Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Arsız kilolar

Arsız kilolar

Dün gece, hayatımda gördüğüm en arsız ve yüzsüz şeylerin kulağını büktüm. Onlara, -ta kendimi göstererek- “istenmediğiniz yere neden hala geliyorsunuz, birazcık gurur olur!” diye bağırıp çağırsam da, derileri öyle kalındı ki bu mendeburların, pişkince yüzüme gülmeye ve tükürüğü rahmetten saymaya devam ettiler, böyle azarlanadururlarken. İşte o zaman anladım ki, açık bir hücum ve saldırıdan saydığım bu uğursuz ziyaretleri, daha devam edecek böyle... Bir süre daha… Bu üzerime gelmeler, yüzlerine kapatılan kapıları kırmalar, o da olmadı bacadan girmeler, tüm bu ısrarlı ve onur yoksunu davranışlar… Belli, daha devam edecekti, hatta belki de artarak. Bu arada, neyden bahsettiğimi söylemedim size hala, değil mi? Pardon... Kilolardan canım, o, istenmedikleri yere gelip yerleşen, o arsız, yüzsüz şeylerden bahsediyorum, işte. Bilirsiniz…

**

Kendileri, bir tartı üzerinde, sayıca çoğalıp uçtukça ağırlaştıran, çoğaldıkça azaltan o yaşam ve enerji hırsızlarını, düşmanlarını, bilirsiniz. Ruhu ağırlaştırıp, onun, özgürce, neşeli ve uça uça dans etmesini engelleyen; üzerinde çoğaldığı bünyenin güzelliğini, diriliğini azaltan, alan, çalan, kapıp da kaçan… Hiç olmadık vücut bölgelerine, bir izine ya da tapuya bile ihtiyaç duymadan yerleşen o ‘yavuz hırsızları’, utanmaz arsızları, hay bilmez olaydık da…

**

O leziz yiyeceklerin insana kestiği bu ‘ağır’ faturayı da, nimetten saymalı gerçi, bir yandan. Ah, konuşmaya da korkuyor işte insan! Hatta durun, öncelikle hakkı teslim edelim de, ‘şımarıklık’ tuzağına düşmeden, öyle ilerletelim bu yazıyı, o zaman. İştahsızlık ya da aşırı zayıflık denen şeylerin, bir hastanın ölüme göz kırpması olduğu gerçeğini, kısaca da olsa bir anıp, öyle devam edelim bari onları kötülemeye. Kiloları kötülemeye… (Evvela bir minnet ve şükran sunumunu da yapmak zorunda işte, o, şerefli olduğu kadar, aciz de olan insan.) Yoksunlukları durumunda, en güzel çağında olması gereken bir genç kızın yüzüne attığı o çökkün ve ölgün imzayı da görmüşlüğüm vardır, hem. Dünya, işte! Her şeyin ama her şeyin mi aşırısı böyle kötü olur? Evet, her şeyin… Neyse, asıl meselemiz, onların yokluk değil çokluk yönündeki aşırılıklarıydı. Bu yazıda, böyleydi. O halde, ona dönelim şimdi biz.

**

Bu arada, ‘Hiç olmadık yerlere yerleşen kilolar’ dedik de, az evvel… Aklıma takıldı. Çünkü o cümle pek doğru olmadı. Aslında, onların, her bünyede, mesken tutmayı en sevdikleri bölgeler olduğu… ‘Herkes ama kadınlar tarafından biraz daha fazla’ bilinir. ‘Hiç olmadık’ değil, beklenen yerlerdir yani daha çok, olası istila alanları. Gerçi, bir kadın-erkek ayrımına da hiç girmeden diyebilirim ki, bu melunların fazlalaşıp artışları, sadece estetiği ve endamı değil, gençliği ve tazeliği de hedef alan, keskin nişancılardır. ‘Bir 10 Kilo Verince 10 Yaş Birden Gençleşenler Derneği’ nin üye sayısı, hiç de azımsanmayacak ölçüdedir, zira. Öyle, ama. Gerçi şimdi, her şey bir yana…

Sebepsiz artan kiloların da bir sebepleri var. Eh, sebepsiz açılan iştahlar, sebepsiz değil ki! Şu kış vaktinde, bir adaptasyon hesabına hiç girmez olur mu, bir bünye? Bir ‘sosyal hayvandan’, kışın yağlanan bütün hayvanlara da bir mesaj var şimdi: “baharla birlikte, çiçeklerin üzerinden havalanıp uçan polenler gibi, bizler de hafifleyip yükseleceğiz, üzerimizden kalkan lanet; verilen kilolarla birlikte. Polenlerin uçuşları sırasında da, geldi bahar ayları/gevşedi gönül yayları dizelerini mırıldanacağız, tıpkı polenler gibi, tozlaşıp da çoğalırcasına!”

**

Not: Eldeki, masadaki ya da ekrandaki kağıtların yüzeyleri, nedense pek bir kaygan oluyor. Son anda, şaşıp düşen mesajlardan, notlardan bir diğeri daha var elimde, şu anda. Kaş çatıp parmak sallayan ve “ne olur, ne olmaz” diyen bu notta yazanlar ise, tam olarak şunlar: bakın, baharla birlikte çekip gideceğini söylediğim kilolara, en fazla yaz aylarına kadar mühlet tanıyabilirim. Ancak… Ola ki, bu bünyenin üzerinden, uzun bir süre boyunca arabalarını çekmediler… Bu durumda, çok ama çok yüksek tarifeli bir park ücreti işleyecektir, onlar için. Günbegün artan tarifelisinden… Onların yerinde olmak istemezdim doğrusu. Demedi demesinler. Ben söyleyeyim de, ‘ne olur, ne olmaz’!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Ayşe Aslı Duruk Arşivi
SON YAZILAR