dedi.Hocaefendi, 'Herkul.org' adlı internet sitesinde yayınlanan 'Dinin Afeti Üç Zümre' başlıklı...

Fethullah Gülen Hocaefendi, "Bildiklerini din ve diyanet adına pratiğe döküp onları realize etmeyen ve yaşamayan kimse -Sâdî'nin ifadesiyle- cahildir!" dedi.

Hocaefendi, 'Herkul.org' adlı internet sitesinde yayınlanan 'Dinin Afeti Üç Zümre' başlıklı son sohbetinde önemli mesajlar verdi. Hocaefendi'nin "Ulemâ-i sû ne demektir ve bu sözle anılanlar nasıl kimselerdir?" sorusu üzerine yaptığı sohbetinden satır başları şöyle:

"(Ulemâ-i sû) Kötülüklerden sıyrılamamış, onlarla içli-dışlı âlimler demektir. Çok biliyor, kitapları ezberlemiş bulunuyor ama malumatını fiiliyata taşımıyorsa, onun nasibi sadece dimağ yorgunluğu, kalb yorgunluğu, vicdan yorgunluğudur! Bildiklerini din ve diyanet adına pratiğe döküp onları realize etmeyen ve yaşamayan kimse -Sâdî'nin ifadesiyle- cahildir!"

"Fakat milletin, gözünün içine baktığı bir cami imamı, bir müezzin, bir müftü, bir diyanet işleri reisi veya bir devlet başkanının vebali bir yönüyle tesir alanları ölçüsündedir. O insan inhirafıyla -hafizanallah- koskocaman bir milleti aldatıyor, bir beldeyi aldatıyor, bir kasabayı aldatıyor, bir köyü aldatıyor, bir cami cemaatini aldatıyor demektir. Şimdi bu, bir tek insanın münferit günahı, vebali, sûiistimali, âlim-i sû olması mesabesinde değildir. Bu çok daha büyüktür!"

"Yani, fakîhtir; Kitap'la, Sünnet'le, Fıkıh'la meşgul oluyor ama fâcir; esas çizgisini koruyamıyor, fucûr yapıyor. Bağışlayın; yerinde bohemliğe düşüyor; yerinde rüşvet alıyor; yerinde hırsızlık yapıyor; yerinde millet malını gözetmiyor; helal haram düşünmeden, bir yönüyle 'keyfe mâ yeşâ'; nasıl isterse öyle yaşıyor. Bu açıdan da böyle bir fakîhin gözüne bakan onun gibi yaşıyor. Mesela; bir teolog 'Efendim, bunda bir mahzur yok!' derse, millet o mevzuda boş durur mu? 'Bu kadarcık, minnacık bir şey çalmışlar, ne olur bundan?!' falan diyorsa, millet; 'İyi, bize de hırsızlık yolu açıldı!' der mi demez mi? 'Efendim, buncacık rüşvetten ne çıkar?' falan dediği zaman, bütün işler bir yönüyle rüşvet yörüngesi üzerinde cereyan etmeye başlar mı başlamaz mı? Ve bütün bir milleti inhirafa sevk etmiş olur mu olmaz mı? Dolayısıyla ferdî bir inhiraf, sukût, kaybetme gibi değil, bunlarınki çok büyük olur."

"Böyle davrananlar -bir yönüyle- Cenâb-ı Hakk'ın insanlara musallat ettiği şeytandan daha kötü kimselerdir. Çünkü şeytan soldan gelir bir yönüyle, size kötülükleri telkin eder, o yönden sizi baskı altına almaya çalışır. Fakat camide, taylasanlı gördüğünüz adam, bir teolog bunu yapıyorsa ve gevşek davranıyorsa, bir yönüyle halkı öyle bir inhirafa çağırmış, davet etmiş, sevk etmiş ve onları da gevşekliğe çekmiş olur hafizanallah."

"Burada câir imam; zulmeden, cevreden, ajite eden, insanların canını yakan, haksızlık yapan, iftira eden, başkalarını karalayan devletin başındaki şeklî serkârlar! Bir tarafta zirve yapıyor; öyle ki enbiyâ-ı izâmın arkasında yerini alıyor. Bir arpa kadar ağzına haram girmemiş, yarım kelime yalan söylememiş, çeyrek kelime iftirada bulunmamış, çeyrek kelimeyle kimseyi rencide etmemiş, kimsenin haysiyet ve şerefiyle oynamamış; hele koskocaman, 10-15 milyon bir cemaati hedef alarak, onlar için nâsezâ nâbecâ -kafirin bile demediği- şeyleri dememiş. Eğer demişse, imam-ı câir; dememişse, imam-ı âdil."

"Mesela, Hareket için tahminlere göre, bütün dünyada 15-20 milyon kadar sempatizanı var. Bunların bütününe birden 'paralel' dediğiniz zaman, 'sülük' dediğiniz zaman bu küfre denk bir günahtır. Onca insandan 'Hakkını helal et' deyip rûberû haklarını helal ettirmedikçe, o insanın cennete gitmesi mümkün değildir. Elli tane İstanbul fethetse dahi mümkün değildir. Zaten Allah o kadar şey onlara lütfetmez de... Bu imam- cair... Şimdi imam-ı âdil gibi zirve yapmış bir insan olmak varken, böylesine hadîde (çukura) yuvarlanmış, esfel-i sâfilîn mahluku imam-ı câir olmak, bir insan için ne kadar acı bir şey!"

"Kitap, Sünnet ve Fıkıh bütün külliyatıyla -bir de müzakere edilerek- gözden geçirilmemişse, Kıtmir onlara cehaletlerini bilmeyen cahiller nazarıyla bakar. Cehaletini bilmeyen cahiller bunlar. Unvanlar önemli değil. Kitapların fihristlerine bakar, fişlersiniz; fişleri bir araya getirir, işlersiniz; sonra bir şey olduğunuzu düşlersiniz; sonra da müctehid olduğunuzu düşlersiniz. Öyle fişlemeyle, işlemeyle, düşlemeyle müctehid olunmaz."

"Bu açıdan, ümmet-i Muhammedi ifsat eden, kalbleri bozan insanları sırasıyla, kategorize ettiğimiz zaman 'fakîh-i fâcir' en başta gelir. Sonra 'İmam-ı câir'; zalim, cevreden, insanları inciten, haksızlığın haksızlık olduğunu bilmeyen, zulmederken bile bir şey yaptığını zanneden, zulmederken dahi kendisini hep haklı gösteren işin başındaki insanlar... Köyün muhtarından devletin başındaki adama kadar bunların hepsine din ıstılahı açısından imam denir ve sonra da câhil müctehidler. Milleti mahveden insanlar…"

Sohbetin tamamı herkul.org sitesinden okunabilir. Sohbet videosu sitenin Youtube kanalından da izlenebilir: www.youtube.com/herkulnagme CİHAN

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.