Açılım millet için olmalı

Açılım millet için olmalı

Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Konya Şube Başkanı Mustafa Işık, “Bizden kimse 'açılım süreci'ne destek vermemizi beklemesin. Biz bilmediğimiz bir şeye destek veremeyiz" dedi

RÖPORTAJ: BERKHAN PARLAK

Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Konya Şube Başkanı Mustafa Işık, “Bizden kimse 'açılım süreci'ne destek vermemizi beklemesin. Biz bilmediğimiz bir şeye destek veremeyiz. Eğer ki bir açılım yapılacak ise millet için yapılmalı” dedi

AKİL İNSANLARI GERİ ÇEVİRDİK

Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Konya Şube Başkanı Mustafa Işık, gazetemizin sorularını cevaplandırdı. Demokratik açılım kapsamında oluşturulan Akil İnsanlar heyetinin randevu talebini reddettiklerini belirten Mustafa Işık, “Akil İnsanlar Konya'ya gelmeden önce bizden randevu talep etmişti. Bu talebi reddetik. Ancak daha sonra aldığımız karar doğrultusunda bize yakışanı yapıp, randevu isteklerini kabul ettik” dedi.

EKONOMİK  DESTEK İSTEMİYORUZ

Herhangi bir kurumdan veya kişiden ekonomik anlamda bir destek beklemediğini belirten Işık, “Biz para-pul peşinde olan insanlar değiliz. Bizim tek isteğimiz, halkımız şehit ve gazileri, onların ailelerini tanısın ve onların ne durumda olduğunu görsün. Şehit anaları cenazeden 3 gün sonra unutuluyor. Kimse o anaların neler çektiğini bilmiyor. Gazilerimizin yaşadıklarını sadece kendileri ve eşleri biliyor. Onlara sahip çıkmak zorundayız” diye konuştu.

**Öncelikle dernek faaliyetlerinden bahsedelim. Derneğinizin şehit ve gazi ailelerine ne gibi yardımları oluyor?

-Derneğimizin öncelikli amacı şehit ve gazi ailelerini bir araya getirmektir. Onların sosyal, ekonomik, sağlık ve diğer sorunlarına çözüm bulmak için bu derneği kurduk. Önemli olan bir diğer görevimiz ise şehit ailesini ve gaziyi topluma tanıtmaktır. Çünkü toplumun bu bilince sahip olması gerekiyor. Bunun dışında şehit ve gazi çocuklarının eğitimi de bizim için önemlidir. Kanunumuzda maalesef şehitliğin ve gaziliğin tanımı bulunmamaktadır. Son günlerde de çoğu zaman duyuyoruz. Şehitlik mertebesi öyle bir hal aldı ki 'deprem şehidi, sivil şehid, trafik şehidi' gibi sözler türedi. Bunları duymak bizi son derece rahatsız ediyor. Böyle bir anlayış şeklinin son derece mantıksız ve cahilce söylenen sözler olduğunu düşünüyorum. Bizim dinimizde de şehitliğin tanımı yapılıyor. Ancak bu tanımın dışına neden çıkılıyor, anlam veremiyorum. Kutsal değerler uğrunda, vatanı, bayrağı uğruna, namusu uğruna canını veren insanlara diyoruz. Gaziler de bu değerler uğruna şehit olmayı göze almış, ama olamamış, yaralanmış insanlara diyoruz. Biz yardımlaşma derneklerinin tam tersi olarak, topluma ne verebiliriz, diye düşünüyoruz. Bu yüzden okullara gidiyoruz, konferanslar veriyoruz. Böylece de gençlerimize şehitliğin ve gaziliğin tanımını öğretiyoruz. Belirtmek istediğim bir diğer faaliyet ise, 15 günde bir Medicana Hastanesi ile anlaşarak şehit ailelerine, gazilerimize ve gazi ailelerimize psikolojik destek veriyoruz. Medicana Hastanesi bunu ücretsiz olarak yapıyor. Son olarak belirtmek istediğim bir diğer faaliyetimiz de, 15 günde bir yaptığımız toplantılarımızdır. Üyelerimizi dernek binamızda toplayarak, Kur'an-ı Kerim, mevlid okutuyoruz.

ASKERİME “KELİME-İ ŞEHADET GETİR” DEDİM

**Siz de bir gazisiniz. O yıllarda başınızdan geçenleri bizlere aktarır mısınız?

-Ben 15 sene askerlik yaptım. Tabi bu süreç boyunca başımızdan geçen bir çok olay oldu. Beni en çok etkileyen ve o anki hislerimi kelimelere dökemediğim bir anımı anlatmak istiyorum. Bir operasyon sırasında çatışma çıktı. Ateş altında kaldığımız için askerlerime ağaçların arkası saklanmaları gerektiğini söyledim. Bir ağacın altında ben, diğer ağacın altında yaralı bir askerim duruyordu. Onun yanına gidip biraz su içirdikten sonra, Kelime-i Şehadet getirmeyi unutmamasını söyledim. Bir komutandan ziyade bir insan olarak bir askere bunu söylemek o kadar zor geldi ki. Dediğim gibi mayına basan, arazi taraması yapan, çatışmaya giren bir çok gazi arkadaşımızın hikayesi vardır. Ancak o askere söylediklerimi asla unutmam.

10 GRAM ÇEKİRDEK HAYATIMI MAHVETTİ

**Peki askerliğiniz boyunca hayatımı çok etkiledi, dediğiniz bir olay geçti mi başınızdan?

-Elbette ki bir çok şey yaşanıyor askerlikte. Bir insan için o kadar acıklı şeyler yaşanıyor ki, insan konuşmaya bile cesaret edemiyor. Bilindiği üzere tedavi sürecinden sonra gaziler ailesinin yanına hava değişimine gönderirler. Ben de bacağımdan yaralandıktan sonra Konya'ya döndüm. Dönerken de insanın içinde ister estemez acaba beni unuttular mı psikolojisi oluşuyor. 15 sene askerde olduğum için Konya'da hiçbir tanıdığım veya akrabam yoktu.  Birkaç akraba vardı elbet ama herkes işinde gücünde olduğu için haftada bir defa sadece annemle babam ziyaretime geliyordu. Kalkamıyordum. Ayağım baldırıma kadar alçıdaydı. Koltuk değnekleriyle yürümek de çok zor geliyordu. Tam anlamıyla bir tükenmişlik sendromu yaşıyordum. Düşünün belirli bir zaman sonra kimse arayıp sormadı ve bir noktadan sonra sadece eşim ve çocuklarım kaldı. Böyle bir psikoloji içinde olduğum zamanda, bir gün kapı çaldı. Ben kalkamadığım için eşim kapıyı açtı. Sonra eşim yanıma geldi ve 'iki tane genç seni soruyor' dedi. Tabi tanımadığı için insan ilk başta çekiniyor. İçeri al diyemedim. Eşimin de yardımıyla zar zor kapıya kadar geldim. İki tane genç civan gibi delikanlı, 'Mustafa Işık kim' dedi. Buyrun benim, dedikten sonra aniden ikisi de bir topuk selamı verdiler. Sonra, 'Komutanım biz Şırnak Milli Komando Tabur Komutanlığı'ndan gönderdiler, doğum gününüz kutlu olsun' diyerek bir yaş pasta ve de bir çiçek verdiler. Düşünün öyle bir psikoloji içindeyken, böyle bir hatırlanma beni hayata döndürdü. O kadar duygulandım ki, Türk askeri ağlamaz derler ama ben orda hüngür hüngür ağlamaya başladım. Ben haftada en az iki kez halısahaya giden bir futbol sevdalısıydım. Şimdi 15 dakikadan sonra ayakta kalamıyorum. Çocuklarımla top oynamak benim en büyük mutluluğumdu. Artık onlarla oynayamıyorum. Yani tam bitme noktasındayken o iki asker beni hayata döndürdü. Tedavi olduktan sonra da bu derneği kurma kararı aldım.

**Şehit aileleri ve gazilerimiz maddi açıdan yeterli yardımı alıyor mu? Sizin toplumdan beklentileriniz nedir?

-Yardım konusunu konuşacak olursak iki sene öncesine dönmemiz gerekmektedir. Bundan iki sene önceye kadar şehidin annesi ve babası 124 lira maaş alıyordu. İki yıldır da bu maaşlar asgari ücretin yarısına çıkartıldı. Verilen tazminat da öyle çok büyük bir para değil. Bakın biz kanla beslenen insanlar değiliz. Hiçbir şekilde kimseden maddi açıdan yardım beklemiyoruz. Para-pul peşinde olan insanlar da değiliz. Bu ülkenin bağrından kopmuş bütün mehmetçiklere de kefilim, ne onlar ne de aileleri para peşinde olan insanlar değildir. Ancak bizim toplumdan manevi anlamda beklediğimiz tek şey şehit ve gazilik tanımlarının iyi anlaşılmasıdır. Bunun yanında şehit ve gazi yakınlarının ne durumda olduğu da iyi anlaşılmalıdır. Konya'nın işgal görmemiş bir şehir olmasını bir dezavantaj olarak görüyorum. Bazıları bizlere kanla beslenen, şehitlik ve gazilik üzerinden para kazanmaya çalışan, sırtını devlete dayamış insanlar olarak görüyor. Bu bizi bitiriyor. Bize karşı böyle bir düşünceye sahip olunması bizi son derece rahatsız ediyor.

**Peki şehitlik ve gazilik siyaset arenasında dile getirilmesi sizi rahatsız ediyor mu?

-Bazen bizim adını zikretmenin doğru görmediğim bir partinin destekçisi olarak görüldüğümüze şahit oldum. Biz kesinlikle hiçbir partinin destekçisi değiliz ve olamayız. Her şeyden önce biz siyaset üstü bir kurumuz. Vatan bilinci olan her insanda olduğu gibi, bizim de kırmızı çizgilerimiz vardır. Eğer ki vatan bölünecekse, İstiklal Marşı'nın tekrar yazılması gerekecek bir ortam olacaksa o zaman biz bazı şeylere dahil oluruz. Hiç kimsenin bizi siyasete alet etmeye hakkı yok. Biz ilçelerde de temsilcilikler açtık. Bu temsilcilikler açılmadan önce onlara “Kesinlikle siyasete dahil olmayın” uyarısı yaptık. Bizim kapılarımız terör destekçileri hariç herkese açık. Bizim vatanın bölünmez bütünlüğüne karşı olanlarla işimiz olamaz. Ayrıca hiçbir siyasi kuruluş da bizlerin üzerinden siyaset yapmasın. Şehitlik ve gaziliğin reklamı yapılmaz. Biz yeri gelir iktidarın söylemini, yeri gelir herhangi bir muhalefet partisinin söylemini eleştiririz. Mesela başbakanımız bir söyleminde, biz ücretsiz seyahat kartı verdik, dedi. 1930 yılında çıkartılan bir karttan söz ediyoruz. Bu kart, şehit ve gazi ailelerine tanınmış bir haktır. Bunu ben çıkarttım demek yanlıştır. Ayrıca bunun dillendirilmesi bizi son derece rahatsız etti. Bir insan ortalama günde iki kez otobüse biner, günde iki liradan 60 lira yapar, bu parayı veremeyecek şehit ailesi varsa ben karşılayayım ki bunun reklamı yapılmasın. Şehit ailesine bir yardım yapıyorsan, Allah rızası ve vatan-millet için yapıyorsun. Bizim üzerimizinden kimse prim yapmasın. Onlar bizim üzerimizden topluluktan prim alıyor, topluluk da bunun acısını bizlerden çıkartıyor. “Sırtınızı devlete dayadınız” deniliyor.

**Şehit ailelerini yakından tanıyan birisiniz. Barış süreci sizin tarafınızdan destekleniyor mu?

-Biz kesinlikle böyle bir sürecin olduğuna inanmıyoruz. Milyar dolarlarca geliri olan bir terör örgütünden bahsediyoruz. Uyuşturucu, mazot, sigara, elektronik eşya ve insan kaçakçılığı yapan bir örgüt ile karşı karşıyasınız. Hiçbir milyar dolar geliri olan örgüt, “Ben silah bırakıyorum ve karşılığında da sizden bir şey beklemiyorum” demez. Ben buna inanmıyorum ve Türkiye'yi de terk ettiklerine inanmıyorum. Sadece vakit kazanmak adına yapılmış bir uygulamadır. Benim şahsi fikrim, bu yöntem de denenmeliydi. Her zaman şiddete şiddetle karşılık vermek gerekmiyor. Devletin istihbarat örgütü gidip de bizlerin haber olacağı bir şekilde terör örgütü ile görüşmemeliydi. Bu kadar göz önüne serilmesi bizi son derece incitmiştir. Hükümetin ileri gelenleri “Biz Kandil'e gideceğiz ve Türk Bayrağı’nı oraya dikeceğiz” deseydi emin olun 75 milyon arkasındaydı.

AÇILIM MİLLET İÇİN OLMALI

**Biraz geçmişe dönersek Akil İnsanlar Konya Heyeti sizi ziyaret etmişti. Bu ziyarette ve öncesinde yaşananları bizlere aktarabilir misiniz?

-Akil İnsanlar Heyeti bizleri ziyaret etmeden önce randevu talebinde bulunmuşlardı. Biz de bu talebi ilk başta reddetmiştik. Ancak daha sonra Hz. Mevlana'nın şehri Konya'da yaşadığımızı hatırladık ve bu hareketin bazı kişilerce başka yerlere çekileceğini anladık. Sonrasında bu talebi kabul ettik. Akil İnsanlar Heyeti geldi bizlere konuştuk ve onlar da hiçbir şeyden habersiz. Yani bir barış sürecinden söz ediliyor. Bir yol haritası belirlenmek için heyet gönderiliyor ve o heyetin çözüm sürecine dair hiçbir bilgiye sahip olmaması bize çok trajik geldi. Bizlerin yanına milletvekilleri de geldi. Onların da bir şeyden haberi yok. Bizden kimse bu sürece destek vermemizi beklemesin. Biz bilmediğimiz bir şeye destek veremeyiz. Yetkililer gelir bizlere bu süreci aktarırsa ve bizim kırmızı çizgilerimize aykırı gelmiyor ise biz neden destek vermeyelim? Bakıyoruz 'ya müzakere, ya savaş' diyorlar. Siz kimsiniz ki koskaca Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nı tehdit ediyorsunuz? Sonra hodri meydan diyorsun kaçacak delik arıyorlar. Eğer ki bir açılım yapılacak ise millet için yapılsın.

MUSTAFA IŞIK KİMDİR?

1975 Konya doğumlu olup ilkokul, ortaokul ve liseyi Konya'da tamamladı. Liseyi bitirdikten sonra 1993 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri'ne astsubay olarak girdi. Eğitimini tamamladıktan sonra ilk görev yeri olan Kastamonu'ya tahin oldu. Daha sonra İstanbul, Van, Şırnak ve Kuzey Irak da dahil bir çok doğu ilinde görev yaptı. 15 yıllık askeri görevinin 10 yılı dağlarda geçen Işık, 24 Temmuz 2005 yılında Şırnak Cudi Dağı dolaylarında 4 teröristin de öldürüldüğü çatışmada sağ bacağından yaralandı ve o günden sonra görevine devam edemedi,. Evli ve 2 çocuk babası olan Işık, Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Konya Şube Başkanlığı görevini yürütüyor.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.