Bartın’da tarihe sahip çıkılmış

Bartın’da tarihe sahip çıkılmış

4000 yıllık bir geçmişe sahip olan Bartın adını PARTHENİOS’tan alır. Antik çağda Parthenios adı verilen Bartın Irmağının kenarında kurulan Bartın kentinin “PARTHENİA” adıyla anıldığı, daha sonra Bartın’a dönüştüğü bilinmektedir

TYB Konya Şubesinin “Yazılacak Çok Şey Var” projesi kapsamında Safranbolu-Amasra gezisine eşimle birlikte iştirak ettik. Yazıma dünkü kaldığım yerden devam ediyorum.

Zindanhane (Baruthane) :Romalılar zamanında zindan olarak kullanılan mekân fetihten sonra baruthane yapılmış.  Zindan bölümünün terasında sahili seyrettik.  Manzara çok güzel… Gerçekten memleketimizin her bir köşesi dünyalar değer. Plajı da tertemiz, kalenin hemen dibinde…  Boztepe adasının önünde de bir plaj var. Buraya gelen turistler ve halk ücretsiz denize giriyormuş. Bunun haricinde altı köyde dahi plajlar turistler için ücretsiz hizmet veriyormuş.

 Romalılar suç işleyen insanları hemen öldürmeyip ağır ağır ölmeleri ve işkence görmeleri için yerin 15-16 metre deriliğinde olan zindanlara atarlarmış. Buradan denize açılan odalarda işkence gören mahpusların feryatları ahali tarafından duyulması için pencerelere açık bırakılırmış. Suç işleme oranının düşük olması için bunu özellikle halka dinletirlermiş. Ayrıca hafif suçlardan hapse düşmüş kişilere, denizi, yemyeşil Amasra sahillerini mahpusa gösterip hasret çekmesini ve yaptığı işten pişmanlık duymasını sağlıyorlarmış. Baruthaneden sonra kalenin içindeki kiliseyi gezdik.

12-2-014.jpg

Kaleiçi kilisesi: Romalılar zamanından kalma kilisenin bir tarafı zindan bölümüne bitişiktir. Kapı ve duvarlarında donanmaya ait aletlerin resimleri var. Krallıklara ait armalar, flamalar, gemici çapası, balık ve bitki resimleri kabartma ve kazıma tekniğiyle duvarlara hak edilmiş.

Fatih Cami: 9. yüzyılda Bizanslılar tarafından kargir olarak yapılan kiliseyi, Amasra 1460 yılında fethedildikten sonra Fatih Sultan Mehmed, kılıç hakkı olarak camiye tahvil etmiştir. Fatih Sultan Mehmet, ilk Cuma namazını kılıcıyla kıldırmış, hutbeyi de kılıcıyla birlikte okumuştur. 600 yılından beri bu gelenek devam etmiş, cami imamları Cuma günü hutbeyi kılıcıyla okumuş ve namazı da kılıcıyla kıldırmıştır. Günümüzde aynı geleneği cami imamı sürdürmektedir.

Kız Mektebi: Amasra’nın ilk kız mektebidir. 1900’lü yıların başında yapılan bina, limandaki Mektebi İbtidainin tamamlanmasından sonra sadece kız öğrencilere tahsis edilmiştir. Burada bir hanım hafız kız öğrencilere Kur’an-ı Kerim ve yazı öğretmiştir.

Kemere köprüsü: Boztepe’yi ana karaya bağlayan Roma devrinden kalma tek gözlü, yuvarlak kemerli bir köprüdür.  M.Ö. 41-51 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. Kemere köprüsünün Sormagir kalesi girişi, iki kapılı küçük bir tünelden başlıyor. Buraya Türkler karanlık kapı demişler.  Girişin kemere bağlanan kısmında bir kapı, 3-4 metre ilerde ikinci bir kapı bulunmaktadır. Bu kapıların üzerinde yukarıdan aşağıya doğru indirilen demir kapılar bulunmaktadır. Bunlar tehlike anında indirilerek düşmanın kaleye geçişine izin verilmemektedir.

Ağlayan Ağaç: Boztepe’de (Sormagir Kalesi) bulunmaktadır. Rehberimiz Melih Bey, bizi ağlayan ağaçı öve öve bitirememişti. Tepenin başına çıktık, kupkuru bir ağacın önünde bizi durdurdu. Ağlayan ağaç bu dedi. Çak şaşırdık. Sonra açıklama yaptı. Ağaç ilkbahar ve son baharda fazla nemden dolayı dış kısmı ıslanıyormuş. Bundan dolayı ağlayan ağaç ismini vermişler. Ağacın cinsi mezarlık servisi imiş…

Boz tepenin Tavşan adasına nazır çay bahçesinde çaylarımızı yudumlarken Amasra Belediye Başkanı Recai Çakır da bizlere eşlik etti. Boz tepeden Tavşan Adasını izlemek gerçekten çok güzel. Deniz pırıl, pırıl ada ise dünyanın gözü gibi. Ada adını üzerinde yaşadığı tavşanlardan alıyormuş.

Kemere Köprüsünden, ana kara ve tavşan adasına yönelik birkaç resim çektikten sonra Bartın’a hareket etmek üzere otobüsümüze bindik.

Amasra’dan çok güzel duygularla ayrılırken sahildeki Arkeoloji Müzesini gezmeye fırsat bulamamanın üzüntüsünü ta içimde hissettim. Acele ile birkaç fotoğraf çekeyim dedim, onu da beceremedim.

Amasra’da gezilecek diğer yerler: Amasra Müzesi, Gürcüoluk Mağarası, Amasra Plajları, Kuşkaya Yol Anıtı, Direkli Kaya, Edhem Ağa Konağı, Galla Pazarı, İnkumu, Delikli Şili, Bakacak Mevkii, Güzelcehisar.

profil-resmi.jpg

 

 

BARTIN

4000 yıllık bir geçmişe sahip olan Bartın adını PARTHENİOS’tan alır. Antik çağda Parthenios adı verilen Bartın Irmağının kenarında kurulan Bartın kentinin “PARTHENİA” adıyla anıldığı, daha sonra Bartın’a dönüştüğü bilinmektedir.

Bartın kentini M.Ö. 14. Yüzyılda Gaskalar sahiplenmiş. Daha sonra Hititler, Frigler, İonlar, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Helenler, Pontuslular, Romalılar, Bizanslılar, Cenevizliler, Selçuklular ve Osmanlılar yurt edinmişlerdir. Kutalmışoğlu Süleyman Bey’in kumandanlarından Emir Karatekin 1084 yılında Bartın, Ulus, Eflani, Safranbolu ve Amasra’yı da içine alam bir bölgeyi ele geçirdi ve bir beylik kurdu. Süleyman Bey’in 1086’da Büyük Selçuklu Emiri Tutuş ile giriştiği mücadele sonucunda Halep Civarında ölmesi ve 1096 başlayan Haçlı Seferleri dolayısıyla Amasra başta olmak üzere Sinop, Kastamonu ve Samsuna kadar olan bölgeler tekrar Bizanslıların eline geçti. 1236’da Çobanoğulları Beyliği ve 1392’den itibaren de Osmanlı devleti hâkimiyetine altına girdi.

Saat 13.30 sularında Bartın’a vasıl olduk. Bartın’da bizi belediye personeli karşıladı. Bartın Belediye başkanı Cemal Akın kısa bir süre bizi misafir etti, ikramlarda bulundu.

Bartın baklavası: Bartın baklavası çok leziz… Dilimleri incecik olmasına rağmen 90 adet yufkadan oluşuyor. Baklavanın üzeri bembeyaz, orta katına ceviz döşemişler. Şerbeti de hafif, insanın içini kesmiyor.

Bartın’da rehberimiz Nihal Çıncın idi. Nihal hanım bizlere Kent Müzesini gezdirdi.

Bartın kent Müzesi: Müze binası kargir olarak inşa edilmiştir. İç kısımları ahşaptır. Müzede odalar halinde tarihi eserler, gündelik yaşam, eski ve yeni kılık kıyafetler sergilenmektedir. 27 Ocak 2018 yılında açılan müzede Bartın’ın 4000 yıllık tarihini içeren endemik canlıları, coğrafik yapısı, ulaşım ve doğal afetler geçmişi, Tarihi Zanaatçılar çarşısı, Gemi yapımcılığı, ticari hayatı, madenciliği, Tarihi Galla Bazarı, Mimarisi, Siyasi Tarihi, Eğitim ve Basın-İletişim tarihi, Sanat Edebiyat ve kültür hayatı, Doğum- Çocukluk- Sünnet ve Düğün gelenekleri, Ev Yaşamı, mutfak kültürü ve turizminin yanı sıra interaktif sözlü  tarih çalışmaları Bartın Kent Müzesi’nde yer alan ana başlıklardır.

Kent müzesinden sonra şehirde kısa bir gezinti yaptık. Burada da konaklar tarihi evler gerçekten göz kamaştırıcı. Velhasıl Bartınlılar tarihi ve kültürel hayatlarına sahip çıkmışlar, onları muhafaza etmişler ve gelecek nesillere aktarmayı başarmışlar.

Bizim TYB olarak Bartın’da olduğumuzu haber alan 22. Dönem Bartın Milet vekilini Hacı İbrahim Kabarık bizleri misafir etmek istemiş. Saat 15.30 -16.00 sularında milletvekilinin misafiri olduk. Bartın çayı kenarında bir mekânı varmış, bizi orada ağırladı. Yaklaşık 1-1,5 saat vakit geçirdikten sonra Konya’ya dönmek üzere yola koyulduk.

Dönüş

İkindi namazına yakın bir zamanda Bartın’dan ayrıldık. Bolu-Yeniçağa üzerinden Gerede Ankara yoluna girdik. Dört Divan Dinlenme tesislerinde ikindi namazlarımızı eda ettikten sonra yolumuza devam ettik. Konya-Kulu Makasına kadar mola vermedik. Gece saat 1.30-2.00 gibi Konya’ya vasıl olduk.

SONUÇ

Gezi genel anlamıyla oldukça faydalı ve eğlenceli geçti. Gezip gördüğümüz yerler ufkumuzu açtı. Konya’da da bir kent müzesi bulunmasının eksikliğini hissettik. İnşallah Konya Büyükşehir Belediyesi yeni inşa edilen Payitaht Müzesini en iyi şekilde değerlendirir.

 

SON

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.