Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Bana nazar değiyorlar

Bana nazar değiyorlar

Günlük konuşmada kendisine çok kolaylıkla bir ağız, dil ve ses bulabilen, hatta neredeyse her kafadan ve çok sesli bir halde dillendirilen bir korkudan –korku mu demeliyim?- bahsetmek gerek, bu hafta. Çünkü kral çıplak, gülünç ve çirkin bir halde, sanki her şey çok yolunda ve normalmiş gibi, salına salına arz-ı endam etmekte ortalıkta, yüzsüzce. Ve neydi? “Haksızlığın karşısında susan dilsiz şeytan” dı. Kralın o yüzsüzlüğü ve gerçeğin üzerini böylesi örtüşü de, başlı başına bir haksızlıktır, zaten. O halde susmayalım. Gelelim konumuza: şu, ‘bana nazar değdi/değiyor/değdi’ korkusu, zannı ve suçlamasına.

**

Kullandığım son iki üç kelimeyle, yazının ne yönde ilerleyeceğine dair gerekli olan şifreleri de vermiş oldum, zaten. Zekisiniz. Biliyorum, anladınız. Evet, insanların birbirlerini bunca zan altında bırakıp suçlaması, kurulan bu komplo teorileri ve paranoyakça şüphecilikler, nereye, bizi, toplumca nereye kadar daha böyle götürecek, acaba? Bunu diyecektim. İçinde son sürat yol aldığımız, şoför koltuğunda,  görmediğimiz ama belli ki çılgın bir sarhoşun yer aldığı bu araba, ha bugün, ha yarın, içinden hiç kimsenin sağ çıkamayacağı bir kazayla duvara toslamak üzere de… Ona korkarım! Yaşanması çok muhtemel olan bu kazayı da bir türlü sezip göremeyen gözler, acaba nereye doğru çevrilmiş durumda?

+*

Kendilerine, sözüm ona mükemmelliklerine ve her zaman bir hasedi ve gözden çıkan kötü şuaları –ışınları- görüp yakalayabilme ve o ışınları oracıkta yok edip, mümkünse çıkış kaynaklarına geri gönderme hevesine mi? Gözler, sezgiler ve gönüller, bu dikkat ve şüpheyle mi bürünmüş ki, toplumca ne hale geldiğimizi, bir türlü göremiyorlar? Birbirinden ölesiye kuşkulanan, herkesi kendisine potansiyel, hasetçi birer düşman belleyenlere, ne demeli?

**

Bir de…

Dilden –kalbe- hiç düşürmeden, o dini terimi bunca sık ve insanların yüzüne karşı kullanmak, yani, sohbet sırasında, her iki cümle arasına bir ‘Maşallah!’ sıkıştırmak da, karşıdaki kişi için ne kadar kırıcı ve yaralayıcı oluyor, hiç dikkat ettiniz mi? İçlerinden çeksinler zikirlerini! Alınıyor insan, aksi halde. Gereğinden fazla söylenen bu koruyucu söz yüzünden, “Demek ki ben, kendisinden bu kadar korunması gereken bir insan olarak görülüyorum” diye düşünüyor, ister istemez. İnsanların yüzlerine karşı, yüksek sesle patlayan bir silah gibi yöneltmesinler işte, o kutsal sözcüğü! Tamam… Başta, bir iki sefer biz de söylüyoruz, onların, bu, ağızdan duymayı çok istediklerini gayet belli ettikleri kelimeyi, “bak ben düşman değilim” dercesine ama o zamana kadar inanın ki kalp çoktan yaralanmış ve kırılmış oluyor. Eh, potansiyel bir hasetçi, kıskanç, nazar edici bir düşman gibi görülmekten, kim hoşlanır ki? İnsana kendisini böyle hissettirenlere, ne demeli?

**

Ha bir de… Konu, dinle, inançla ve korunmayla bu kadar ilgiliyken… Şunu da düşünmeden edemiyor insan: Ya Hu, bir insan tarafından, nazar değilmesi suretiyle, bu kadar çok ziyana uğratıldığını düşünüyorsun da… O çok koruyucu ve şevkatli Allah’ın koruyucu gücüne mi güvenemiyorsun, bir türlü? Yani, insanlardan yana böyle bir korku içinde yaşamaktansa, O’na karşı biraz güven duyulsa, olmuyor mu? Nazarın gücünü, o ilahi gücün önüne böylesine geçirip koymak, hani o en büyük günah, şirk değil midir, haddi zatında? Yok, yukarıdaki paragrafa bakmayın şimdi. Sesli ve kırıcı ya da sessiz ve duyarlıca söylenmiş olsa da o kelime, aslında pek de güvenilmiyor, onun koruyucu gücüne… “Bana nazar değiyorlar!” Toplumca yaşanan bu birbirinden kuşkulanma, ölesiye korku duyma durumu ortaya çıkmış olmazdı, ya değilse. Tevekkül denen bir şey var, oysaki. Birbirimizden bu kadar korkmazdık, bunu anlamış ve yeterince sindirmiş olsaydık… Şu, dilden kalbe düş(ür)me meselesi. Ne demeli buna?

Ne demeli, söyleyeyim mi: ‘Kişi, kendinden bilir işi’ demeli. İşte o kadar! Kuşkucu insanın, bizatihi kendisinden kuşkulanırım ben. Demek ki başkalarına bu zannı ve suçlamayı yönelten kişinin kendisi, pek bir kıskanç ve fesattır, yani. Yoksa, nedir bu, “bana nazar değdi/değiyor/değecek?” korkusu ve şüphesi? “İnsan hep, kendisini anlatırmış, azizim!” Doğru söze ne denir!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayşe Aslı Duruk Arşivi
SON YAZILAR