Ayasofya kutsal bilgelik demektir

Ayasofya kutsal bilgelik demektir

Konya Aydınlar Ocağı’nda ‘Ayasofya Şehri İstanbul’u anlatan tarihçi Dr. Pınar Özyalvaç, “537 yılında inşa edilen Ayasofya 'Kutsal Bilgelik' anlamına gelmektedir” dedi

Konya Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, “Ayasofya Şehri İstanbul” dile geldi. NEÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Şükriye Pınar Özyalvaç, günümüze ulaşan üçüncü Ayasofya’nın, 537 yılında inşa edilen ve Roma İmparatorluğuna, Doğu Roma İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğuna ve Türkiye Cumhuriyetine şahitlik eden kadîm mabetlerden olduğunu söyledi.  İl Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen sohbette, Ayasofya’yı merkeze alarak kadîm Doğu Roma İmparatorluğu ile 1453’de Fatih’in İstanbul’u fethetmesiyle Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki İstanbul’u; yaşadığı depremler, eğlenceler, padişahları kılıç kuşanmaları ev isyanlarıyla birlikte ele alan Dr. Pınar Özyalvaç,  şunları dile getirdi: “Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da yapmış olduğu en büyük kilise olup aynı yerde üç kez inşa edilmiştir. İlk yapıldığında Büyük Kilise olarak adlandırılmış, 5. yüzyıldan itibaren ise Ayasofya (Kutsal Bilgelik) olarak tanımlanmıştır. Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu boyunca hükümdarların taç giydiği, başkentin en büyük kilisesi olarak katedral işlevi görmüştür. Birinci kilise, İmparator Konstantios (337-361) tarafından 360 yılında yapılmıştır. Üstü ahşap çatı ile örtülü, uzunluğuna gelişen (bazilikal) planlı birinci yapı, İmparator Arkadios’un (395–408) karısı İmparatoriçe Eudoksia ile İstanbul Patriği İoannes Chrysostomos arasında çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle, patriğin sürgüne gönderilmesi üzerine 404 yılında çıkan halk ayaklanması sonucunda yakılıp yıkılmıştır. Kilise, İmparator Justinianos’un (527–565) 5. saltanat yılında, aristokrat kesimi temsil eden maviler ile esnaf ve tüccar kesimi temsil eden yeşillerin İmparatorluğa karşı birleşmesi sonucunda çıkan ve tarihte “Nika İsyanı” olarak geçen, büyük halk ayaklanması sırasında 13 Ocak 532 yılında yıkılmıştır. Üçüncü Ayasofya’nın inşaatı 532’de başlayıp 537’de bitirilerek törenle açılmıştır.”

İSTANBUL’U HAÇLILAR YAĞMALADI

IV. Haçlı Seferi sırasında İstanbul’un Latinler tarafından 1204- 1261 yılları arasında işgal edilerek, hem şehrin hem de Ayasofya’nın yağmalandığını kaydeden Dr. Özyalvaç,  “Ayasofya, Fatih Sultan Mehmed’in 1453’te İstanbul’u fethetmesiyle camiye çevrilmiştir. Fetih’ten hemen sonra yapı güçlendirilerek en iyi şekilde korunmuş ve Osmanlı Dönemi ilaveleri ile birlikte cami olarak varlığını sürdürmüştür. Yapıldığı tarihten itibaren çeşitli depremlerden zarar gören yapıya, hem Doğu Roma, hem de Osmanlı Döneminde destek amacıyla payandalar yapılmıştır" dedi. Ayasofya’nın kuzeyine, Fatih Sultan Mehmed Dönemi’nde bir medrese yaptırıldığını ve medresenin Sultan Abdülaziz Döneminde, yıktırılarak yeniden yaptırıldığını fakat 1936 yılında yıkılan medresenin kalıntılarının 1982 yılında yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarıldığını kaydeden Özyalvaç, “Osmanlı Dönemi’nde, 16. ve 17. yüzyıllarda, Ayasofya’nın içine mihraplar, minber, müezzin mahfilleri, vaaz kürsüsü ve maksureler eklenmiştir.” diye konuştu. 1509’da “Küçük Kıyamet” olarak adlandırılan depremde çok sayıda cami ile binanın da yıkıldığını ve insanların öldüğünü dile getiren Özyalvaç, Ayasofya’nın da bu depremden zarar gördüğünü söyledi.  II. Osman ile Yeniçeriler arasındaki anlaşmazlık ve Yeniçeri isyanını da anlatan Özyalvaç, Ayasofya’nın, Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ve Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye çevrilerek 1 Şubat 1935’den itibaren günümüze kadar yerli ve yabancı ziyaretçilerin gezip görebileceği bir müze olarak açık kaldığını söyledi. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.