87 yıllık çınar

87 yıllık çınar

Konya Aydınlar Ocağı, Merhaba Gazetesi köşe yazarı, Gazeteci Ahmet Güldağ (87) için bir şükran gecesi düzenledi. Dr. Mustafa Güçlü, “Yaşayan insanların kıymeti bilinmiyor fakat vefat edince yere göğe sığdıramıyoruz” dedi

Konya İl Halk Kütüphanesi konferans salonunda düzenlenen geceye Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, Güldağ'ın yakınları ve davetliler katıldı. Ahde vefa örneğinin sergileneceği programda Ahmet Güldağ’ın dostları, 87 yıllık birikimi anılarını hatıralar eşliğinde, çeşitli yönleriyle anlattı. Konya'da 3 bin 500 dolayında dernek var. Bunlardan 8-10 tanesi programlar yaparak gündeme geliyor. Fakat etkinliklere rağmen bazı insanların kadri kıymeti hayatta iken bilinmiyor, vefat edenlerin anması yapılıyor. Yaşayan insanların kıymeti bilinmiyor fakat vefat edince yere göğe sığdıramıyoruz. Bu konuda müstesna bir insan var, İhsan Kayseri ağabeyimiz. Bu konuda Konya’nın borcunu ödeyen bir insan. Onun arkasından da bizler geliyoruz. Aydınlar Ocağı 1986’dan beri faal. Ben de son 15 yılına vakıfım. Dönemimizde hatırı sayılı insan hem hayatta iken hem de vefatları sonrası geceler yapıldı. Kültür insanlarımızı anmaya devam ediyoruz. Bunlardan biri de Ahmet Güldağ abimizdir” dedi.

3-1-029.jpg

87 YILLIK BİRİKİM

Ahmet Güdağ’ı zaman zaman ziyaret ettiklerini belirten Güçlü, şöyle konuştu: “Ahmet ağabeye köşelerinde artık kendisi ile ilgili hatıralarını yazmasını söylemiştik. Ben Ahmet ağabeyin doğum gününü 17 Ekim 1932 sanıyordum. Geçen sene öğrendim ki 1930’lu imiş. 85. yıl dönümünü kutlayalım derken 87. doğum yıl dönümünü kutluyoruz. Onun yazdığı hatırları, 1960’a kadar olan süreyi özetleyeceğim. Ahmet abinin köyü Dedeler Köyü. Bu köyde Mahmutlar diye bir sülale var. Dedesi de Hacı Hüseyin Efendi, nenesi de Hacı Rabia Hanım. Birkaç çocuğun birisi de Hasan Hüseyin. İşte bu Hasan Hüseyin Ahmet abimizin babası. Hacı Hüseyin 1922 yılında Konya İdadisini bitirip kendi köyüne öğretmen oluyor . 1925’te Güvenç Köyü’ne tayini çıkıyor. Sonra 3 çocuğu oluyor. 4.’ye anne hamile iken 3 çocuk tentürdiyot içerek can veriyorlar. Hacı Hüseyin bey köyün her şeyi olduğu için elinde sağlık için tentürdiyot bulunuyor. Bu arada  Ahmet abi 17 Ekim 1930’da olayın akabinde dünyaya geliyor. Hoca bey eşinden boşanıyor. Eşini köyüne gönderirken küçük Ahmet’le birlikte yanına 5 tane beşi birlik veriyor. Annesi bir sebepten 6 aylık Ahmet’i sokağa bırakıyor. Nenesi bunu duyar duymaz kapıp evine götürüyor. 6 aylık bebek Keçilerin altından oğlak gibi süt emerek büyüyor. Babası Hasan bey Güvenç Köyü’nde bir hanımla evlenerek yeni bir hayat kuruyor.”

1947’DE SANAT OKULUNU BİTİRDİ

Ahmet Güdağ’ın 12 yaşında babasının yönlendirmesi ile sanat okuluna yönlendirildiğini belirten Güçlü, konuşmasını şöyle sürdürdü: “1947 yılında sanat okulunu bitiriyor. Okul bitince iki seçenek var. Ankara Yüksek öğretmen Teknik Okulu ve İstanbul Yıldız Teknik Okulu. İdeali İnşaat mühendisi olmak. Babası seni okutacak param yok deyip okulu bırakmasını istiyor. Fakat annesi ile İstanbul’a gezmeye gönderiyor. Geri döndüğünde mobilya, döşeme işleri yapıyor. 1950’de askere gidiyor, 1952 de evleniyor. Sonra işe müracaat ediyor. TMO binasını Danimarkalı bir şirket yapıyormuş. O güne kadar 250 lira maaş alan Ahmet abi 400 lira istiyor. Bir süre denendikten sonra 800 lira maaşla işe başlıyor.”

GRAMOFON İLE EĞİTİM

Ahmet Güdağ da yaptığı konuşmada, “Sizlerin bu programa katılmanızdan müteşekkirim. Hepinize teşekkür ediyorum. Güldağ, Gaziler köyündeki kadınların bugün görülemeyecek 1930’lardaki yaşam tarzlarından ve giysilerinden bahsetti. Başlarında 5-10 Osmanlı parası dizili fesleri ve kabaralı kundura giydiklerini kaydeden Güldağ, “Erkekler ise başlarında kasket, çeket, kuşak, dize kadar geniş ve sonra daralan pantolon ile ayakkabı olarak kabaralı kundura var. Çocuklar ise doğrudan doğruya kaput bezinden yapılmış dizlerine kadar inmiş olan don ile kaputtan yapılmış gömlek giyiyorlar. Köyün yüzde 60’ı fakir vaziyette. Kendi yiyecek ve içecek ihtiyaçlarını kendileri karşılıyorlar. Buğday yerine darı ekiyorlar. Bolca keçi ve inek yetiştiriyorlar. Hadim’de hastane yok ki köyde sağlık ocağı olsun. Babam, sıtma hastalığına düçar olan bu hastaları, kinin alarak ve birde azıcık kanyak içirmek suretiyle iyileştirince köylülerin çok memnuniyetini kazandı” dedi. Güldağ o yıllarda, köyde manyetolu telefon olduğunu ve ancak nahiye ve jandarmayla konuşabildiklerini de söyledi. “Çocuklara şarkı ve marş öğretmek için Gelmez köyünden İsmail Usta, aldığı gramofonla bizim köyün çocuklarına da İstiklâl Marşı ile Onuncu Yıl Marşı ile diğer marşları da öğretmiş oldu. Gramofonu eve getirdiği için şarkılar vardı. Ben o şarkıları çalar ve dinlerdim” diyen Güldağ, Konya’da şehirli kadınların 1945’li yıllarda üç çeşit giysi giydiklerini de anlattı.

Program, Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü’nün, yazar Ahmet Güldağ’a takdim ettiği teşeşkür plaketi ve hediye ettiği Osmanlı kitabıyla sona erdi.

HÂLİD ŞEN

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.