Baskı ve zulüm bitsin

Baskı ve zulüm bitsin

Anadolu Gençlik Derneği (AGD) Konya Şubesi Şerafettin Camii'nde Teravih Namazı sonrası Doğu Türkistan'da şehit edilen Uygur Türkleri için gıyabi cenaze namazı kıldı ve Müslümanlara yönelik baskı ve zulümlerin sona ermesi için dua etti

Anadolu Gençlik Derneği (AGD) Konya Şubesi Şerafettin Camii'nde Teravih Namazı sonrası Doğu Türkistan'da şehit edilen Uygur Türkleri için gıyabi cenaze namazı kıldı ve Müslümanlara yönelik baskı ve zulümlerin sona ermesi için dua etti.  İlahiyatçı Hasan Basri Balcı gıyabi cenaze namazını kıldırdı. Namaz sonrası  Doğu Türkistan’da Müslümanlara yönelik baskı ve zulümlerin durması için dua edildi.   AGD Konya Şube Başkanı Mehmet Parlak, 66 yıldır Çin yönetimi işgali altındaki Doğu Türkistan’da Müslümanlara yönelik baskı ve zulümlerin devam ettiğini söyledi.

1-(4).20150702145005.jpg

Mübarek Ramazan günlerinde işgalci Çin Yönetiminin Müslümanlara yönelik baskıcı uygulamaları işkence ve öldürmeye kadar vardığını dile getiren Parlak, “İşgalci Çin Yönetiminin Müslümanlara yönelik baskı ve tahakkümünü artırmasında özellikle Ramazan ayını seçmesi Müslüman halkı provoke etmeye yönelik bir stratejidir. Provokasyonların amacı Doğu Türkistan’ın Müslüman halkını kışkırtıp uluslararası kamuoyuna haksız gösterme çabasıdır. Oysa gerçekte olan İşgalci Çin polisinin “dur” ihtarı bile vermeden Müslümanları vurup öldürmesidir. Geçtiğimiz hafta içerisinde sadece ve sadece oruç tuttukları için yüze yakın kardeşimiz şehit edilmiştir. Yaşanan arbedelerde tartaklanan ve yaralanan kardeşlerimizin sayısı belli değildir. İşgalci Çin Yönetimi, Müslüman devlet memurlarının, öğretmenlerin, öğrencilerin ve işçilerin oruç tutmasına müsaade etmemektedir.  Aynı şekilde namaz kılmalarına da müsaade etmemektedir. Kişilerin evlerinde bulunduracağı Kur’an-ı Kerim ve seccade sayısına kadar müdahale edebilme hakkını kendinde gören bir yönetimin insan hak ve özgürlüklerinin ne kadar uzağında olduğu aşikârdır.

1-(2).20150702145022.jpg

Oruç tutmayı, namaz kılmayı yasaklamak bizim anlayışımıza göre firavunlaşmaktır.  Çin Yönetimi aynı zamanda Müslümanların etnik kimliğine yönelik asimilasyon politikaları yürütmektedir.  Bunun adı faşizanlıktır. Müslümanlara ait lokanta ve benzeri yerlerin Ramazan’da gün boyunca açık olmasını ve her birinde alkol satışı yapılmasını istemek de yine inanç hürriyetine aykırı bir uygulamadır. Müslümanlara zorla alkol içirmenin zorbalıktan başka bir izahı yoktur” dedi.

1-(3).20150702145038.jpg

BU COĞRAFYADA BARIŞ İSTİYORUZ

Doğu Türkistan’da olup bitenlerin dünya kamuoyu ile paylaşılmasına izin verilmediğinin altını çizen Parlak, şunları söyledi: “Bölgeye tarafsız gazetecilerin ve gözlemcilerin bölgeye gitmesi sağlanılmalıdır. İşgalci Çin Yönetiminin bu uygulamalarına karşı İslam Ülkeleri,   uluslararası insan hakları platformları ve Türkiye teyakkuz halinde olmalıdır. Müslüman öğretmenlerin, öğrencilerin, memurların ve işçilerin din ve vicdan hürriyetine yönelik baskıların kaldırılması için Çin Yönetimi uyarılmalıdır. Müslümanlara ait işyerlerinin ve evlerin 7/24 gözetim altında tutulması evdeki kitapların ve mutfak aletlerine kadar müdahalelerin olmasına son verilmelidir. Aynı şekilde tesettür yasağına son verilmelidir. 

1-(5).20150702145049.jpg

Öte yandan Müslümanlara yönelik zulüm ve baskılar sadece Doğu Türkistan’da değildir.  Arakan’dan Orta Afrika Cumhuriyeti’ne İslam coğrafyasında şiddet ve terör olayları devam etmektedir. Türkiye, Suriye’de bir bataklığın içine çekilmek istenmektedir.  Türkiye, Irak ve Suriye politikasında bir tuzağın içine düşmüştür. İzlenen politikalar başta İsrail olmak üzere emperyalizmin ekmeğine yağ sürmüştür.Irkçılık ve mezhepçilik yapılarak bir yol alınamayacağı ortadadır. Türkiye bölgede huzur ve barış istiyorsa mutlaka ama mutlaka İran, Irak, Suriye ve Mısır ile birlikte ABD, AB ve İsrail güdümünden uzak politikalar üretmek zorundadır. Biz bu coğrafyada Türk’ü ile Kürt’ü ile Arap’ı ile Fars’ı ile birlikte barış içerisinde yaşamak istiyoruz. Biz bu coğrafyada Müslüman ya da değil kimsenin saçının teline zarar gelmesini istiyoruz. Biz bu coğrafyada insanların hak ve hukukları gözetilmesi, kimseye ikinci sınıf muamele yapılmasın istiyoruz. İşte bütün bunların yolu öncelikle ABD ile stratejik ortaklıktan vazgeçmektir. Avrupa Birliği’nin peşine takılmaktan vazgeçmektir.  İsrail ile birlikte hareket etmekten vazgeçmektir. İşte bütün bunların yolu şahsiyetli ve onurlu bir dış politikadır. İşte bütün bunların yolu adil bir düzen ve yeni bir dünya için gayret etmektir.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.