Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Ben Bir Priffisirim

Ben Bir Priffisirim

Bugün köşemde renkli bir misafirim var. Değerli Profesörlerimizden Sayın Süleyman Hayri Bolay.
Şimdi sizi onun “BEN BİR PRİFFİSİRİM” isimli, bazılarının kulaklarını çınlatacak, güzel ve ibretâmiz yazısıyla baş başa bırakıyorum:
“Halkımız bilhassa Batı dillerinden gelen bir takım kelimeleri kendi anlayışına ve telâffuzuna göre farklı şekilde telâffuz eder. Bunları yaparken bazen işin içine mizah, hafif alay karıştırmayı da ihmal etmez.
 Rahmetli Talat Paşa’ya o devrin “Borazan Tevfik”i gelmiş. “Paşam demiş, son zamanlarda bir parlamentarizm lâfı aldı yürüdü. Herkes onu konuşuyor. Ben bundan bir şey anlamıyorum. Bana izah eder misin?” demiş. Paşa da dilinin döndüğü kadar ve muhatabının anlayacağı seviyede izah etmiş. Borazan Tevfik “Paşam izah etmek için ne uğraşıp duruyorsun, şuna ‘mantarizm’ desen olup bitecek, herkes de güzelce anlayacak. Sizin meclis hayatı hakikaten “Mantarizmdir” demiş.
 Meselâ doktor demekten çok, “tohdur” demeyi tercih eder. Bunu söylerken onun çok para kazandığını düşünerek daima karnının tok olacağını da biraz mizahî bir şekilde anlatmak ister. “Rapor” demez, “lapırt” demeyi tercih eder. Bununla da raporun muhtevasıyla dalga geçmek ister.
 Halkımız meselâ umumiyetle mühendis demekten çok, biraz da muziplik olsun diye “möhendiz” demeyi tercih eder. Fransızın “Robe”(elbise)unu alır, onu “urba” yapar. “Garderobu”u görünce onu da “Gardolap”a çevirir. Arapça “havf/korku” kelimesi dilimize girmişse onu “höf”e çevirir. Ama farklı yerlerde kullanır. “Şu adamdan korktum”, yahut “köpekten korktum” der de karanlıkta mezarlıktan veya tehlikeli bir yerden geçerken “höflendim, içime bir höf girdi.” der. Önemli mesaj taşıyan “Allahu a’lem/en iyi Allah bilir.” sözünü “ellehilem” yapar; “Baban gelecek mi?” diye sorulduğunda “ellehilem gelecek.” der. Farsça “serbest” kelimesi dilimize girmişse onu da “zelbes”e çevirmeyi ihmal etmez. “Hadi zelbessin” der.
***
 Bu hususta en dikkate değer tesbiti Yahya Kemal yapmıştır.
Yahya Kemal merhum, bir yazısında şu mealde yazıyor: Bizim halkımız hiçbir zaman profesöre “profesör” diyemez. Onun yerine “prifissir” der. Bizdeki profesörler de hakikaten profesör değil, “prifissir”dirler. Şimdi bu prifissir ifadesinde bir istihza, bir küçümseme yok mu? Elbette var.
***
Bu yazıyı okuduktan seneler sonra ben de o “profesör” unvanına lâyık görüldüm. Kızılay’da talebelik yıllarından tanıdığım ve devamlı elbise diktirdiğim meşhur bir terzi vardı. Bu terziye daha çok varlıklı kimseler, iş adamları gelirler; hiç ısmarlamayan senede 8-10 elbise diktirirdi.
Bir gün o terziye elbise siparişi vermek için gittim. Bana hoş geldin dedikten sonra sordu.
-Hayri Bey, sen prifissir oldun mu?
Ben içimden güldüm, çünkü Yahya Kemal’in tesbiti doğrulanmış, benim de “prifissirliğim” hem Yahya kemal, hem de Kızılay’daki halktan birisi olan terzi tarafından tescil edilmişti. “prifissir oldum!..” diye cevap verdim. O da “Buraya başka prifissirler de gelir.” diye ilave etti.
***
Aradan otuz sene geçti. Ben emekli olalı on sene oldu. Benim beşinci torunum Gökçe üç yaşına geldi. İki ay kadar evvel bize gelmişti. Bir ara ben dışarı çıktım. Arkamdan “dedem nereye gitti?” diye sormuş. Evdekiler, fakülteye gittiğimi söylemişler. Benim neci olduğumu sormuş. “Deden profesör” demişler. Ben geldiğimde Gökçe sordu.
-Dede, sen prifissir misin? Ben de cevap verdim: “Evet kızım ben bir prifissirim.”
Böylece benim “profesör” değil, “prifissir” olduğum, Yahya Kemal’den, Kızılay’daki terziden sonra üç yaşındaki torunum tarafından de tescil edilmiş oldu. ArtıK ben “müseccel bir prifissirim.” Bana “sayın prifissir!” diyebilirsiniz. Yahya Kemal’in sözünde bir hakikat bulunduğu âşikâr değil midir? Bizdeki profesörlerin bir çoğu, belki de pek çoğu “prifissir” değil mi?
Biz de Kazan Türkleri gibi “profesör” yerine “Başbilgin” desek prifissir’lerimizin itibarı sarsılır, cakaları mı bozulur.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi
SON YAZILAR