Nazmiye Gülbaş

Nazmiye Gülbaş

Ayasofya yeniden cami olsun

Ayasofya yeniden cami olsun

''Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;

Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.

İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;

O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim...'' (N.F.Kısakürek)

İstanbul (Byzantion) kurulduğu günden beri insanları kendine çekmeye devam ediyor.

Nice kralların hülyası olmuş rüyalarını süslemiş, şairler İstanbul aşkını en güzel şiirlerle ifade etmeye çalışmışlar.

Bu cazibedar şehri ele geçirmek için tarih boyunca ilki M.Ö. 479’da Sparta Kralı Pavsanias tarafından başlamak üzere çeşitli milletler tarafından İstanbul'a seferler düzenlenmiş ve nihayet 29. son sefer 2. Mehmet ile 53 günlük bir kuşatmanın ardından 29 Mayıs 1453’de İstanbul fethedilmiştir.

İstanbul Fethini Peygamber Efendimiz (sav) Hendek Savaşı sırasında müjdelemiş.

Hendek Savaşı'nda Müslümanların önüne çıkan bir kaya parçalanamayınca Peygamberimiz kayayı üç vuruştu parçalamış ve her vuruşta bir yerin (Konstantiniyye, İran, Yemen'in) fethinin müjdesini vermiş.

Kayaya ilk darbeyi vurunca Efendimiz (sav) ''Konstantiniyye elbet bir gün feth olunacaktır. Onu feth eden kumandan ne güzel kumandan onun askeri ne güzel askerdir.'' şeklinde ifade etmiş.

Aslında Efendimizin İstanbul ile alakalı bu hadisi çok önemli. Peygamberimiz (sav) ''ne güzel kumandan'' derken aynı zamanda ''ne güzel asker'' de diyor. Dolayısıyla 2. Mehmet'in ordusundaki tüm askerler ne güzel asker ve Fatihle aynı sevaba nail oluyor.

Tam da bu yüzden Eba Eyyüp El Ensari 96 yaşında kilometrelerce öteden Allah Rasulü’nün bu övgüsüne mazhar olmak için Muaviye'nin ordusunda Bizans Seferine katıldı.

Fetih 21 yaşında gencecik bir delikanlıya nasip oldu.

Fethin üç ayağı var.

-Sultan 2.Mehmet. (Adil devlet başkanı, Kumandan, Fatih)

-Akşemsettin Hz. (Fatih'i yetiştiren Alim, manevi basmamak, Allah dostu, Okul)

- Ulubatlı Hasan (emre itaat gösteren Asker, Ordu)

Sultan Mehmet sefere çıkarken maddi ve manevi tüm önlemleri alarak çıkıyor.

Dönemin en ünlü top ustasına tarihte görülmemiş (kendi projesi olduğu da söylenir) topları döktürtüyor. Rumeli Hisarı’nı yaptırıyor. Kuşatma sırasında çıkan onca engellere rağmen yılmayarak karadan gemiler yürütecek kadar da deha biri. Yine Fatih 7 dil bilen dönemin en ünlü hocaları başta Akşemsettin, Molla Gürani, Molla Hüsrev ve diğerlerinden ders almış.

Akşemsettin gibi Allah dostları hem Fatih’i hem de halkı eğitmiş.

İstanbul seferine çıkmadan önce 2. Mehmet tebdili kıyafetle vezirini de yanına alarak halkı denetlemek için arastada bir dükkana girer sabun var mı? diye sorar ve zeytin, bal, yağ da alacağını söyler. Dükkan sahibi sabunu getirir ve kendisinin ilk siftahı yaptığını diğerlerini yan dükkandan almasını onların henüz siftah yapmadıklarını söyler. 2. Mehmet ikinci dükkandan da aynı şekilde muamele görür ve 5 dükkan boyunca bu şekilde devam eder. 2. Mehmet o zaman vezirine; ''Arkamda böyle bir halk varken değil Bizans dünya bile fethedilir'' diyerek sefere çıkmaya karar verir. (İstanbul, Trabzon vd yerler fethedilir)

Konstantiniyye Seferi’nde disiplinli bir ordu var ve ölümüne itaat ediyor. Yine aynı zamanda fetih sırasında olağanüstü bir çok manevi kerametlerin görüldüğü askerlerle Konstantiniyye fetih edilip İstanbul oluyor.

Görüldüğü gibi fetih sadece 2. Mehmet ile gerçekleşmiyor.

Bugün Fatih'in en büyük emaneti Ayasofya zincirler altında

Bununla birlikte Ayasofya ibadete açılsın için çeşitli faaliyetler yapılıyor.

Aslında Ayasofya'nın ibadete açılması Ayasofya için büyük tehdit!

Bu konu hakkında 25 Şubat 2012 tarihli Milli Gazete’de Rahmetli Aytunç Altındal ile bir röportaj yayınlamıştı.

Özetle o gün Altındal şöyle söylemişti: ''Lozan anlaşmasındaki 39. 44. maddelerin içinde bugünkü Fener Patrikhanesi'nin adı bile geçmiyor ama şöyle bir ifade var, daha sonra İngiliz ve Fransızlar bu ibareyi kullanıyorlar. ''Hristiyan ve Hristiyanlara ait olan kiliseler'' denmiyor, ibadethaneler deniliyor. Ayasofya eski kilise olduğu için ibadethane statüsüne sokulduğu zaman Lozan Anlaşması’ndaki bu madde gerçekleşmiş oluyor. Bize bunu empoze ediyorlar. O zaman yapılması gereken tek şey restorasyon olayı ve ya müze statüsünde tutulması. Müze statüsünde olduğu zaman ibadethane statüsünde değil. İbadethane çerçevesine sokulursa Türkiye zor durumda kalır... İbadethane statüsüne koyduğun zaman Havra da olabilir, Kilise de olabilir... İbadethane statüsüne kavuşursa, Lozan'ı uygulayın diyecekler... İbadethane statüsü verilirse cami olarak kullanılmayacak... Hilafeti kaldırdın bir de Ayasofya'yı Hristiyanlara veriyorum dersen, Türkiye'de kıyamet kopardı. Zamana yayıyorlar. Türkiye’nin inanç turizminden kazanacağı para, Türkiye bir ilki gerçekleştiriyor denilerek halka, Ayasofya'nın ortak kullanılması gibi, bunu yutturmaya çalışacaklar…''


Bugün gelinen noktada Ayasofya’yı camiye çevirme ile alakalı hiçbir girişimin olmadığı gibi birkaç yıl evvel Ayasofya açılsın diyen birisine Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ''Önce Sultanahmet'i dolduralım...'' diyerek talihsiz bir cevap vermişti.

Fatih Sulan Mehmet Han hadiseleri sezercesine mü’min feraseti ile asırlar öncesinden Ayasofya hakkında bir vasiyet bırakmıştır. Ayasofya’nın ortak kullanımına sessiz kalmak, tekrar Cami olması için girişimde bulunmamak İstanbulların değil tüm Türkiye'ye hatta ümmete vebale, belki de helake sebep olur.

 Fatih Sultan Mehmet Han'ın Vasiyeti: ''Kim bu vakfiyenin bir şartını değiştirir, fasit bir te’ville, dalavereyle vakıf hükmünü yürürlükten kasteder ve aslını değiştirir, fürûna itiraz eder veya bunları yapana yol gösterir ve yardım eder veya kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkar veya sahte evrak düzenleyerek mütevellilik hakkı gibi şeyler ister, yahut onu kendi hesabına geçirirse haram işlemiş olur, günah kazanır. Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların ebediyen la’neti onun üzerine olsun. Azapları hafiflemesin. Kıyamet gününde yüzlerine bakılmasın.’’ diyerek vasiyet ediyordu çağlar açıp çağlar kapatan Fatih Sultan Mehmed Han.

Selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nazmiye Gülbaş Arşivi
SON YAZILAR